Ana içeriğe atla

"Yarın teslim tarihi!.."

Toplum içinde yaşayan biz insanların önemsemeden işlediğimiz günahlardan biri de laf taşımadır. Leblebi yer gibi  yaparız bu işi iki lafın arasında. Her duyduğumuzu, her işittiğimizi doğru mu yanlış mı araştırmadan hemen aktarırız bir başkasına.

Laf taşıma özellikle sanal alem olan facebook ile birlikte daha hızlı yayılır oldu. Gazete okumayan, açıp bir köşe yazısı okumayan, bir kitap okumayan bizler hemen hemen her türlü haberleşmemizi sanaldan yapar hale geldik. Haberin nereden, kimden geldiği, bu haberi yaymadaki amaçlarının ne olduğunu sorgulamadan hemen kes-kopyala-yapıştır yapıyoruz. Bu kadar mı teşne olduk yalan haber taşımaya? İşin garibi herkese bir korku salan bu tür asparagas haberlere inanan da paylaşıyor, inanmayan da. Hemen hemen herkesin kafasında ne olur ne olmaz endişesi var.

Üç-beş gündür facebookta "Yarın teslim tarihi...!!!!!!!
Paylaştığımız her şey, yarın herkese açık olacakmış. Silinmiş veya izinsiz olan mesajlar bile..." diye başlayan yarım sayfalık bir metin dolaşıyor. Paylaşım rekorları kırıyor. Hiç yazı okumayanlar bile paylaşıyor. Herkes başına gelebilecek bir tehlike olursa onu savma derdinde. Eskiden bir kağıt dağıtırlardı: “Bu kağıdı şu kadar kişiye dağıtmayanın evi yandı...” şeklinde. Sonraları bu tür mesajlar cepten cebe gönderilmeye başlandı. Bu mesajı alan çoğu kimse bu tür mesajların aslı astarı yok biliyorum ama mevzu bahis olan evdir.  Ya bir de doğru çıkarsa bir de evden olmayayım diyerekten gelen mesajı başkasına gönderirdi. Facebookta bu tür paylaşımları görünce ‘evi yanma’ mesajları aklıma geldi.

Kanaatimce, ‘Bu mesajı şu kadar kişiye gönderemeyenin evi yanar’ mesajlarının nasıl ki aslı-astarı yoksa bir kaç gündür tedavülde olan sanal alem paylaşımlarının da aslı-astarı yoktur. Bu metni ortaya çıkarıp tüm dünyaya servis edenlerin niyetlerinin ne olduğunu bilmem ama bu şunun habercisi olabilir: “Bizde haberlerimizi yayan bu kadar fahri müşterimiz olduğuna göre yarın biz dünya kamuoyunu yönlendirmek için başka haberler de icat edip servise koyabiliriz. Gönüllü paylaşımcılarımız sayesinde bir ülkedeki kamuoyunu aynı anda etkileriz. Haberin yalan olduğu ortaya çıkıncaya kadar biz atı alır Üsküdar’ı geçeriz” demek istiyor olabilirler. Neye ve kime hizmet ettiği belli olmayan bu tür paylaşımlara alet olmamak gerekir. Öyle her gördüğümüz, her duyduğumuz haberi paylaşırsak yarın başımıza başka gaileler açmış olabiliriz. Zaten her duyduğunu paylaşmak ve aktarmak kişiye günah olarak yeter diye düşünüyorum.

Bugünkü sanal alem dünkü gazetelerin paparazzi sayfalarını temsil etmektedir. Her gördüğümüze atlamamak lazım. Akıl süzgecinden geçirmek gerekir. Bu konuda bin okuyup bir paylaşmak lazımdır. Yoksa bu tür fasık haberler dolayısıyla birilerini töhmet altında bırakarak üzmüş oluruz da iş işten geçmiş olur.

Bu tür paylaşımların bir faydasını gördüm. İş, kişinin canı olunca, kendisine zarar gelme konusu olunca maşallah okunmayan yazılar okunmaya başlanmış, paylaşılmayan yazılar paylaşılmaya başlanmış. Bu da önemli bir gelişme. Belki bu sayede yazı okumayanlar “Acaba benimle ilgili bir paylaşım mı” diye okumaya başlarlar. 09/01/2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde