Ana içeriğe atla

Süper Konya! *


Lig üçüncülüğü, “Olabilir; olsa olsa bir tesadüftür.”  Ziraat Türkiye Kupası, “Büyükler erken havlu attı, Konya aradan sıyrıldı. Bu da bir tesadüf.”  2017-2018 sezon öncesi teknik direktörüyle yolları ayıran Konyaspor, “Artık gördü göreceğini” derken Süper Kupayı da getirince zihinlerde artık ne tesadüf kaldı, ne korku, ne de endişe. Konya düşe kalka öğrendi bu işi. Zirveye ortak oldu.

Bir markadır artık Konyaspor, kurumsallaştı. Bunda futbolcusundan, teknik heyetine, takımın yönetiminden seyircisine varıncaya kadar yediden yetmişe herkesin payı var. Takım istese de istemese de çıta yükseltti. Bundan sonra ligden Konya değil, zirveye ortak olmak isteyenler korksun. Şampiyonluğun ve kupaların ahbap-çavuş ilişkisi gibi sürekli dört büyük takımın arasında el değiştirmesi çöpe atıldı. Kendinden emin, ne yaptığını bilen bir takım var artık Anadolu’nun bağrından çıkan. Her yıl takımına bir servet harcayan ve lige şampiyonluk parolasıyla çıkan, “Nasılsa üç-beş yılda bir şampiyonluk gelir” diye Anadolu takımlarına tepeden bakan GS, FB, BJK bundan sonra korksun korkacağı, çekinsin çekineceği kadar. Artık şampiyonluklara, kupalara ortak sayısı çoğaldı. Çantada keklik değil bundan sonra zirvede olmak. Sonra bu işin sırrı çok para harcamak, hakemleri baskı altına almak, Federasyonu sindirmek devri geçti. Bundan sonra zirveye ortak olmak, gönüllerde büyük takım olarak kalmak istiyorlarsa bu futbol oyununu kurallarına göre oynayacaklar, sahaya girip terleyecekler. Çünkü bu işin şakası yok. Bu iş, tesadüflere yer bırakmayacak şekilde para ve pul ile olacak bir şey değil…bunu bilecek İstanbul takımları. Önce inanacaklar ve sahada gereğini yapacaklar. Böyle giderse; kendilerini yenilemezlerse, bu işe inanmazlarsa sadece adları büyük kalacak, Bir gün ligin asansör takımı olurlarsa hiç şaşırmamaları gerekir.

Bakın mütevazı kadrosuna rağmen Konyaspor gümbür gümbür geliyor. Dünün asansör takımı Konyaspor, şehrine lig üçüncülüğü, Ziraat Türkiye Kupası ve ardından Süper Kupa derken bu kadar ilkleri yaşattı. Bundan sonra da öyle zannediyorum zirveye oynayacak. Çünkü karşımızda başarının tesadüflere bağlı olmadığına inanmış futbolcu, teknik heyet ve yönetim var. Yaz-kış demeden takımını yalnız bırakmayan bir Konya halkı var tribünlerde yerini alan. Şehir olarak ne kadar sevinsek, ne kadar övünsek azdır.

Konyaspor’un başarısına sevinen öyle zannediyorum sadece Konyalılar değil, İstanbul dukalığına ve hegemonyasına son vermeye namzet bu takıma Anadolu’nun her bir yerinden destek vardır. Bu başarısını kısa zamanda taçlandırırsa tüm Türkiye’nin gönlündeki takımı olacaktır. Ama bu işi bırakır, oyunu kurallarına göre oynamaz, şımarmaya başlar, yerinde sayar, yüreğini ortaya koymazsa bugünkü geldiği noktayı mumla arar, gördüğü-göreceği bu olur.

Hasılı, çıtayı yükselten Konyaspor’un işi bundan sonra daha zordur. Çünkü başarının sınırı yoktur. İnanmışlığına devam ederse kimse karşısında duramaz. “Ben bu işi yaparım, yapacağım” inancını taşır, ayaklarını yere sağlam basarsa hep zirveye ortak olacaktır ve biz onunla hep gurur duyacağız. Şehrimize bu ilklerin yaşatılmasında payı olan kim varsa hepsini canı gönülden tebrik ederim. 

Süpersin Konya! Süper Konya! Süper Konyaspor! Sıradaki gelsin şimdi… 07/08/2017

* 9/08/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde