7 Ağustos 2017 Pazartesi

Süper Konya! *


Lig üçüncülüğü, “Olabilir; olsa olsa bir tesadüftür.”  Ziraat Türkiye Kupası, “Büyükler erken havlu attı, Konya aradan sıyrıldı. Bu da bir tesadüf.”  2017-2018 sezon öncesi teknik direktörüyle yolları ayıran Konyaspor, “Artık gördü göreceğini” derken Süper Kupayı da getirince zihinlerde artık ne tesadüf kaldı, ne korku, ne de endişe. Konya düşe kalka öğrendi bu işi. Zirveye ortak oldu.

Bir markadır artık Konyaspor, kurumsallaştı. Bunda futbolcusundan, teknik heyetine, takımın yönetiminden seyircisine varıncaya kadar yediden yetmişe herkesin payı var. Takım istese de istemese de çıta yükseltti. Bundan sonra ligden Konya değil, zirveye ortak olmak isteyenler korksun. Şampiyonluğun ve kupaların ahbap-çavuş ilişkisi gibi sürekli dört büyük takımın arasında el değiştirmesi çöpe atıldı. Kendinden emin, ne yaptığını bilen bir takım var artık Anadolu’nun bağrından çıkan. Her yıl takımına bir servet harcayan ve lige şampiyonluk parolasıyla çıkan, “Nasılsa üç-beş yılda bir şampiyonluk gelir” diye Anadolu takımlarına tepeden bakan GS, FB, BJK bundan sonra korksun korkacağı, çekinsin çekineceği kadar. Artık şampiyonluklara, kupalara ortak sayısı çoğaldı. Çantada keklik değil bundan sonra zirvede olmak. Sonra bu işin sırrı çok para harcamak, hakemleri baskı altına almak, Federasyonu sindirmek devri geçti. Bundan sonra zirveye ortak olmak, gönüllerde büyük takım olarak kalmak istiyorlarsa bu futbol oyununu kurallarına göre oynayacaklar, sahaya girip terleyecekler. Çünkü bu işin şakası yok. Bu iş, tesadüflere yer bırakmayacak şekilde para ve pul ile olacak bir şey değil…bunu bilecek İstanbul takımları. Önce inanacaklar ve sahada gereğini yapacaklar. Böyle giderse; kendilerini yenilemezlerse, bu işe inanmazlarsa sadece adları büyük kalacak, Bir gün ligin asansör takımı olurlarsa hiç şaşırmamaları gerekir.

Bakın mütevazı kadrosuna rağmen Konyaspor gümbür gümbür geliyor. Dünün asansör takımı Konyaspor, şehrine lig üçüncülüğü, Ziraat Türkiye Kupası ve ardından Süper Kupa derken bu kadar ilkleri yaşattı. Bundan sonra da öyle zannediyorum zirveye oynayacak. Çünkü karşımızda başarının tesadüflere bağlı olmadığına inanmış futbolcu, teknik heyet ve yönetim var. Yaz-kış demeden takımını yalnız bırakmayan bir Konya halkı var tribünlerde yerini alan. Şehir olarak ne kadar sevinsek, ne kadar övünsek azdır.

Konyaspor’un başarısına sevinen öyle zannediyorum sadece Konyalılar değil, İstanbul dukalığına ve hegemonyasına son vermeye namzet bu takıma Anadolu’nun her bir yerinden destek vardır. Bu başarısını kısa zamanda taçlandırırsa tüm Türkiye’nin gönlündeki takımı olacaktır. Ama bu işi bırakır, oyunu kurallarına göre oynamaz, şımarmaya başlar, yerinde sayar, yüreğini ortaya koymazsa bugünkü geldiği noktayı mumla arar, gördüğü-göreceği bu olur.

Hasılı, çıtayı yükselten Konyaspor’un işi bundan sonra daha zordur. Çünkü başarının sınırı yoktur. İnanmışlığına devam ederse kimse karşısında duramaz. “Ben bu işi yaparım, yapacağım” inancını taşır, ayaklarını yere sağlam basarsa hep zirveye ortak olacaktır ve biz onunla hep gurur duyacağız. Şehrimize bu ilklerin yaşatılmasında payı olan kim varsa hepsini canı gönülden tebrik ederim. 

Süpersin Konya! Süper Konya! Süper Konyaspor! Sıradaki gelsin şimdi… 07/08/2017

* 9/08/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

6 Ağustos 2017 Pazar

Sosyal medyada fazla beğeni-yorum almanın altın kuralları

Sosyal medya podyuma çıkmak gibidir, podyuma çıkmak her kişinin harcı değildir. Buraya çıkan doğal olarak beğeni-yorum-alkış bekler. Bu âlemde bir paylaşım yaptığında epey bir beğeni alıyorsan sen bu işi biliyor, oyunu kurallarına göre oynuyorsun demektir. Şayet bu âlemde yeterince beğeni almazsan ya girip terlemeyeceksin, ya da oyunu kurallarına göre oynayacaksın. Yok, benim beğeni-yorum gibi bir beklentim ve derdim yok diyorsanız işleri kesat olan esnafın müşteri yerine sinek avladığı gibi yalnızlığa devam derim. Meraklısı için bu âlemin altın kurallarından bahsetmek istiyorum:

1.Öncelikle sosyal medyada sadece göze hitap eden görselliğe yer vereceksiniz. (Aynı anda yüzden aşağıya beğeni almazsınız. “Maşallah aynı duruyorsun, hiç değişmemişsin, daha gençsiniz…” gibi yorumlar gelir. Bil ki bunlar iltifattır, gerçekliği ifade etmez. Yine de sen bu yorum ve beğenileri gördükçe sevincin tavan yapar. Ben buna kaporta derim. Bizde kaporta önemlidir biliyorsunuz. Bir arabaya bakarken ilk önce kaportası düzgün mü diye bakar, ardından kaportacıya gösteririz. Kaporta sağlamsa o araba iyidir.)
2.Bu âlemde uzun yazılarla kimseyi boğmayacaksın, kimseyi yola getirmeye çalışmayacaksın. (Belki sen, yunmuş-yıkanmış ak kaşık olabilirsin ama bir defa biz yıkanmaya bile gerek kalmadan kendimizi  tertemiz hissediyoruz belki. Ayrıca biz bu âleme dinlenmek için giriyoruz. Sonra hayatta en zor şey nedir dersen, bil ki okumak derim. Biz okulu okurken sınıf geçmek için zoraki olarak kitap okuduk. Sınavlıktı hepsi bunun. Hatta çoğu zaman kitabın kalınlığını görünce bir başkasının notları olan fotokopiye yöneldik, daha az okuyalım diye. Okul bitti. Biz yazıları, kitapları ve fotokopileri bir daha görmeyecek şekilde rafa kaldırdık. Sen uzun yazılarınla bizim karşımıza çıkıyorsun. Bilgin, tecrüben, birikimin senin olsun. Zira biz buraya gündelik hayatın meşgalesinden kurtulup nefeslenmek için geldik. Bir de yazılarınla boğma bizi. Resim ve görselini beğeniyorum zevkle. Çünkü bana bir sorumluluk vermiyor, gözümü yormuyor, sayfanda fazla durmak için oyalanmıyorum. Senin yazınla oyalanınca diğer çiçeklerden bal alamıyorum. Kısa zamanda bu âlemde ne kadar gezinir, ne kadar görsel görürsem kardır.)
3.Hem yazı, hem de görselimle sevenlerimin karşısına çıkarım, diyorsan şöyle kelli-felli bir makam ve mevkin ya da şöhret sahibi olacaksın. (Bu durumda paylaştığın yazının içeriği, uzunluğu çok önemli değil. Aynı anda yüzlerce beğeni alırsın. “Eline sağlık, çok güzel ifade etmişsiniz…” gibi güzel yorumları da fazlasıyla görürsün. Hele bir de yorum yazanlara cevap yazarsan takipçinin keyfine diyecek olmaz. Gece gündüz seni takip eder, bir şeyler yazsa da hemen beğenip yorum yapsam diye.)
4.Etliye-sütlüye dokunmayan, fincancı katırlarını ürkütmeyen sloganvari kısa cümleler paylaşacaksın. (Bu âlemde kimin ne yazdığı, ne yorum yaptığı, kimin hangi kişiyi ve yazı çeşidini beğendiği takip edildiğinden paylaşımların zülf-ü yare dokunmamalı ki takipçilerin seni beğensin. Zira takipçilerinin içinde, “Acaba beğenir ve yorum yaparsam birileri beni kara listeye alır mı endişesini taşıyanlar çıkabilir.)
5.Ben deli-dolu bir adamım, istediğimi paylaşırım, kimseden bir beklentim ve çekincem yok diyorsan, ardında senin görüşlerini takip edip çekinmeden beğenen fanatik bir kitlen olmasına dikkat etmelisin. (Bu ülke zıddıyla kaim olduğuna göre mutlaka savunanların olacaktır. İktidarı savunursan hem bir yerlere göz kırpmış olursun, hem de beğeni çıtan biraz yükselmiş olur. İktidara muhalif paylaşım yaparsan bunun da müşterisi vardır.)
6.Doğruya doğru yanlışa yanlış derim. Zira sırtımda yumurta küfesi yok. İktidarın yaptığı iyi şeyi tasvip eder, yanlış olanı tenkit eder, orta yolu tutarım dersen bu sağlıklı bir bakış açısı değildir, bilesin. (Bu şekilde kimseye yaranamazsın. İktidarı övdüğün zaman muhalifler seni görmezden gelir, içinden ‘yalaka’ der. Muhalefeti eleştirdiğin zaman iktidar taraftarları seni görmezden gelir. Onlar da seni ‘nankör’ olarak görür.)
7.Günümüzün geçer akçesi olan konulara girmek istiyorsan aynı anda hem ayet, hem de hadisi şeriflere yer ver. (Bu durumda sana kimsenin diyeceği olmaz. Zira sadece ayet paylaşsan bu adam ‘hadis inkarcısı, mealci’ diyebilirler. Sadece hadis nakledersen bu adam tüm hadisleri kabul ediyor, ‘hadisçi’ derler. Yazdığın hadislerin tamamını bir kesim ölümüne savunurken diğer kesim bu hadisi nasıl ıskartaya çıkarırım diyerek uğraşır, didinir. Bu yüzden başına bela alma. Zaten bu tartışmaların da faydası olmadı bugüne kadar.)
8.Paylaşımların kendi mahsulün olsun. Herkesi kapsayıcı olsun, uzun olmasın.
9.Paylaşımlarında yediğine ve içtiğine yer ver, fotoğraflarında mutluluk tablosu çiz. Bir de ‘Buyrun dostlar! Beraber olsun’ diye yaz. (Korkma, herkesi çağır. Kimse gelmez. Zaten senin bu yaptığına eskiden şehir teklifi denirdi, şimdilerde bunun adı sanal davet. Yeme ve içmeye bazıları eleştiri getirse de yine de az çıkmaz beğenenin. Bu arada bu tür beğenilerin büyük bir kısmı yediğin ve içtiğinedir, haberin olsun. Ama beğeni, beğenidir yine de.
10.Doğum, hastalık, ameliyat, ölüm, düğün, mezuniyet vb paylaşımlara sık sık yer ver. (Bu tür paylaşımlarında her bir kesimden rekor seviyede tepki alırsın. Yorum da çok olur. Bu tür paylaşımlar çok özeldir, her zaman olmaz dersen aynı görüntüleri, seneyi devriyesinde tekrar paylaşırsın. Gününü unutursan da ‘tarihte bugün’ sayfası sana günü geldiği zaman hatırlatır. Sen o gün tekrar duygulanır veya hüzünlenirsin. Mesela aile fertlerinden biri yıllar önce ölmüşse bunu her yıl paylaş, hatta altına yaz: “Aramızdan ayrılalı şu kadar yıl oldu, acısı hala taptaze” şeklinde. Vefatın 15.yılı da olsa yeniden aynı o günü yaşıyor gibi takipçilerin “Başın sağ olsun” diyerek üç günlük olan taziyeyi böylece yıllara yayarsın.)
11.Makam, mevkice senden yüksek biri ile çekilmiş bir fotoğrafın varsa onu paylaş.
12.Meşhur biri ile sanal arkadaşlığınızın seneyi devriyesini kutla. Bu arada arkadaşını da etiketlemeyi unutma.
13.Dini görüşleri farklı olan ve bir kesim tarafından tu kaka yapılmış kişilerin görüşleri doğru olsa da paylaşımlarında onlara  yer verme. (Bu durumda adamın görüşüne bakmazlar, adamın kendisine bakarlar. Senin söz gider, adamın tartışması başlar. Üstelik seni de o adamın savunucusu ilan ederler. Bu bakış açısı parmağın gösterdiği yere bakmak değil, parmağın kendisine bakmaktır. Biz parmağın kendisine bakmayı severiz.)
14. Sık sık profil resmini değiştir. (Günlük değiştirmek de gına getirir dersen çocukluktan günümüze çekilmiş, albümdeki yerini almış fotoğraflarına yer ver.)

Ben tüm bunları yapamam diyorsan o zaman bu âleme girme, giriyorsan her paylaşılana bak, beğeni-yorum yapmadan, iz bırakmadan çık. Haberin yokmuş gibi davran. Adamın paylaşımını beğenmişsen bunu karşılaşınca söylersin.

Yukarıda yazdıklarımla kimseyi töhmet altında bırakmak istemem, kimse de üzerine alınmasın. Sosyal medyada beğeni-yorum almak isteyen meraklısı varsa benim bir çırpıda aklıma gelenler bunlardır. Katılır veya katılmazsınız. Sizin de ilave edecekleriniz vardır mutlaka. 06/08/2017


5 Ağustos 2017 Cumartesi

Aha sapığa bak sen!

Profilimde her türden, her fikirden  kişi ile arkadaşlığım var. Büyük bir kısmını tanımakla beraber bir kısmını tanımıyorum. Tanımadığım kişiler arkadaşlık isteği gönderince "Hakkında" bölümüne bakıp kimdir, necidir incelemesi yapıyorum. Bununla da yetinmeyip "Ortak arkadaşlar" kısmına bakıyorum. Ortak arkadaş varsa onay verip sanaldan arkadaşım oluyor. Arkadaşlığımız bir ve diğer yılları doldurunca sayfama uyarı geliyor, "Falan kimse ile arkadaşlığınızın yıldönümü, kutla!" şeklinde. Vazifesi sanki.

Bu akşam 09.00 sularında sosyal medyadan biri arkadaşlık isteği göndermiş, tanımıyorum. "Tanıyamadım, kimsin" diye de soramıyorsun. Ki adam beni tanıyorsa "Nasıl tanıyamazsın" derse mahcup olmak da var bu alemde. Baktım mesleği doktor, bir de beyaz önlük giymiş. Ankara'da yaşıyor, Konya'da okumuş liseyi. Konya'da okumuşsa belki bir yerden tanışıyor olabiliriz dedim ama profilindeki resim bana çağrışım yapmadı. Ortak arkadaşlar kısmına baktım, gerçek hayatta tanış olduğum ve görüştüğüm biri var. Doktorlar pek sanal takınmaz ama demek çıkabiliyor, üstelik akıllı olurlar, tanışım zaten akıllı. Ne konuştuğunu bilen biri. O halde bu adam sınavı geçti, güvenlik soruşturması sağlam diyerek sanal arkadaşlığımızı onayladım.

Az sonra Messenger'den, "Selam" diye yazdı, "as" dedim kısaca. "Nasılsın" dedi, "iyiyim, siz?" dedim. O da, "iyi" olduğunu söyledi. Ardından, "Resimlerin güzel" dedi. "Ne alaka, sizi tanıyamadım" dedim, "Tanışmıyoruz" dedi. "Eee?" dedim. "Boş ver, seksten anlamıyorsun galiba!" dedi. "Çık git şuradan" deyince "Ok." yazdı. El-hasılı tüylerim diken diken oldu, dondum kaldım. İlk işim spam yapmak, ardından engellemek, sonra yazdığını silmek oldu.

Hasılı, bu sanal alem de günlük hayatın bir parçası. Hırlısı var, hırsızı da. Sütü bozuk soysuzu da. Bana arkadaşlık isteği gönderen ve teşehhüt miktarı sanaldan yazıştığım bunun gibi sapıkları da var. Maalesef iyiler ve düzgünlerin içerisinde ne zaman karşına çıkacağı belli olmayan tipler bunlar. Tipine baksan adam sanırsın. Ama belli ki adamlıktan hiç nasibini almamış.

Başımdan geçen bu nahoş olayı utanarak ve sıkılarak yazıyorum ki başınıza her an böyle birileri çıkabilir. Her gördüğünüz beyaz önlüklüyü doktor, profilindeki bitirdiği fakülte ismine ve yaptığı mesleğe bakarak hekim falan sanmayın. Resmi de sahtedir mutlaka. Profilinizdeki ortak arkadaşa da kanmayın. Her zaman aynı yolu denemez böyleleri. Karşınıza farklı farklı çıkabilir. Demek ki her gördüğümüz sakallıyı amcamız görmemek lazım. Zira gördüğünüz gibi benim, kişinin ‘hakkında’ bölümünü incelemek ve ortak arkadaş testi her zaman işe yaramıyor. Size arkadaşlık isteği gönderen kişiyi tanımıyorsanız “kimdir, necidir” iyi bir sorgulayın. Maazallah böyle sapıklar sanaldan da olsa her zaman kapınızı çalabilir. Allah iyilerle karşılaştırsın. 05/08/2017