16 Nisan 2017 Pazar

Seçime Giderken ***


Türkiye'de seçimler uzun, sıkıntılı, masraflı, tartışmalı ve gergin geçiyor. Siyasiler yapacaklarını anlatmaktan ziyade tüm propagandalarını rakibini eleştirme ve kötüleme üzerine kuruyor. Baştan sona siyasetimizi eleştiriyorum.

Siyaset bizde belli bir sürede yapılıp bırakılan bir uğraş olmaktan ziyade bir meslek gibidir. Siyasete giren bir daha bırakmıyor. Ucundan tutan ölünceye kadar ihya oluyor. Sanırım bu yüzden bırakılmıyor. Siz hiç siyaseti bıraktıktan sonra başka bir meşgale bulan gördünüz mü? Varsa da bir elin parmaklarını geçmez. İster muhalefet, ister iktidar olsun partisinin başına geçen gitmemek üzere gelir. İlk işi de yerini sağlamlaştırır. Tepeden tırnağa kendi kadrosunu kurar, partisinde ileride kendisine rakip çıkabilme ihtimali olanları bir fırsatını bulup ekarte eder. Böylece rakipsiz kalır.

Kirli bir siyasetimiz var. Hep algı ve yanıltma üzerine kuruludur. Siyasetimiz rakibini kötüleme, eksikliklerini yüzüne vurma, arşivi karıştırma, çamur atma üzerine kuruludur. Rakibi bir hata yaptığında düzeltme bile yapsa nafile. Vurdukça vurur, üstelik dillere pelesenk olurcasına söylenir durur. Zorunlu olmadıkça bir araya gelinmez. Grup toplantısında veya meydanlarda rakibine meydan okunur. Varsa dertleri bir araya gelip çözmezler. Çünkü dertleri çözme değil, çözümsüzlüktür. Fırsatı ganimet bilip canlı yanında yüklenirler. Kolay kolay aynı fotoğraf karesinde yer almazlar. Bir konuda tavır alacaklarsa memleketin hayrından ziyade rakibinin görüşüne göre tavır alırlar.

Her seçimde siyasi partilere seçim yardımı yapılır. Devletin verdiği de yetmez. Fazladan cepten de ölümüne para harcanır. Siyasilerin neredeyse gitmedikleri yer kalmaz. Kullandıkları aracın sayısı belli değildir. Bastırmadıkları afiş, broşür kalmaz. Partileri adına müzik yaptırır, seçim boyunca yolda, çarşıda, pazarda ve miting alanlarında sesi sonuna kadar açılarak çalınır.

Çoğu her ilde miting yapar. Mitingler şehrin en gözde yerinde yapılır. Miting alanına giden tüm yollar saatler öncesinden kapatılır, miting bitinceye kadar kapalı kalır. Araçlar ve toplu taşıma araçları güzergâh değiştirmek zorunda kalır. Çünkü trafik felç olur. Miting alanı yenilen ve içilenlerin atılmasıyla iyice kirlenir, savaş alanı gibi olur.

Şehrin tüm caddeleri parti bayrağı ve vurgulu sloganlarla donatılır. Bunları asarken ve çıkarırken trafik aksar, zaman zaman insan sağlığını tehlikeye atacak şekilde sıkıntılar meydana gelir.

En az bir ay öncesinde propaganda başlar. Partiler araziye çıkar, neredeyse evinin yolunu unutur. İşi-gücü varsa seçim sonrasına ötelenir.

Siyasi partiler birbirini rakip olarak değil, düşman gibi görür. Birbirini yok etmek için uğraşır, seçim esnasında rakibi alt etmek için her yol mubah olarak görülür.

Seçimi kaybeden niçin kaybettiğini sorgulamaz. Seçmeni suçlar, seçime hile karıştığını, seçimin eşit şartlarda olmadığını ifade eder. Hiç suçu kendinde bulmaz. İstifa etmeyi düşünmez. Çünkü kendisi ve partisi suçlu değildir ona göre.

Televizyonlar mitingleri canlı olarak ekrana getirir, ekranlarda tartışma programları olur, her gün seçim değerlendirmesi yapılır. Vurgulu reklamlar yer alır.

Gördüğünüz gibi seçimler biz de hayat-memat meselesidir. Ölümüne mücadele edilir. Yapılmadık masraf kalmaz, uzun zamanımızı alır, gürültü ve görüntü kirliliği eksik olmaz.

Bir kısmını anlatmaya çalıştığım seçim çalışmaları bu kadarla sınırlı değil. Peki, seçimler nasıl olmalı?
-Miting yapılmamalı, yerine salon toplantıları tercih edilmeli veya siyasiler TV kanalı kiralayabilir. Miting yapılacaksa mitingler sınırlandırılmalı. Mesela yedi bölgede miting yapmak şeklinde düzenlenebilir. Miting alanları şehrin dışında trafiği engellemeyecek yerlerde yapılmalıdır.
-Partilerin seçimde harcayacakları bütçe belli olmalı, nereye-ne kadar harcadıkları belgeye dayalı olarak kayıt altına alınmalı, yapılan harcamayı nereden bulduğu sorulmalı. Kimin hangi partiye ne kadar bağış yaptığı belirtilmeli. Partilerin gelir ve giderleri ciddi denetim altına alınmalı.
-Seçim çalışmaları ve propagandalarda siyasi partiler yaptıklarını, yapacaklarını anlatmalı. Neyi, ne şekil yapacağını izah etmeli. Rakibinin varsa eksiği etik değerler çerçevesinde eleştirmeli, birbirine karşı centilmen olmalı, toplum ve ortamı germemeli, yalan ve iftiradan uzak durulmalı.
-Belirlediği oy oranını yakalayamayan istifa etmeli.
-Partiler görüntü, gürültü kirliliğine zemin hazırlamayacak şekilde bir çalışma yürütmeli.
-Kazanan tebrik edilmeli, kaybeden teselli edilmeli. Sonuçlar hazmedilmeli. Kazanan zafer sarhoşu olmamalı. 16.04.2017

*** 01/05/2018 tarihinde Barbaros ULU ismiyle Yeni Haber gazetesinde yayımlanmıştır.





15 Nisan 2017 Cumartesi

Seçim iş ve işleyişleri *

Seçimler değişiyor, seçmenler değişiyor. Fakat YSK'nın iş ve işleyişleri değişmiyor. Değişiyorsa da yavaş ilerliyor. Çünkü çok hantal bir yapısı var.

Hazır seçimler bitmişken YSK'nın mevcut işleyişi üzerine kafa yormak istiyorum. Gerçi YSK eskiye oranla epey mesafe kat etti etmesine ama yeterli değil. Eskiden seçim torbasını almak bir eziyet, torbayı teslim etmek ayrı bir eziyetti. Adliye koridorlarında sabahlardı çoğu sandık başkanları. Son yıllarda sandık sonucunu teslim etme ve sonuçları teslim etmede çok mesafe aldı YSK. Torbalar daha çabuk teslim ediliyor, sonuçlar ise aynı anda dijital ortama aktarılıp seçmene duyuruluyor. İş ve işleyişler aynı olmasına rağmen işlerin hızlı yürütülmesinin nedeni evrak ve sonuçları teslim almak için daha fazla eleman görevlendiriliyor olmasıdır. Artık kimse elinde çuval adliye koridorlarında sabahlamıyor. Demek ki istenince oluyormuş.

Bu referandumda İlçe Seçim Kurullarının yaptığı yeniliklerden biri de seçim torbalarının bina sorumluları marifetiyle teslim alınacak olması. Yani sandık başkanları ellerinde torba ile görüntülenmedi. Böylece seçim öncesi seçim torbasını almak için sandık başkanları seçim kurullarının önünü kalabalık oluşturup sıkıntı çekmedi. Bunun yerine bina sorumlularının cumartesi gecesi 00.00’dan itibaren kendilerine tahsis edilen araç, polis ve yeterli eleman ile teslim aldığı seçim torbalarını, -sabahında- sandık başında görevli olanlar bina sorumlularından teslim aldı. Burada sandık başkanlarının işi kolaylaştırılmış olmakla beraber görüntü ve torbaların güvenliği de sağlanmış oldu. Bu seçimde ilk defa yapılan bu uygulamanın yanında YSK’nın bundan sonraki seçimlerde seçimin güvenliğini sağlamak ve seçimde görev yapanların sıkıntı seçmemesini sağlamak için yeni bir dizi tedbirler alması ve uygulamaya koyması gerekmektedir.

YSK seçimden önce ve sonra  çuval teslimi uygulamasını yeniden gözden geçirmelidir. Yani seçim çuvalından/torbasından kurtulmalıdır. Yerine seçimde kullanılacak oy, zarf vb malzemelerin sığacağı şekilde kırılmaz kutuları tercih etmelidir. (ÖYSM poşeti de olabilir.) Bu kutuların dağıtımı ve teslimi konusunda bina ve sandık başkanlarının adliyeye gelmesinden ziyade,  seçim evrakını sabahın erken saatlerinde seçim bölgelerine teslimatı kurye vasıtasıyla yapmalı, kurye vasıtasıyla teslim almalıdır.  Seçim bölgesi çok, dağıtım ve teslimat zor olur denirse  bu konuda epey mesafe kat eden, tecrübe edinen, işinde iyice profesyonelleşen ÖSYM örnek alınabilir. ÖSYM,  oluşturduğu kuryeleri sayesinde sınav kutularını zamanında okullara teslim edip teslim alabiliyor. Üstelik YSK’nın imkan ve yetkileri ÖSYM’ye göre daha geniştir. İstediği araca el koyabilir, istediği kadar kişi görevlendirebilir, istediği tedbiri alabilir.

Seçimde görevli olanlar belirlenen saatte gelir, bina sınav komisyonundan seçim evrakını alır ve buraya teslim eder. Burada doldurulması gereken evrakın incelenmesi gerekir denirse pekala her seçim yapılan binada okul müdürü -veya bir başkası- başkanlığında her siyasi parti temsilcilerinden oluşan yeteri kadar komisyon görevlendirilebilir. Seçim poşeti/sandığı, seçim sonuçlarını gösterir tutanak bu komisyon marifetiyle teslim alınıp incelenebilir. İncelenen bu evrak sandıklara göre istiflenir ve YSK’nın görevlendirdiği kuryeye teslim edilir. Böyle yapıldığı takdirde seçim torbası çalındı, torbalar başkanlar veya bina sorumluları tarafından daha önce açıldı, seçim kuruluna çuvallar ağzı açık geldi vb eleştiriler olmayacak, hem de adliyede aşırı yığılma meydana gelmeyecek, seçimlere de gölge düşmeyecektir. Efendim ÖSYM’nin sınavları geç, oylama ise erken başlıyor denirse oy verme/bitme işlemi 08.00-17.00 olacağına 09.00-18.00 şeklinde düzenlenebilir.

Be adam! Şimdi seçim torbası zamanı değil, sen bize seçim sonuçlarından bahsetseydin derseniz, ben de size tabii keyfiniz yerinde. Çünkü seçim sonuçlarını biliyorsunuz. Ben bu yazıyı yazıp gönderdiğimde seçim sonuçları daha açıklanmamıştı. Çünkü yayımdan en az yarım gün önce yazımı göndermek zorundayım. Siz seçim sonuçlarını değerlendirirken gördüğünüz gibi bana da seçim torbasını değerlendirmek kaldı derim. Çıkan sonuç -ne ise- ülkemize hayırlı olsun. 15/04/2017

* 17/04/2017 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.




Şimdi seçmenin konuşma zamanı

Yarın yapılacak mini referandumun sonucu ne olur? Sonuç kesin evet çıkacağı yönünde olsa bile donmamış çocuğa önceden don biçilmez. Biz yazımıza bir fıkra ile başlayalım. 

Cumhuriyet Halk Fırkasından  milletvekili olan birisi yaklaşmakta olan genel seçimlerde yeniden vekil seçilmeyi istemektedir. Fakat genel başkanı İsmet İnönü ile arası bu aralarda biraz limonidir.

Partisinden aday adaylığına müracaat eder. Vekilliği garantilemek için  İnönü ile arası iyi olan bir dostunu da İsmet İNÖNÜ'ye gönderir. Ertesi sabah milletvekili aday listesi açıklanacaktır. Dostu, Başbakan İnönü ile kendisinin vekilliği için görüştükten sonra geç vakit telefon eder. Telefona vekilin oğlu çıkar:

-Oğlum, babana söyle onun vekil adaylığı yüzde 99 garanti, der.
Çocuk babasına: "Babacığım, arkadaşının selamı var, adaylığın yüzde 99 garanti imiş" deyince yatağına yatan adam, sağa sola döner ama bir türlü uyuyamaz. Çocuğu, "Babacığım, ne oluyor, niye uyuyamadın? Yat artık, bu sıkıntı niye, zaten vekilliğin de yüzde 99 garanti" der demez adam:

-Oğlum, o yüzde bir yok mu…işte o adamı bitirir, der ve ertesi gün aday listeleri açıklanınca adamın ismi listede yoktur. Fıkra bu. Olmuş mu olmamış mı bilmem. Burada derdim fıkranın içeriğinden ziyade yüzdelik oran. Malumunuz yarın referandumda mini anayasayı oylayacağız.  Gözlemlerim, ön görüm, gönlümden geçen ve açıklanan anket sonuçları yüzde 99 ‘evet’in çıkacağı yönünde. Seçim bu. İki seçenek olduğuna göre hiç ihtimal verilmese de, yüzde bir de olsa ‘hayır’ çıkma ihtimali var. Burada iş seçmende. Çünkü kaç aydır yetkili-yetkisiz herkes konuştu. Yarın da  seçmen konuşacak. Yani seçmenin basiret ve feraseti belirleyecek sonucu.

Bir seçmen olarak yarın herkes gibi ben de konuşacağım. Üstelik yüzme de bilmiyorum. Ucunda denize dökülüp boğulmak olsa da dediğim dediktir. Kem söz de sahibine aittir.

Umarım seçmen fıkrada olduğu gibi yüzde bir ihtimalde karar kılmaz. Sonuç ne çıkarsa çıksın inşallah ülkemizin hayrına olur. 15/04/2017