Kurban Bayramında altımda arabamla kurban kesim yerine gittim. Bayramda ücretsiz olmasına rağmen ne olur ne olmaz diyerek cebime toplu ulaşımda kullandığım 'el kart' adı verilen indirimli kartımı da aldım.
Bayram geçtikten sonra evimi ve cebimi yokladığımda el kartın yerinde yeller estiğini anladım. Kesim yerini aradım orada düşmüş olabilir mi diye. Zira orada beklerken birkaç defa elime aldığımı hatırlıyorum. Ellerine böyle bir kartın geçmediğini ifade etti çardak sahibi. Orada olmadığına göre geriye kalan bir ihtimal cuma namazı kılmak için gittiğim cami veya civarında düşmüş olmalı.
Cebimde alternatif olarak bulunsun diye yeniden el kart çıkartmak için belediye el kart bürosuna gittim. Yeni kart çıkartmanın bedeli 2.5 lira, kartı yeniletmenin bedeli ise 11.00 lira imiş. Kaybetme cezası olsa gerek. Neyse başa gelen çekilir. Kartı çıkartamadım. Çünkü yetkili, aktif olarak çalışıp çalışmadığımı öğrenmek için görev yeri belgesi istedi. Sisteme işleyecekmiş. Ben de sistemden otomatik olarak bakıyorlar diye yanımda belge götürmemiştim. Hasılı el kartı çıkartamadım.
Görevliye kartımın birinin eline geçip geçmediğini öğrenebilir miyim? Zira içinde 7 lira civarında para olması lazımdı dedim. Sağ olsun sisteme baktı. "Kartınızda bakiyeniz gözükmüyor, kullanılmış, kartınızı kullanıma kapatıyorum" dedi.
Yeni kart çıkartamadım. Ama boşu boşuna uğramamış oldum. En azından kartımın kullanımda olduğunu öğrenmiş oldum. İçin için de sevindim. Zira bir insanımıza faydam dokunmuş oldu. Keşke içinde biraz daha kredim olsaydı da bu beleşe yerleşen kardeşim, sayemde toplu taşımadan biraz daha faydalanmış olurdu. Hatta kendini tanımış olsaydım kendisi için bir boş mezar da satın alırdım. Ne yazık ki bu kardeşimiz bundan sonra hem el kartımdan, hem de kendisi için alacağım boş mezardan mahrum kaldı.
Severim fırsatları değerlendiren bu tip insanları. Üstelik ucuz adam! Fazla malda gözü yok, su akarken suyunu dolduruyor. Hem de nereden geldiğine bakmadan. Bulduğuyla yetinen biri anlaşılan. Üzümü yiyor, bağını sormuyor. Sonra kim götürecek bu kartı, bu sıcakta el kart bürosuna " Ben bunu buldum" diye. O zaman insanlığından ödün vermiş olur. Kartı bulduğu yere bıraksa milli servete yazık! Sonra ortalık pek tekin değil; hırlısı var, hırsızı var. Sonra yedi mi kartını? Kullandı attı. Zaten bu kart kullanmak için değil mi? Ha sen kullanmışsın, ha o! Ne fark eder! Bir defa iyilik sevaptır. Belki de bekletiyordur cebinde. İnşallah bana kızmamıştır, "Allah'ın cimrisi, ha biraz daha yükleseydin" diye.
Ama bu kardeşimiz kendisini çok ucuza satmış, çok ucuza gitmiş. Bir de hayat pahalı derler. Alın size ucuz mu ucuz bir insan. Aslında tevazusundan olsa gerek ucuza gitmek. Ucuz insan pahalı mal almaz derler. Bu kardeşimiz de böyle biri anlaşılan.
Ucuz adam olduğunu, kendisini az bir pahaya sattığını anladım. Ama bu kişinin aynı zamanda cesur olduğunu öğrendim. Başkasına ait olan bir kartı şoförün gözünün önünde tutmak büyük cesaret ister. Çünkü fotoğrafta resmim var. Kıpkırmızı saçlarım en büyük alametifarikam. Ya şoför, "Sen öğretmen misin, üstelik resim sana benzemiyor" deyip karta el koysaydı. Hasılı cesur adam vesselâm! Gerçi kimsenin alnında öğretmen olduğu yazmıyor. Ayrıca şimdinin öğretmenlerinin öğretmen olduğu hiç belli değil. Eskiden bir teamül vardı öğretmende. Elinde kitabı, boynunda kıravatı, üzerinde takım elbisesi...tıraşı ise sinekkaydı olurdu. Şimdinin öğretmenleri hepten tebdili kıyafet artık.
Gelelim şimdi sana Ramazan. Altında araban varken, üstelik otobüsler bedava iken cebinde kalabalık eden her türlü eşyayı eve bırakırken ne diye yanına bu el kartı aldın? Haydi tedbirli birisin, kartı yanına aldın diyelim. O zaman ne diye sahip çıkamadın kartına? Haydi, insan kaybedemez mi diyebilirsin. O zaman bu el kartı kaybını bu kadar büyütmeye, üstelik yazı konusu etmeye ne gerek vardı? Sana sorulacak çok soru var Ramazan ama neyse...Anlaşılan yaşlandıkça kaybettiklerin artacak. Sen bırak kartı, kendini kaybetmediğine dua et! Belki de bu günler senin en iyi günlerin! 08.09.2017
8 Eylül 2017 Cuma
7 Eylül 2017 Perşembe
Kişinin Gerçek Yüzünü Ortaya Çıkarmanın Yolu
İnsanoğlu çözülmesi muamma bir varlıktır. Nasıl biri, kim olduğu; huyunu, suyunu ortaya çıkarmak zaman ister. Olaylara göre, zamana göre, menfaat ve çıkarına, kızgın ve sakin haline göre farklılık gösterir. Kendini gizlemeyi, pazarlamayı çok iyi becerir. Farklı farklı yüzü vardır.
Hangi insan olursa olsun her insanın gerçek yüzünü ortaya çıkaran damarına basılma anıdır. Kimin hassasiyetinin ne olduğunu tespit edebilirsen onun yumuşar karnı odur. Oraya bastın mı gerçek yüzünü öğrenirsin. Mesela adam iyi bir cemaatçi mi yanında bağlı olduğu cemaati eleştir. Bak bakalım o dostunun eski sakinliğinden eser kalır mı? Ne sapıklığın kalır ortada, ne de kafirliğin... Fanatik derecede iyi bir partizan mı? Partisinin bir icraatine bir vur bakalım. O zaman görürsün Hanya'yı ve Konya'yı... Düşüncesinin bağnazı mı, eleştiri getireceksen önce çoluk-çocuğuna helâlleşmeyi unutma.
İnsanoğlu önlerinde kemik yokken birbiriyle çok iyi geçinen köpekler gibidir. Aralarına kemik atılırsa o köpeklerin ne sakinliği kalır ortada, ne de oynaması. Kemik kapmak için birbirini paralar. Çünkü kemik, köpeğin yumuşak karnıdır, damarıdır, olmazsa olmazıdır.
İnsanoğlunun da yumuşak karnına basarsan sonucuna katlanmayı kabulleneceksin demektir. Kızar, hırçınlaşır, vurur, kırar, döker ve küser. Bu konuda gözünün üstünde kaşın var dememek, dostunun gerçek yüzünü göstermesini sadece öteler. Ama gerçek yüzü er veya geç ortaya çıkar.
Sonu acı olsa da gerçekleri örtmeye çalışmaktan ziyade insanların gerçek yüzünü ortaya çıkarmada fayda vardır. Bunun için güzel bir üslupla işe başlamak lazımdır, kırmadan-dökmeden... 07.09.2017
Hangi insan olursa olsun her insanın gerçek yüzünü ortaya çıkaran damarına basılma anıdır. Kimin hassasiyetinin ne olduğunu tespit edebilirsen onun yumuşar karnı odur. Oraya bastın mı gerçek yüzünü öğrenirsin. Mesela adam iyi bir cemaatçi mi yanında bağlı olduğu cemaati eleştir. Bak bakalım o dostunun eski sakinliğinden eser kalır mı? Ne sapıklığın kalır ortada, ne de kafirliğin... Fanatik derecede iyi bir partizan mı? Partisinin bir icraatine bir vur bakalım. O zaman görürsün Hanya'yı ve Konya'yı... Düşüncesinin bağnazı mı, eleştiri getireceksen önce çoluk-çocuğuna helâlleşmeyi unutma.
İnsanoğlu önlerinde kemik yokken birbiriyle çok iyi geçinen köpekler gibidir. Aralarına kemik atılırsa o köpeklerin ne sakinliği kalır ortada, ne de oynaması. Kemik kapmak için birbirini paralar. Çünkü kemik, köpeğin yumuşak karnıdır, damarıdır, olmazsa olmazıdır.
