Ana içeriğe atla

Aha sapığa bak sen!

Profilimde her türden, her fikirden  kişi ile arkadaşlığım var. Büyük bir kısmını tanımakla beraber bir kısmını tanımıyorum. Tanımadığım kişiler arkadaşlık isteği gönderince "Hakkında" bölümüne bakıp kimdir, necidir incelemesi yapıyorum. Bununla da yetinmeyip "Ortak arkadaşlar" kısmına bakıyorum. Ortak arkadaş varsa onay verip sanaldan arkadaşım oluyor. Arkadaşlığımız bir ve diğer yılları doldurunca sayfama uyarı geliyor, "Falan kimse ile arkadaşlığınızın yıldönümü, kutla!" şeklinde. Vazifesi sanki.

Bu akşam 09.00 sularında sosyal medyadan biri arkadaşlık isteği göndermiş, tanımıyorum. "Tanıyamadım, kimsin" diye de soramıyorsun. Ki adam beni tanıyorsa "Nasıl tanıyamazsın" derse mahcup olmak da var bu alemde. Baktım mesleği doktor, bir de beyaz önlük giymiş. Ankara'da yaşıyor, Konya'da okumuş liseyi. Konya'da okumuşsa belki bir yerden tanışıyor olabiliriz dedim ama profilindeki resim bana çağrışım yapmadı. Ortak arkadaşlar kısmına baktım, gerçek hayatta tanış olduğum ve görüştüğüm biri var. Doktorlar pek sanal takınmaz ama demek çıkabiliyor, üstelik akıllı olurlar, tanışım zaten akıllı. Ne konuştuğunu bilen biri. O halde bu adam sınavı geçti, güvenlik soruşturması sağlam diyerek sanal arkadaşlığımızı onayladım.

Az sonra Messenger'den, "Selam" diye yazdı, "as" dedim kısaca. "Nasılsın" dedi, "iyiyim, siz?" dedim. O da, "iyi" olduğunu söyledi. Ardından, "Resimlerin güzel" dedi. "Ne alaka, sizi tanıyamadım" dedim, "Tanışmıyoruz" dedi. "Eee?" dedim. "Boş ver, seksten anlamıyorsun galiba!" dedi. "Çık git şuradan" deyince "Ok." yazdı. El-hasılı tüylerim diken diken oldu, dondum kaldım. İlk işim spam yapmak, ardından engellemek, sonra yazdığını silmek oldu.

Hasılı, bu sanal alem de günlük hayatın bir parçası. Hırlısı var, hırsızı da. Sütü bozuk soysuzu da. Bana arkadaşlık isteği gönderen ve teşehhüt miktarı sanaldan yazıştığım bunun gibi sapıkları da var. Maalesef iyiler ve düzgünlerin içerisinde ne zaman karşına çıkacağı belli olmayan tipler bunlar. Tipine baksan adam sanırsın. Ama belli ki adamlıktan hiç nasibini almamış.

Başımdan geçen bu nahoş olayı utanarak ve sıkılarak yazıyorum ki başınıza her an böyle birileri çıkabilir. Her gördüğünüz beyaz önlüklüyü doktor, profilindeki bitirdiği fakülte ismine ve yaptığı mesleğe bakarak hekim falan sanmayın. Resmi de sahtedir mutlaka. Profilinizdeki ortak arkadaşa da kanmayın. Her zaman aynı yolu denemez böyleleri. Karşınıza farklı farklı çıkabilir. Demek ki her gördüğümüz sakallıyı amcamız görmemek lazım. Zira gördüğünüz gibi benim, kişinin ‘hakkında’ bölümünü incelemek ve ortak arkadaş testi her zaman işe yaramıyor. Size arkadaşlık isteği gönderen kişiyi tanımıyorsanız “kimdir, necidir” iyi bir sorgulayın. Maazallah böyle sapıklar sanaldan da olsa her zaman kapınızı çalabilir. Allah iyilerle karşılaştırsın. 05/08/2017


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde