19 Eylül 2017 Salı

Kabe'de Bir Yabancı *

"Bugün Suudi Arabistan ve ABD dünyanın iki kutbu. Allah'a hamdolsun dünyayı birlikte yönetiyorlar, TRUMP ve Kral Selman’ın insanlık için atacağı adımlarda başarılı olmasını temenni ediyorum.” demiş. Kim demiş bunu? Milli gazetenin verdiği habere göre Kâbe imamı, Mescidi Haram ve Mescidi Nebevi İşleri Genel Başkanı Sudeysi.

Kimmiş bu adam diye bir göz attım. 12 yaşında hafız olmuş, 22 yaşında iken Kâbe’ye imam olmuş, ünlü hocalardan ders almış, okullarını takdirle bitirmiş biri. Gelebileceği en iyi yerlere gelmiş. Tipine baktım. Sarığı, cüppesi ve sakalı da var. Uzun yıllar Kâbe’de imamlık yaptığına göre okuduğu Kur’an ile insanları etkileyen biri olmalı.

Vücudu Kâbe’de bulunan bu zat beyni, zihni, aklı, fikri ve kalbiyle bir Amerikalı’dan daha Amerikan. Böyle hadsizliği inanın Trump yapmaz. Yenilir, yutulur cinsten bir açıklama değil bu yaptığı. Hezeyan yumurtlamış sadece… Bunun bu yaptığı açıklamayı bir öküze yaptırsan, bir ABD’liye yaptırsan inanın bu kadar potu bir arada kıramaz. Utanır, sıkılır, hayâ eder. Ben böyle bir açıklamanın parçası olamam der, basar istifayı.  

Düşünmeye başladım bu Kâbe’nin örtüsü niye siyah diye. Bunun gibi aklı evvel, ahmak insanların yediği herzeleri/pislikleri göstermesin diye mi siyah örtülüyor, düşünmeden edemedim. Bu adam gibilerinin elinden Müslümanlığı almak lazım. Zira bu din bu tiplerin elinde Müslümanları dünyaya rezil etmekten başka bir işe yaramaz. Bunu o makama getiren de Kralı. Al birini vur ötekini. Kendi ne ise öyle birini getirmiş oraya. Bu adamın inanç sorunu var bir defa. Diğer imamların fikri, zikri nedir, onu da sorgulamak lazım. Aklımıza mukayyet ol ya Rabbi! Haremeyn’in başkanlığı kime kalmış.

Oturup kalkalım, başımıza gelenler için başkasına kızmayı bırakalım. Bu dünyanın ve dinin önündeki en büyük engel İslam dünyasını ABD’ye peşkeş çeken bu zihniyetteki insanlardır. Kralını öveceğim diye boyundan büyük de laf etmiş üstelik. Allah vere de kralımızla birlikte yönetiyor dediği Trump kendisine şirk koşmasından dolayı cezalandırmasa. Aslında “Dünyayı kana bulayan ABD’nin finansmanı kralımız Selman” deseydi daha içten olurdu. Hiç sağda, solda düşman falan aramayalım, İslam ülkelerinin içindeki bu tip satılıklar yeter de artar bile. Hiç ABD’ye, İngiltere’ye falan kin bilemeyelim. Dünyada akan kanın müsebbibi bu beyinsiz Müslümanlardır. Herhalde Akif, “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım” diyerek bu tiplere işaret etmiş olmalı.

İslam dünyası bıraksın başka düşmanlarla uğraşmayı da önce içindeki irinlerden bir silkinse iyi olur. Müslümanlığın önündeki en büyük engel bedenen Doğulu, zihnen Batılı bu ahmaklarda. Belki bitmeyen felaketlerimiz bu beyinsizler yüzünden. Oturup kalkalım, önce bu zihniyetlerle mücadele ederek adam gibi adamlar yetiştirelim. Bu tipler yüzünden bizim, Müslümanlıktan önce insanlık sorunumuz var. Önce nitelikli insan yetiştirme üzerine yoğunlaşsak çok iyi olacak. Kişilikli insanlar yetiştirelim. Müslüman olmadan önce kişileri kişilik sınavından geçirelim. Bu geri zekalı, ABD’nin ajanı olsa bu kadar açık ve seçik konuşamaz. Biz oturup kalkalım şu kadar bağımsız İslam dünyası var havaları falan atmayalım.  Başta Suudi Arabistan olmak üzere çoğu İslam ülkesi, esaretin de ötesinde bir zillet hali yaşıyor. Bu şekilde satılık ağızlara ABD ve AB az bile yapıyor. Biz içimizdeki bu tipler yüzünden her şeye müstahakız.

