9 Ocak 2017 Pazartesi

"Yarın teslim tarihi!.."

Toplum içinde yaşayan biz insanların önemsemeden işlediğimiz günahlardan biri de laf taşımadır. Leblebi yer gibi  yaparız bu işi iki lafın arasında. Her duyduğumuzu, her işittiğimizi doğru mu yanlış mı araştırmadan hemen aktarırız bir başkasına.

Laf taşıma özellikle sanal alem olan facebook ile birlikte daha hızlı yayılır oldu. Gazete okumayan, açıp bir köşe yazısı okumayan, bir kitap okumayan bizler hemen hemen her türlü haberleşmemizi sanaldan yapar hale geldik. Haberin nereden, kimden geldiği, bu haberi yaymadaki amaçlarının ne olduğunu sorgulamadan hemen kes-kopyala-yapıştır yapıyoruz. Bu kadar mı teşne olduk yalan haber taşımaya? İşin garibi herkese bir korku salan bu tür asparagas haberlere inanan da paylaşıyor, inanmayan da. Hemen hemen herkesin kafasında ne olur ne olmaz endişesi var.

Üç-beş gündür facebookta "Yarın teslim tarihi...!!!!!!!
Paylaştığımız her şey, yarın herkese açık olacakmış. Silinmiş veya izinsiz olan mesajlar bile..." diye başlayan yarım sayfalık bir metin dolaşıyor. Paylaşım rekorları kırıyor. Hiç yazı okumayanlar bile paylaşıyor. Herkes başına gelebilecek bir tehlike olursa onu savma derdinde. Eskiden bir kağıt dağıtırlardı: “Bu kağıdı şu kadar kişiye dağıtmayanın evi yandı...” şeklinde. Sonraları bu tür mesajlar cepten cebe gönderilmeye başlandı. Bu mesajı alan çoğu kimse bu tür mesajların aslı astarı yok biliyorum ama mevzu bahis olan evdir.  Ya bir de doğru çıkarsa bir de evden olmayayım diyerekten gelen mesajı başkasına gönderirdi. Facebookta bu tür paylaşımları görünce ‘evi yanma’ mesajları aklıma geldi.

Kanaatimce, ‘Bu mesajı şu kadar kişiye gönderemeyenin evi yanar’ mesajlarının nasıl ki aslı-astarı yoksa bir kaç gündür tedavülde olan sanal alem paylaşımlarının da aslı-astarı yoktur. Bu metni ortaya çıkarıp tüm dünyaya servis edenlerin niyetlerinin ne olduğunu bilmem ama bu şunun habercisi olabilir: “Bizde haberlerimizi yayan bu kadar fahri müşterimiz olduğuna göre yarın biz dünya kamuoyunu yönlendirmek için başka haberler de icat edip servise koyabiliriz. Gönüllü paylaşımcılarımız sayesinde bir ülkedeki kamuoyunu aynı anda etkileriz. Haberin yalan olduğu ortaya çıkıncaya kadar biz atı alır Üsküdar’ı geçeriz” demek istiyor olabilirler. Neye ve kime hizmet ettiği belli olmayan bu tür paylaşımlara alet olmamak gerekir. Öyle her gördüğümüz, her duyduğumuz haberi paylaşırsak yarın başımıza başka gaileler açmış olabiliriz. Zaten her duyduğunu paylaşmak ve aktarmak kişiye günah olarak yeter diye düşünüyorum.

Bugünkü sanal alem dünkü gazetelerin paparazzi sayfalarını temsil etmektedir. Her gördüğümüze atlamamak lazım. Akıl süzgecinden geçirmek gerekir. Bu konuda bin okuyup bir paylaşmak lazımdır. Yoksa bu tür fasık haberler dolayısıyla birilerini töhmet altında bırakarak üzmüş oluruz da iş işten geçmiş olur.

Bu tür paylaşımların bir faydasını gördüm. İş, kişinin canı olunca, kendisine zarar gelme konusu olunca maşallah okunmayan yazılar okunmaya başlanmış, paylaşılmayan yazılar paylaşılmaya başlanmış. Bu da önemli bir gelişme. Belki bu sayede yazı okumayanlar “Acaba benimle ilgili bir paylaşım mı” diye okumaya başlarlar. 09/01/2017

Kim hata yapmaz?

-Kardeş, sana bir sorum olacak?
-Buyur sor!
-Sana göre dünyada iyi bir insan var mı?
-Niye sordun?
-Gördüğüm kadarıyla gördüğün, duyduğun, bilgi sahibi olduğun ya da olmadığın her konuda herkesi bir çırpıda yaramaz diye silip atıyorsun da...
-Ama yanlış yapıyorlar. Ben ne yapabilirim ki?
-Soruma cevap alamadım. Gerçekten sana göre dünyada iyi insan var mı, senden başka?
-Ne alaka?
-Çünkü orta yerde kimseyi bırakmadın. Kimin bir konuda adı geçse bugünkü fikri doğru bile olsa sen hemen geçmiş defterleri karıştırarak adama bir âmâ takıyorsun. Herkesi eleştirdiğine göre sende mutlaka bunlarda olmayan benim göremediğim cevherler olmalı. Sonra bugüne kadar bir konuda senden eme yarar bir görüş görmedim. Yaptığın tek şey konuşulanlara ve yapılanlara eleştiri getirmen. Madem bu kadar kabiliyetli ve yeteneklisin. O zaman ne diye buralarda oyalanıp duruyorsun? Kendini heba ediyorsun.
-Biraz abartıyorsun ama...
-Hiç abartmıyorum. Seni nice zamandır tanıyorum. Bugüne kadar herhangi bir insanın yaptığı bir tasarrufta iyi yön gördüğünü hiç görmedim. Bardağın hep boş tarafına bakıyorsun. Sana göre bakan suçlu, başbakan yapamıyor, cumhurbaşkanı zaten bu işi beceremiyor. Dış politika yanlış, eğitim zaten berbat, ahlaki yozlaşma aldı başını gidiyor, falan alim zaten hep hatalı, çünkü geçmişte falan kötülerin kitabına önsöz yazmış biri...hasılı çizmediğin adam kalmadı. Ardı arkasına yaptığın eleştirilerden sonra hele bir de "Ben demiştim" demen yok mu? Dedin mi demedin mi inan bilmiyorum. Çünkü o kadar çok konuşuyorsun ki konuştuklarından akılda hiçbir şey kalmıyor. Sonunda "Ben demiştim" deyince millet, "Acaba dedi miydi? O zaman ben unutmuş olmalıyım" diyerek kendini sorguluyor. Bu durumda geriye dünyada  iyi, bir sen kaldın. Ne yazık ki bu millet senin kıymetini bilemedi. Belki öldükten sonra...
-...?
-Sahi sen, dünya yanlışlar içerisinde boğulurken bu kadar düzgün ve doğru yerde olmayı nasıl becerdin? İyi usta işin püf noktasını göstermez derler. Sanırım sende öylesin. Bari, hep doğru kalmanın biraz kopyasını versen de arkanda bir eserin olsa. Çünkü sen gittikten sonra seni takip eden kimse kalmayacak bu durumda.
-Anlamıyorsunuz ki!
-Hah işte bu kelimede gizli senin farklılığın. Hemen herkesi anlamamakla suçluyorsun. Çünkü eleştiri ile kalmıyor, ardından anlamıyorsunuz diyerek herkesi zan altında bırakıyorsun. Niye anlatamıyorum demiyorsun. Bu kadar yüksek perdeden konuşmak da neyin nesi? Seni çoğu insanın anlamaması onların suçu mu, yoksa senin anlatışından mı? Farz et ki, karşı taraf anlamadı. Anlatamadım diyerek biraz mütevazı olsan daha iyi olmaz mı?
-Nereye gelmek istiyorsun?
-Demem odur ki, dünyada senden başka iyi bir insan yok. Sadece hatasız olan sensin. Mükemmel birisin. Çok yukarılardasın. Biraz aşağıya, o hata yapan insanların içine gir, önce onları biraz dinle. Biraz değil çok dinle. Anlamaya çalış. Hep yukarılardan tepeden bakarak konuşursan değerin hiç anlaşılmayacak. Bu durumda hep muhalif olarak kalacaksın. Bilesin ki, muhalif kalanlar hiç hata yapmazlar, bir de hiçbir iş yapmayanlar... 09/01/2017


Bir insan niçin canlı bomba olur?

Dünyayı yönetmek isteyenleri, dünyaya yön vermeye çalışanları, dünyada güç-kuvvet gösterisi yapanları anlarım. Çünkü onlar kendi mutlulukları ve gelecekleri için dünyayı ateşe verirler. Anlayamadığım bir husus var. Gerçekten öleceğini bile bile bir insan kendini niçin imha eder? Üstelik kendisiyle beraber nice masum insanların öleceğini bildiği halde bunu niçin yapar?

Bir çocuğu olduğu zaman bir anne ve bir baba ne kadar sevinmiştir halbuki. Emeklemesi, yürümesi, okuması, büyümesi için ne kadar da çaba sarf etmiştir. Hiçbir anne ve baba çocuğum büyüyünce terörist olsun, insanları öldürsün, canlı bomba olsun diye doğurup büyütmez. Hiçbir çocuk da ben büyüyünce canlı bomba olacağım diye büyümez. Fakat ortada bir realite var. İnsanlar gözünü kırpmadan ölüyor, öldürüyor. Dünyada var olan hiçbir canlı kendisinin hemcinsi olan insana verdiği zararı vermemiştir bugüne kadar. Yaratılışına aykırı bu duruma nasıl evriliyor insanoğlu? Anlayan varsa beri gelsin.

Yarım aklımla insan bu cinnet haline nasıl gelebiliyor. Bir defa canlı bombaların hepsi aynı düşünce yapısına sahip değil. Çeşit çeşittir. Hepsinin ortak noktası aklını kullanmamaları. Bir başkasının emrine amade olmalarıdır. Beyinleri yıkanmıştır. Asla sorgulamazlar. Hasta bir ruh yapısına sahiptirler... Bunun üzerine kafa yormaya çalışacağım:
1. Kendisine Cennet vadedilmiş olabilir: "Bu işi yaptığın zaman Cennette ben sana şefaatçi olacağım. Ki zaten bizim davamız haktır. Sen zaten şehit olacaksın."
2.Diyet ödemek zorunda kalmış olabilir: Hiçbir işi, vasfı, parası, itibarı olmayan bir kişinin elinden tutularak maddi servete boğulmuş; iş verilmiş, herhangi bir makama getirilmiştir. Her verilenin mutlaka bir bedeli vardır. Minnet ödeme zamanı gelmiştir: "Biz sana niye verdik bu kadar parayı, pulu" denilerek canlı bomba olması için ikna edilmiş olabilir.
3.Dışlanmış, horlanmış, eziyet görmüş birinin elinden tutularak değer verilmiş olabilir. Bu yapı ile aidiyet duygusu gelişmiş olabilir: "İşte bu adamlar, bu zihniyet senin fikrinin yaşamasını istemiyor, biz sizin için çalışıyoruz. Bu davanın başarıya ulaşması için bedel ödememiz gerekiyor..."
4.Öldürülme tehdidi ve sendromu yaşıyor olabilir: "Biz sana ve ailene şu ana kadar baktık. Şimdi sana iş çıktı. Eğer bu işi yapmazsan eşini, çocuğunu, seni öldürürüz..." gibi. Gözünü korkutmak için daha önce bir başkasını onun gözü önünde öldürmüş olabilirler.
5.Çoluk-çocuğuna sürekli bakılacağı garantisi verilmiş olabilir: "Eğer bu işi yaparsan çoluk-çocuğun bey gibi yaşayacak, paraya para demeyecek..." gibi.
6.Uyuşturucu veya değişik ilaçlar kullandırılarak bir kesimi, öldürülmesi gereken düşman gibi görmesi sağlanabilir: "İşte sana kötülük yapanlar, aileni yok edenler. Şimdi sen bunları öldürmezsen bunlar seni ve aileni zaten öldürecekler..." gibi.
7.Cinnet hali yaşayabilir. Sıfırı tüketmiştir. Yaşamasının bir anlamı kalmayabilir.
8.Aşırı borçlandırılmış olabilir. Ödeyemeyecek duruma geldiğinde canını ortaya koyabilir.
9.Yaptığı kötülükleri kayıt altına alınmış, basına veririz tehdit ve şantajı yapılmış olabilir.
10.Hayatta bir kesere sap olamamış, memur olmak istemiş, fakat becerememiş insanların canlı bomba olarak meşhur olmak istemesi olabilir. Eylemden sonra kim yaptı peşine takılıp iz süreriz. İsmi bulununca "Sağlığımda ismim zikredilmedi, ön plana çıkamadım. Hiç olmazsa bu şekilde adım duyulsun, günlerce hakkımda konuşsunlar"  psikolojisini taşıyor olabilir. Öyle ya reklamın kötüsü olmaz. Öyle ya da böyle... 

Bu işin uzmanı değilim. Serdettiğim görüşlerim isabetli olabilir, olmayabilir de. Bildiğim bir şey var. Adamlar canlı bomba olacak maşa bulmakta zorlanmıyorlar. Şartları, niyeti ne olursa olsun, hepsi  sanki bir kumanda ile çalışıyor. Asla “Ben cana kıyamam” diyemiyor. Sanki robot varlıklardır. Yoksa insanlık, her dediklerini yaptırabileceği robot insanlar icat etti de bizim haberimiz mi yok? Bu tipler  toplum içine çıkmayan, kendi ile kavgalı, içine kapalı kişilerdir. Asla sorgulamazlar. Çünkü her yönüyle tek taraflı beslenirler. Son olarak beslendikleri çanağa hizmet ediyorlar. 09/01/2016