2 Ocak 2018 Salı

Gül ile Çok Oynamak

İnsanların çok sevdiği bir çiçek türüdür gül. Birçok rengi vardır. Her bir renge ayrı ayrı anlamlar yüklenmiştir. Adına nice şiirler yazılmıştır. Sevgiliye takdim edilen en güzel hediyedir. Hemen suyun içine konur solmasın, kurumasın diye.

Çiçek/gül dalında güzeldir. Hem göze hitap eder, hem de gönle. Buram buram tüter. İnsanın içini açar. Koparmaya kıyamaz insan. Seyrettikçe seyreder. Tasavvuf edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Hz Muhammed'e gül Muhammed denir.

Herkesin yanında özel bir yeri olan gül, narindir, kibardır. Okşamasını, tutmasını bilmeyenlerden hıncını iğnesini batırarak alır. Çünkü dikeni vardır. Gül, dikeniyle beraber güldür. Aynı zamanda kırılgan ve alıngandır. Ne zaman küseceği, neye alınacağı belli olmaz. Belki de istediği; ilgi, alaka ve okşamadır. Çünkü gıdası budur. Yeterince gıdasını alamayınca hayatı zindan olur. Hayat kendisine zindan olunca içine kapanır, kolay kolay açmaz. Açsa da yüz güldürmez. Çünkü kendisi gülmeyince etrafına da zırnık koku vermez. Belki de iltifat bekler. Görmediği iltifat onu yalnızlığa iter. Kendisine tat vermeyen gül; açsa bir türlü, açmasa bir türlü.

Hayatın vazgeçilmezi gülün, günlük hayatımızda var olması, bize koku vermesi, bize enerji vermesi, bizden biri olması isteniyorsa güle gıdasını vermek, gerekirse okşamak gerek. Zira almadan vermek sadece Allah'a mahsustur.

İnsanlar da gül gibi değil midir? Ne zaman kırılıp alınacağı belli olmaz. Zira her insanın bir damarı vardır. Dün bizden biri olan bugün bize yabancılaşmışsa, ırak illere gidiyorsa, içimize girmiyorsa o zaman ortada bir sorun var. Önce bu sorunu bularak başlamalıyız işe. Bunun yolu iletişimdir. Diyalog ortamı olmayınca ortalık üçüncü şahıslara kalır. Var gücüyle nefret pompalarlar. Böyle durumlarda yetkili ve yetkisiz kişilerin ağzını tıkamak gerek. Yoksa iş, birbirine rakip olmaya, hatta kan davasına kadar gidebilir. Bu zeminin oluşmasına tarafların sessizliği, ulu orta meydanlarda birbiri hakkında konuşması tetikler.

Herkesin ağzını tıkamanın yolu, tarafların bir araya gelmesi, alındıklarını ortaya dökmesi, birbirinden bekledikleri hassasiyetleri ortaya koymaları, birbirini anladıktan sonra kamuoyunun karşısına birlikte çıkıp ortak açıklama yapmaları en akıllıca hareket olur kanaatindeyim. Böyle yapılmazsa gül, yüz güldürmez. Biz güle, gül de bize üzülür. Bir zaman sonra kılıçlar çekilir, testi kırılır. Kırılan tek taraf olmaz. İkisinden de alır, götürür. Bundan camia zarar görür.

Unutmayalım ki dostun attığı gül yaralar. Ama güle atılan gül de gülü yaralar. Gülü başkasına yar etmeyelim. Biz güle gülelim, gül de bize gülsün. Biliyorsunuz gülümsemek de bir sadakadır. Haydi var mısınız sadaka kazanmaya! 02.01.2017

1 Ocak 2018 Pazartesi

Eleştiri ve Öneriye Niçin Sert Tepki Gösteriyoruz?

Bizde hamama giren terler diye bir söz vardır. Kim bir yere girerse veya giderse, çıkarsa, bir iş yaparsa terlemeyi göze alıyor demektir. Hayatta kolay hiçbir iş yoktur. Her işte mutlaka risk vardır. Beklenmeyen durumlarla, sürprizlerle karşılaşması muhtemeldir insanın.

Toplum içerisine çıkıp iş yapacaksa ilk önce eleştiri ve öneriye açık olması gerekir. Kimi iyi niyetle, kimi de art niyetli olarak eleştirir. İlk önce eleştiri, tenkit ve önerilere tahammül etmeyi bilecektir. Aynı zamanda kimin iyi, kimin de kötü niyetle söz söylediğini de bilecektir. Sapla-samanı ayırt edecektir. Yaptığı bir işi eleştireni paylamayı bırakacaktır. Önüne geleni haşlamayacaktır. Soğukkanlı bir şekilde konuşulanı dinleyip kiminin eleştirilerini dikkate alacak, kimine cevap verecek, kimine teşekkür edecek, kimine hiç cevap vermeyip sessiz kalacak. Öyle her önüne gelene ayar vermeyecek. Ekip ruhuna önem verecektir. Her işi kendisi yapmaya kalkmayacaktır. 