Allah Müslümanlara feraset, basiret ve izan versin. Bu Müslüman görünümlü tiplerin şerrinden korusun. Hac ve umreye gidenler de bu beyinsizin arkasında namaz kılmasın. Baktılar ki bu  var. Gidip kendi başına kılsınlar namazlarını. 19/09/2017

* 23/09/2017 tarihinde Ladik Biz sitesinde ve 25/09/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün agzetesinde yayımlanmıştır.


18 Eylül 2017 Pazartesi

Gözlükler Yeniden Yüzü Kaplar Oldu

Bir zamanlar çerçevesi büyük siyah gözlükler vardı. Sonra  göz bebeğimizi kapatacak şekilde küçüldü küçüldü. Ağırlığı bir o kadar da hafifletildi. Neredeyse sadece cam kalmıştı gözümüzde. Her sektörde olduğu gibi gözlük sektörü de durmadan her yıla uygun yeni modeller sürdü piyasaya. Yeter ki yeni model olsun, piyasa ve pazar sorunu yok firmaların.

Bugünlerde yeni sürümler görüyorum gözlerde. Geçen gün otobüse bindim. Gözlüğü yüzünü kaplarcasına bir kız çocuğu bindi otobüse. Geçti arkadaşıyla birlikte karşıma oturdu. Kızın gözlüğü dikkatimi çekti. Her ne kadar gözlerimi indirsem de, sağa-sola baksam da, telefonumdan haberleri okusam da nereye geldim, ineceğim yeri geçip gitmeyeyim diye zaman zaman kafamı kaldırıp ineceğim yeri kontrol ettim. Her defasında kızın gözlüklerine takıldı gözüm. Göz göze gelmemen zaten mümkün değil. Sağ olsun ve eksik olmasınlar, belediyelerimizin yurtdışından alıp da kamu hizmetine sundukları araçlarda ters koltuk, karşılıklı koltuk olmazsa olmaz. Sanki Allah’ın emri! Hangi akla hizmetle bu tip araçları bir hizmet aracı olarak alıyorlar, bunu da anlamış değilim. Bugün dünyadaki sektörlerin hepsi müşteri memnuniyeti olacak, malımı satacağım diye müşterinin istediği şekilde ürün imal edip piyasaya sürüyor. Sanırım bizimler “Biz şöyle şöyle istiyoruz” diye bir talepte bulunmuyor, gidip gördüklerinden, ellerinde olandan seç-beğen getiriyorlar. Aslında çok beğeniyorlarsa böyle araçları, kendilerine makam aracı yapsalar, zaman zaman ters koltuklara da binseler fena olmaz diyeceğim ama şimdi konumuz bu değil.

Kızın gözündeki gözlüğü görünce “Bunlar bizim çocukluğumuzda taktığımız kaba, hantal, burnumuzun üstünü acıtan ve iz bırakan  gözlükler dedim içimden. İç bu. Durur mu? Ardından “Anasını boyayıp babasına satmışlar” dedim. Başka ne dedim? “Eskiye itibar olsaydı bitpazarına nur yağardı” dedim ama der demez de geri aldım sözümü. Zira nur yağmış ki bizim eski çerçeveler yeniden piyasaya çıkmış. Müşterisi de var maşallah! Allah eksik etmesin bu tüketicileri. Yoksa ne yapacaktı firmalar ellerinde ürettiği onca çeşit gözlüğü? Başka ne dedim? Onu da söyleyeyim: “Çerçeve beğenmek için gittiğimiz gözlükçü, ‘Devletin ödediği gözlük bu, işe yaramaz’ dediği, büyüklerin yakın gözlüğü olarak taktıkları gözlük bu” dedim. Yeter ki elime düşmeye, kendime iş bulmaya kalkayım. Bulurum evelallah! Gözlükçü böyle der demez elimizin tersiyle devletin ödediği çerçeveyi iter, öbürlerine bakarız. Çerçeveyi beğendikten sonra gözlükçü peşini bırakmaz, “Efendim cam numaranız büyük, haliyle camı da kalın olur, çirkin gösterir, üstelik ağır olur, en iyisi biz bu camı inceltelim” der. Ona da tamam dersin. Ardından “Efendim Güneşe veya ışığa karşı duyarlılığınız varsa şu özellikte bir cama ne dersiniz” sözünü de havada kaparız. İş gelir hesap yapmaya. İtalya’dan çuval çuval getirilen gözlüklerin bir tanesine bir çuval para bayılır, oradan ayrılırız. Neyse konumuz gözlükçüler değildi, biliyorsunuz.

Gelelim kıza…“Bu göz, bu burun, bu kafa, bu kulak bu çerçeveyi nasıl taşır dedim yine içimden. Neyse moda ise yapılacak bir şey yok. Firmalar malını pazarlayacak, biz de alacağız. Ama benim bir şansım var. Zamanında her çerçeve almak için gittiğim gözlükçü “Bunların modası geçti, bunlar şimdi kullanılmaz” dedikleri çerçeveler hala duruyor bende. “Emekli olunca ne iş yapacağım derdin Ramazan, al sana yeni bir meslek. Elimde bulunan, arşive kaldırdığım eski gözlükleri sermaye yaparak başlarım bu işe, gerisi Allah kerim.” dedim yine kendi kendime. Gözlüğü gördükçe ufkum açıldı, daha analitik düşünmeye başladım. “Her ne kadar yaşlansan da sende daha çok iş var Ramazan” dedim tabii yine içimden. Bakın ben bunları yazarken “Kendi kendine mi konuştun” diyebilirsiniz. Bilin ki kendi kendime konuşmadım, sadece içimden geçirdim.

İnmek için davrandığımda son kez bir daha bakayım dedim, gerçi bakmama gerek yok, istemesen de zaten bakacaksın, zira karşında, gözünün önünde. Bir de ne göreyim! Kızımızın kulağında değişik ebatlarda 4 tane küpe mi denir bilmem, metal gördüm. Vay o kulağa! Garibim ne kadar da çekiyordur bu metallerle dedim ve otobüsten indim.

Aradan birkaç gün geçti, şimdi kızı görsem tanımam ama gözlük gözümün önünde. Çok beğendiyseniz en yakın gözlükçünüze lütfen uğrayın. Bana bendekiler yeter… 18/09/2017

En iyi

-okul, kazandığın/gittiğin okuldur.
-bilgi, öğrenip kullandığın bilgidir.
-öğretmen, faydalanacağına inandığın öğretmendir.
-öğrenci, faydalı olacağına inandığın öğrencidir.
-iş; severek yaptığın, kendini verdiğin iştir.
-ev, içinde yaşadığın evdir.
-müdür, iletişimi iyi olan ve paylaşan müdürdür.
-çalışma, kalp huzuru duyduğun çalışmadır.
-evlat, elinden geleni yapan evlattır.
-eş, seni anlayan eştir.
-okul, evine en yakın okuldur.
-personel, elinde mevcut olandır.
-ibadet, kendini vererek yaptığındır.
-imkan, olanla yetinmektir.
-göz, güzel bakan gözdür.
-kulak, güzeli işitendir.
-ülke, yaşadığın ülkedir.
-mutluluk, ihtiyaç sahibinin ihtiyacını gidermektir.
-en iyi dil, kötü söz çıkmayan dildir.
-insan, mütevazı insandır.
-yorgan, ayağını kapatan yorgandır.
-öğrenci; düzenli-tertipli çalışandır.
-öğretmen, devamlı olan öğretmendir.
-siyasetçi, sorumluluğu paydaşlarına yayandır.
-siyasetçi, siyaseti tadında bırakandır.
-siyasetçi, istişareye önem verendir.
-sistem, sık sık değişmeyen sistemdir.
-kurum, kültürü olan kurumdur.
-çocuk, yarış atı görülmeyen çocuktur.
-kadın, modayı takip etmeyen kadındır.
-dünür, fazla bir şey istemeyen dünürdür.
-insan, başkasından beklentisi olmayan insandır.
-arkadaş, iyi-kötü gününde yanında olandır.
-muhabbet, üçüncü kişinin konuşulmadığı muhabbettir.
-göz, başkasının malında-mülkünde gözü olmayan gözdür.
-mide, hazm eden midedir.
-sosyal paylaşımcı, yediğini-içtiğini paylaşmayandır.
-lokanta, kendi ellerinle yaptığın evin mutfağıdır.
-gezi/tatil, kendisini beş yıldızlı otellere hspsetmeyen tatildir.
-yemek, acıktığın zaman yediğin yemektir.
-müdür, gücünü makamından almayan müdürdür.
-sofra, misafiri eksik olmayan sofradır.
-kişi, olanla yetinendir.
18.09.2017