Ana içeriğe atla

Seçim iş ve işleyişleri *

Seçimler değişiyor, seçmenler değişiyor. Fakat YSK'nın iş ve işleyişleri değişmiyor. Değişiyorsa da yavaş ilerliyor. Çünkü çok hantal bir yapısı var.

Hazır seçimler bitmişken YSK'nın mevcut işleyişi üzerine kafa yormak istiyorum. Gerçi YSK eskiye oranla epey mesafe kat etti etmesine ama yeterli değil. Eskiden seçim torbasını almak bir eziyet, torbayı teslim etmek ayrı bir eziyetti. Adliye koridorlarında sabahlardı çoğu sandık başkanları. Son yıllarda sandık sonucunu teslim etme ve sonuçları teslim etmede çok mesafe aldı YSK. Torbalar daha çabuk teslim ediliyor, sonuçlar ise aynı anda dijital ortama aktarılıp seçmene duyuruluyor. İş ve işleyişler aynı olmasına rağmen işlerin hızlı yürütülmesinin nedeni evrak ve sonuçları teslim almak için daha fazla eleman görevlendiriliyor olmasıdır. Artık kimse elinde çuval adliye koridorlarında sabahlamıyor. Demek ki istenince oluyormuş.

Bu referandumda İlçe Seçim Kurullarının yaptığı yeniliklerden biri de seçim torbalarının bina sorumluları marifetiyle teslim alınacak olması. Yani sandık başkanları ellerinde torba ile görüntülenmedi. Böylece seçim öncesi seçim torbasını almak için sandık başkanları seçim kurullarının önünü kalabalık oluşturup sıkıntı çekmedi. Bunun yerine bina sorumlularının cumartesi gecesi 00.00’dan itibaren kendilerine tahsis edilen araç, polis ve yeterli eleman ile teslim aldığı seçim torbalarını, -sabahında- sandık başında görevli olanlar bina sorumlularından teslim aldı. Burada sandık başkanlarının işi kolaylaştırılmış olmakla beraber görüntü ve torbaların güvenliği de sağlanmış oldu. Bu seçimde ilk defa yapılan bu uygulamanın yanında YSK’nın bundan sonraki seçimlerde seçimin güvenliğini sağlamak ve seçimde görev yapanların sıkıntı seçmemesini sağlamak için yeni bir dizi tedbirler alması ve uygulamaya koyması gerekmektedir.

YSK seçimden önce ve sonra  çuval teslimi uygulamasını yeniden gözden geçirmelidir. Yani seçim çuvalından/torbasından kurtulmalıdır. Yerine seçimde kullanılacak oy, zarf vb malzemelerin sığacağı şekilde kırılmaz kutuları tercih etmelidir. (ÖYSM poşeti de olabilir.) Bu kutuların dağıtımı ve teslimi konusunda bina ve sandık başkanlarının adliyeye gelmesinden ziyade,  seçim evrakını sabahın erken saatlerinde seçim bölgelerine teslimatı kurye vasıtasıyla yapmalı, kurye vasıtasıyla teslim almalıdır.  Seçim bölgesi çok, dağıtım ve teslimat zor olur denirse  bu konuda epey mesafe kat eden, tecrübe edinen, işinde iyice profesyonelleşen ÖSYM örnek alınabilir. ÖSYM,  oluşturduğu kuryeleri sayesinde sınav kutularını zamanında okullara teslim edip teslim alabiliyor. Üstelik YSK’nın imkan ve yetkileri ÖSYM’ye göre daha geniştir. İstediği araca el koyabilir, istediği kadar kişi görevlendirebilir, istediği tedbiri alabilir.

Seçimde görevli olanlar belirlenen saatte gelir, bina sınav komisyonundan seçim evrakını alır ve buraya teslim eder. Burada doldurulması gereken evrakın incelenmesi gerekir denirse pekala her seçim yapılan binada okul müdürü -veya bir başkası- başkanlığında her siyasi parti temsilcilerinden oluşan yeteri kadar komisyon görevlendirilebilir. Seçim poşeti/sandığı, seçim sonuçlarını gösterir tutanak bu komisyon marifetiyle teslim alınıp incelenebilir. İncelenen bu evrak sandıklara göre istiflenir ve YSK’nın görevlendirdiği kuryeye teslim edilir. Böyle yapıldığı takdirde seçim torbası çalındı, torbalar başkanlar veya bina sorumluları tarafından daha önce açıldı, seçim kuruluna çuvallar ağzı açık geldi vb eleştiriler olmayacak, hem de adliyede aşırı yığılma meydana gelmeyecek, seçimlere de gölge düşmeyecektir. Efendim ÖSYM’nin sınavları geç, oylama ise erken başlıyor denirse oy verme/bitme işlemi 08.00-17.00 olacağına 09.00-18.00 şeklinde düzenlenebilir.

Be adam! Şimdi seçim torbası zamanı değil, sen bize seçim sonuçlarından bahsetseydin derseniz, ben de size tabii keyfiniz yerinde. Çünkü seçim sonuçlarını biliyorsunuz. Ben bu yazıyı yazıp gönderdiğimde seçim sonuçları daha açıklanmamıştı. Çünkü yayımdan en az yarım gün önce yazımı göndermek zorundayım. Siz seçim sonuçlarını değerlendirirken gördüğünüz gibi bana da seçim torbasını değerlendirmek kaldı derim. Çıkan sonuç -ne ise- ülkemize hayırlı olsun. 15/04/2017

* 17/04/2017 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde