3 Mart 2018 Cumartesi

Nice Yıllara! *


Bir zamanlar gazeteler, vatandaşın neredeyse tek haber kaynağıydı. Türkiye ve dünyadaki havadislerden haberdar olmak için kimi gazete bayilerine gazete almaya gider, kimi gazeteye abone olur, gazetesi evine kadar gelirdi. Kimi de çay içmek, oturmak için gittiği kahvehaneye gelen gazeteyi okurdu. Kimi haberleri, kimi köşe yazılarını okur, kimi de bulmacasını çözmeye çalışırdı. Hem vakit geçirir, hem de gündemi takip ederdi.

Okumak için gazeteyi eline alan mürekkep kokusunu da alırdı. Okurken usulüne uygun katlar, kimseyi de rahatsız etmezdi. Otobüsle uzun bir yolculuğa çıkan, yola çıkmadan birkaç gazete birden alır, yol boyunca okur giderdi. Gazeteyi okuduktan sonra bir başka yolcuyla gazeteler değiştirilir, bu vesileyle gazeteyi okumaktan bir başkası da faydalanırdı. Okunan gazete atılmaz, paketleme işinde veya yeme-içmede sofra altı görevi yapardı.

Ne zaman ki televizyonlar yaygınlaştı, internet gazeteciliği ortaya çıktı, gazetelerin pabucu dama atıldı dense yeridir. Kahvehane ve iş yerlerine gelen gazetelerin yüzü açılmıyor, doğru dürüst bulmaca çözen yok. Sabah konduğu gibi ambalaj vb. amaçlı kullanılmak üzere kaldırılıyor. Vatandaş haber ihtiyacını neredeyse 24 saat yayın yapan televizyonlardan gidermektedir. Tv izlemeye imkanı olmayan, elindeki cep telefonu marifetiyle Türkiye ve dünyadan haberdar olmaktadır.

Eskiye oranla günlük çıkan gazetelere pek ihtiyaç kalmasa da gazeteler yine çıkmaya devam ediyor, hatta yeni yeni gazeteler yayın hayatına başlıyor. Mütevazı okuyucu kitlesiyle hayata tutunmaya çalışıyor. 

Günlük çıkan gazetelerin ne kadar okuyucusu var diye bir göz attığımızda haftalık ortalaması 3.250.000 civarındaymış. Nüfusu 80 milyona dayanan bir ülke için 3 milyon civarındaki tirajın lafı bile olmaz. Gazetelerin eski okunurluğu ve cazibesi kalmasa da gazeteler, okunsun diye okuyucusunun karşısına çıkıyor, hatta ayağına gidiyor. Gazetemiz Anadolu'da Bugün gazetesi de bunlardan biridir. 5 yıl önce bismillah dediği yayın hayatına doludizgin devam ediyor ve okuyucusuyla buluşuyor. İlk günkü heyecanından bir şey kaybetmeden 6.yıla adım atmanın mutluluğunu yaşıyor ve bugün bu sevincini okur ve sevenleriyle paylaşıyor.

Umarım Anadolu'da Bugün gazetesi basın dünyamızda uzun soluklu olur, doğru ve güvenilir haberleriyle basınımızdaki yerini iyice sağlamlaştırır, nice yıllara adım atar. Bugün Konya-Karaman ve Aksaray'a hitap eden bu gazetemiz –bakarsınız- bir gün ulusal bir gazete olur.

Bu vesileyle günlük haber bulmak ve yayına vermek için zamanla yarışan, gazetenin her bir sayfasını düzenlemek için çaba sarf eden, baskıya veren ve sabahında okunmak üzere bayilerde yer almasını sağlayan gazete çalışanlarına ve gazetenin çıkması için maddi ve manevi desteğini esirgemeyen sahibine nice 5 yıllar temennisinde bulunmak isterim.

Nice yıllara Anadolu'da Bugün! 03.03.2018 Ramazan Yüce, Konya

* 05/03/2018 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.



Var mı Bizim Ülke Gibisi?

Dünya yüzeyinde mevcut olan ülkeler arasında herhalde bizim ülke gibisi yoktur. Düşmanla çevrili dense yeridir. Sırtımızı dayayabileceğimiz doğru dürüst bir komşumuz bile yok.  Yunanistan'a mı? Bulgaristan'a mı? Suriye'ye mi? Irak'a mı? İran'a mı? Ermenistan'a mı? Gürcistan'a mı? Azerbeycan'a mı? Hangisine sırtımızı dayayacağız?

Azerbeycan ve Gürcistan dışında sorunumuz olmayan ülke yok gibi. Biri durulur, sonra öbürü başlar. Hep gerginlik, hep kaos. Bakmayın şimdi Bulgaristan ile sorunumuz olmadığına. Yunanistan ile sorunumuz hiç bitmedi. Kıbrıs, Ege Denizi, Adalar sorunu temcit pilavı gibi önümüze gelir veya getirilir. Hiç bir şey yoksa bile mutlaka bir kriz üretilir: Kardak krizi gibi.

Güney sınırlarımıza bakalım? Irak ve Suriye var. Doğumuzda ise İran. Üstelik bunlarla komşuluğun da ötesinde inanç bağımız var. Gerçi Güney komşularımız, Irak ve Suriye mi tartışılır. ABD ile komşuyuz dense yeridir. Dün Irak'tan gelen terörle boğuştuk. Bugün Suriye'den gelen terörle boğuşuyoruz. Orta yerde devlet yok. Devlet görünümlü kukla devletler bunlar. Baba Esed'den çektik yıllar yılı. Şimdi de oğul Esed'den çekiyoruz. Şu anda göğsümüzü gere gere sırtımızı dayayanilebiceğimiz, dost ve kardeş ülke tek Azerbeycan var. Onun dışında hangi komşumuza bakarsak bakalım. Hepsi tökezlememizi bekliyor. Yere yıkılıversek akbabalar gibi üzerimize çullanacaklar. İşin garibi ne kadar uğraşılsa da aramızdaki sorunlar bitmiyor. Çünkü bitirilmesi istenmiyor. Bize bu ülkeyi lütfedip verenler sistemi böyle kurmuş.

Çevremizin düşmanla düşmanla çevrildiği yetmediği gibi dünyaya yön veren sömürgeciler de bize düşman. Bu da doğal karşılanmalı. Çünkü sınırımızdakileri bize düşman edenler de onlar zaten.

Milletçe bu boğma siyasetinden sıyrılmak ve kurtulmak gerekir. Bunun için devleti yönetenler ileriyi gören bir siyasetle iyi bir diplomasi yönetmeli, başta komşularımız olmak üzere kazan-kazan politikası belirlemeli. Siyaset bu işi yaparken vatandaş olarak bizler de başta milli meseleler olmak üzere iyi bir kenetlenmemiz gerekir. Teferruatlara boğulup ayrılık tohumları ekmemeliyiz. İktidarı- muhalefetiyle, Türk'ü-Kürt'yle, Alevisi ve sünnisiyle söz konusu vatan olunca gerisi teferruat diyebilmeliyiz. 03.03.2018 Ramazan Yüce, Konya 

Irkıyla Övünen Övünene...**

Nüfus Müdürlüğü tarafından alt ve üst soy bilgisi vatandaşın bilgisine sunulunca başta sonucu merak edenler olmak üzere ekseriyetimiz e devlet'e yüklendi. 1800'lere kadar giden soy bilgisinden, çoğu umduğunu bulamadı. Çünkü bazılarındaki beklenti, hangi ırka mensup olduğunu öğrenmekti.

Irkını bulmadaki çaba ve gayretini gideremeyenlerin merakını bazı siteler giderme yoluna gitti. Yüz tarama sistemine göre kimin hangi ırka mensup olduğu bilgisini veriyordu. Tek yapılması gereken, bir fotoğrafını seçip taranmasını sağlamak. Bunu yaparken de Facebook'tan giriş yapmanı şart koşuyor. Taranan fotoğrafına göre seni herhangi bir ırka ait gösteriyor. Hatta kaçta kaç o ırka mensup olduğunu söylüyor. "Yüzde 110 Türk'sün, yedi ceddin Türk'tür" demek suretiyle oran bile veriyor. Yüzde yüzü anladım da yüzde 110 ne demek anlayamadım. Sonucunu öğrenen eğer Türk çıkmışsa hemen sosyal medyadan paylaşma yoluna gidiyor. "Elhamdülillah Türk'üm" diye sevinci ve mutluluğunu ifade ediyor.

Sosyal medyadaki bu fotoğraf taratıp sonucu öğrenme furyasına ben de katıldım. İlk taramamda yüzde 76 ile Yunan, yüzde 36 ile Kafkas olduğum çıkmışken üşenmeyip ikinci defa tarattığımda yüzde 110 Türk olduğum ifade edildi. Borsa gibi anlık değişiyor mübarek! Yüz taratma işi bana Cumhuriyet'in ilk yıllarında kafatasının ölçülerek Türk'ün kafa yapısının ortaya çıkarılmak istenmesi çalışmasını aklıma getirdi.

Kişilerin farklı günlerde aynı veya ayrı fotoğraflarla yüzünü taratma sonucunun değişmesi de işin ciddiyetsizliğini göstermektedir. İnsanın ırkı borsa gibi anlık değişmez. Aslı ve astarı olmayan bu ırk belirleme işinin, halkın neye temayülü olduğunu ölçmeye yönelik bir yem olduğunu düşünüyorum.

Bizde aslını inkar eden haramzadedir diye bir söz vardır. Herkesin soyunu, sopunu, ırkını öğrenmek istemesi kadar doğal bir şey yok. Fakat ırk, bir övünç veya yergi meselesi olmamalıdır. Çünkü hiçbirimizin hangi milliyetten doğup doğmaması gibi bir seçeneği yoktur. Pekâla ırkımız bir başka milliyete dayanabilir. Kendi inisiyatifimizin olmadığı bir konuda övünmek veya başka bir ırk çıktığı için yerinmek yanlıştır. Çünkü bu ülke bir mozaikler ülkesidir. Her ırktan insan barınmaktadır. 

Kim olduğumuzu öğrendikten sonra bugün ne olduğumuz daha önemli diye düşünüyorum. Ya da kendimizi ne hissettiğimizdir. Önemli olan bulunduğun, ekmeğini yediğin, havasını teneffüs ettiğin, nimetlerinden faydalandığın ülkenin kıymetini bilmek ve onun kalkınması için elinden gelen çabayı göstermektir. Ülkenin geri kalmışlığını ve derdini dert edinmektir. Gerisi, faydası olmayan bir hamasettir. 03.03.2018, Ramazan Yüce, Konya

** 04/03/2018 günü Kahta Söz'de yayımlanmıştır.