Bazı cevapları birlikte çalıştığı kişilerin vermesini sağlamalıdır. Kendisine makul dinlenme ve tatil ayarlamalıdır. Çünkü her işe koşturan, uyku-durak bilmeyen, her eleştiriye cevap veren bir vücut yorgun ve bitkin düşer. Vücut yorgunluğu, zihin ve beyin yorgunluğunu beraberinde getirir. Yeterince dinlenmeyince makul düşünemez. Her işini sertlikle gidermeye çalışır.

Toplum içinde amme adına iş yapanlar kim olursa olsun eleştirilir. Eleştiri, vatandaşın hakkıdır. Hamama giren terlemeyi göze alması gerekir.  Çünkü çoğu zaman işler beklendiği gibi gitmez, evdeki hesap çarşıya uymaz. Terlemeyi kabul etmeyenin hamamda işi olmaz. Evinde oturmalı, başka da bir iş yapmamalı. Hatta bu tiplerin toplum içine bile çıkmaması gerekir. Gerekirse 3-5 koyun alıp meralarda çobanlık yapsa yeridir.

Kimse layüsel değildir. Vazgeçilmez hiç değildir. Devir, ikna devridir. Ben yaptım oldu dönemi geride kalmıştır. Dost-düşman ayrımı yapmadan, kimin iyi niyetli olup olmadığını test etmeden herkese ayar vermek hayra alamet değildir. Belki de kibir göstergesidir. Zirveden inişe işarettir. Zira bu yöntem çoğu kimseyi kırar, alınganlık ve kırgınlıklara sebebiyet verir.  İnsanlar, özellikle sevdikleri yavaş yavaş uzaklaşır.  Bir de bakmışsın ki etrafındaki yığınlar içinde yapayalnız kalıvermiştir. 01.01.2018 Ramazan Yüce




31 Aralık 2017 Pazar

Umut Fakirin Ekmeğidir

Yeni yıl mesajı yayımlayanların;  değişmeyen ortak yönü, huzur ve mutluluk dilemeleri. Bu temenni geçmiş tüm yeni yıllarda böyleydi. Şimdi gireceğimiz 2018 dilekleri de aynı. Demek ki her sene hep aynı şeyleri istiyoruz. İnsanlar ne kadar da hasret kalmış huzur ve mutluluğa. Zaten insan en fazla ihtiyacı olan ne ise onu ister. Yeni yıl için istedik, bir sonraki yıl yine isteyeceğiz. Hep isteyeceğiz umutla. Sonra bir bakmışız ki huzur görmeden dünya serüvenimiz sona ermiş.

2018’de gelir mi huzur ve mutluluğumuz? Zor gözüküyor. Nasıl ki perşembenin gelişi çarşambadan belli ise, yeni yılın gelişi de geçen yıldan belli zaten.  Bir defa dünyanın huzursuzluğu birilerinin özellikle dünyaya yöne verenlerin mutluluğudur. Dünya huzursuz olacak ki onlar mutluluklarına mutluluk katmaya devam edecekler. Çünkü kazançları dünyanın kaos içerisinde olmasına bağlı. Elinde gücü bulunduranlar ekmek teknesini yok ederler mi? Etmezler. Hatta her yeni yıl bir önceki yılı aratacak bize. Çünkü pastadan pay kapmaya çalışanlar anlaşamadıkları müddetçe dünyanın anası ağlamaya devam edecektir. Dua edelim ki paraya doymayanlar kendi aralarında anlaşsınlar. Yoksa asla yüzümüz gülmez.

Ümitsiz olmak istemem, ümidimi yitirmiş değilim. Zira ümitsizlik bize yakışmaz. Zaten başka da çaremiz yok. Ümit aynı zamanda fakirin ekmeğidir, züğürt tesellisidir. Eğer insanlar dilden değil, özden huzur ve mutluluk istiyorsa bunun yolu, iyi dilek ve temenniden ziyade elinde imkan ve güç olmayan sessiz iyilerin pasiflikten aktifliğe geçmeleri, bedel ödemeleri gerekiyor. Gücü elinde bulunduranlara karşı yekvücut olabilmeliler. Birimize yapılan haksızlığa topyekûn karşı çıkabilmeliyiz. Yoksa adamlar bizi teker teker haklarlar. Yıllardır yaptıkları da o zaten.

Çoğunluğun umutla beklediği bir başka dilek de "Ya çıkarsa" umuduyla girmesi her yıla. Uzun kuyruklar oluşuyor bilet almak için. Bedavadan kazanma duygusu, çabuk köşeyi dönme, çalışmadan kazanma hırsı piyango bileti almaya yöneltiyor. Her yıl birkaç kişiyi sevindiren bu macera, insanlardan umutlarını gelecek yıla saklamasını zerk ediyor. 31/12/2017 Ramazan YÜCE