İnsanoğlunun da yumuşak karnına basarsan sonucuna katlanmayı kabulleneceksin demektir. Kızar, hırçınlaşır, vurur, kırar, döker ve küser. Bu konuda gözünün üstünde kaşın var dememek, dostunun gerçek yüzünü göstermesini sadece öteler. Ama gerçek yüzü er veya geç ortaya çıkar.
Sonu acı olsa da gerçekleri örtmeye çalışmaktan ziyade insanların gerçek yüzünü ortaya çıkarmada fayda vardır. Bunun için güzel bir üslupla işe başlamak lazımdır, kırmadan-dökmeden... 07.09.2017
Reklamını Yaptığın Ürününü Almayacağım!
Televizyonlarda verilen reklam arasındaki reklamlardan bahsetmiyorum. Onlar vermeye devam etsinler. Burada kara listeye aldığım ürünler internet vasıtasıyla herhangi bir yazıyı tıklayınca önüme gelen, suyumu bulandıran reklamlardır.
Aynı sitede farklı yazılara girmek için tıklar tıklamaz hemen aynı reklam geliyor. Ya karşına 10 saniye sonra gidecek, beklemek istemiyorsan reklamı kapat uyarısı çıkıyor bir köşede. Ya da bazen sağında, bazen solunda gizlenmiş bir pencere geliyor x görünümünde. Reklam bazen sayfayı açar açmaz geliyor, bazen de yazıyı okumaya başladıktan sonra. Gelen çarpı işaretini kapat kapatabilirsen. Çünkü öyle bir yere monte edilmiş ki kapatmaya çalışırken karşına reklamın açılımı geliyor. Sonra sil baştan sayfaya tekrar geri dönmeye çalışıyorsun. Lütfedip açılır açılmaz karşına yine az önceki reklam geliyor. Amaç yazının okunması mı sağlamak, yoksa reklamı izletmek mi? Bazen karşına çıkan bu davetsiz misafirlerin gitmesini bekliyorum, az önceki yöntemleri uyguluyorum ama nafile. Sayfayı düzenleyen öyle bir tuzak kurmuş ki kaçışın yok. Bu reklamı tıkla, yoksa sana buradan ekmek yok diyor. Çaresiz gitmesini bekliyorum. Beklerken de reklamı yapılan ürünü almasam da bu ortama hayır dualarımla katkıda bulunuyorum. Yani boş durmuyorum, bunu bilin.
Haydi diyelim ki sitenin geliri bu reklamlardan. Yaşaması için reklam alması gerekiyor. Tamam alsınlar diledikleri reklamı, reklam veren de dilediği kadar reklam versin, evine-işyerine bu ürünlerden stok yapanlar yapsın, kimsenin ürününde ve reklamında gözüm yok. Onlara bol alışverişler dilerim. Bari bu reklam sadece sayfayı açınca gelse. Aynı reklam her bir haber ve yazıyı tıklayınca karşıma çıkıyor. Her çıkışında reklama daha fazla bileniyorum, "Acımdan ölsem, yiyecek bir şey bulamasam, ürünün başka satış yeri olmasa, benim için vazgeçilmez bir ürün olsa dahi ömrüm kifayet ettiği müddetçe bu ürünü almayacağım" diyorum. Sülük gibisiniz yahu! Bırakın peşimi, başka işiniz-gücünüz yok mu sizin. Şöyle ağzımızın tadıyla bir yazıyı açıp arkaya yaslanıp okuyamayacak mıyım? Yırtık dondan çıkar gibi çıkıyorsunuz olur-olmaz.
Sizin bu cansiperane bir şekilde reklam izletme çabanız bana bazı esnafları hatırlattı. Sen yeter ki böylelerinin dükkanına o değilden bir girmiş ol. Girdiğine, gireceğine pişman olursun. Önüne terekteki bütün malı yığar. Alıcı değilim desen de fayda etmez. Teşekkür ederim, kalsın desen bu sefer, "Malın neyini beğenmedin, rengini mi, parasını mı? Böyle malı, bu fiyata bu piyasada bulamazsın" şeklinde sayar durur. Ya mecburen alırsın. Ya da saralı gibi kaçarsın oradan.
İnternet siteleri yazılarının arasına reklam sıkıştırmaktan kafasını kaldırır da yazımı okurlarsa hem kendilerine, hem de okuyucuya büyük iyilik yapmış olurlar, reklamlarını da tadında verirler. Ama anladığım kadarıyla siz, ürünün satışından değil, tıklanmasından kazanıyorsunuz. Bu yüzden müşteri avlama peşindesiniz. Şunu tekrar bilin ve duyun! Ne o ürünlerden alacağım, ne de verdiğiniz reklamı tıklayacağım. Daha ne diyeyim, Allah hayrınızı versin. 07.09.2017
Aynı sitede farklı yazılara girmek için tıklar tıklamaz hemen aynı reklam geliyor. Ya karşına 10 saniye sonra gidecek, beklemek istemiyorsan reklamı kapat uyarısı çıkıyor bir köşede. Ya da bazen sağında, bazen solunda gizlenmiş bir pencere geliyor x görünümünde. Reklam bazen sayfayı açar açmaz geliyor, bazen de yazıyı okumaya başladıktan sonra. Gelen çarpı işaretini kapat kapatabilirsen. Çünkü öyle bir yere monte edilmiş ki kapatmaya çalışırken karşına reklamın açılımı geliyor. Sonra sil baştan sayfaya tekrar geri dönmeye çalışıyorsun. Lütfedip açılır açılmaz karşına yine az önceki reklam geliyor. Amaç yazının okunması mı sağlamak, yoksa reklamı izletmek mi? Bazen karşına çıkan bu davetsiz misafirlerin gitmesini bekliyorum, az önceki yöntemleri uyguluyorum ama nafile. Sayfayı düzenleyen öyle bir tuzak kurmuş ki kaçışın yok. Bu reklamı tıkla, yoksa sana buradan ekmek yok diyor. Çaresiz gitmesini bekliyorum. Beklerken de reklamı yapılan ürünü almasam da bu ortama hayır dualarımla katkıda bulunuyorum. Yani boş durmuyorum, bunu bilin.
Haydi diyelim ki sitenin geliri bu reklamlardan. Yaşaması için reklam alması gerekiyor. Tamam alsınlar diledikleri reklamı, reklam veren de dilediği kadar reklam versin, evine-işyerine bu ürünlerden stok yapanlar yapsın, kimsenin ürününde ve reklamında gözüm yok. Onlara bol alışverişler dilerim. Bari bu reklam sadece sayfayı açınca gelse. Aynı reklam her bir haber ve yazıyı tıklayınca karşıma çıkıyor. Her çıkışında reklama daha fazla bileniyorum, "Acımdan ölsem, yiyecek bir şey bulamasam, ürünün başka satış yeri olmasa, benim için vazgeçilmez bir ürün olsa dahi ömrüm kifayet ettiği müddetçe bu ürünü almayacağım" diyorum. Sülük gibisiniz yahu! Bırakın peşimi, başka işiniz-gücünüz yok mu sizin. Şöyle ağzımızın tadıyla bir yazıyı açıp arkaya yaslanıp okuyamayacak mıyım? Yırtık dondan çıkar gibi çıkıyorsunuz olur-olmaz.
Sizin bu cansiperane bir şekilde reklam izletme çabanız bana bazı esnafları hatırlattı. Sen yeter ki böylelerinin dükkanına o değilden bir girmiş ol. Girdiğine, gireceğine pişman olursun. Önüne terekteki bütün malı yığar. Alıcı değilim desen de fayda etmez. Teşekkür ederim, kalsın desen bu sefer, "Malın neyini beğenmedin, rengini mi, parasını mı? Böyle malı, bu fiyata bu piyasada bulamazsın" şeklinde sayar durur. Ya mecburen alırsın. Ya da saralı gibi kaçarsın oradan.
İnternet siteleri yazılarının arasına reklam sıkıştırmaktan kafasını kaldırır da yazımı okurlarsa hem kendilerine, hem de okuyucuya büyük iyilik yapmış olurlar, reklamlarını da tadında verirler. Ama anladığım kadarıyla siz, ürünün satışından değil, tıklanmasından kazanıyorsunuz. Bu yüzden müşteri avlama peşindesiniz. Şunu tekrar bilin ve duyun! Ne o ürünlerden alacağım, ne de verdiğiniz reklamı tıklayacağım. Daha ne diyeyim, Allah hayrınızı versin. 07.09.2017
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)