6 Aralık 2016 Salı
Sevdim bu öğrenciyi
Öğretmen ziline yakın koridorda olan öğrencileri, sınıflarına girmeleri için sesleniyorum. Zaman zaman da sınıflara göz gezdiriyorum. Bir taraftan da teneffüste duvara sabitlenmiş kapıları açıp kapatıyorum. Koridordan sınıfa girdirdiğim öğrenci, ben yanından ayrıldıktan sonra tekrar çıktı. Adımladım yanına doğru. Tekrar girmesini sağladım. Ben girdirdim o çıktı bir kaç arkadaşıyla beraber. Bu oyun hoşuma gitse de sinirlenmeye başladım. Hızlı hızlı yanına vardım. "Yavrum, ben girdiriyorum, sen tekrar çıkıyorsun. Bu ne iş" dedim. "Tamam hocam" dedi. "Tamam diyorsun, yine çıkıyorsun" dedim. Öğrenci ciddi bir şekilde: "Hocam, siz içeri geçin diyorsunuz, biz de geçiyoruz. Ama siz çıkmayın demediniz" deyince kızgınlığım geçti. Gülümsedim: "Doğru söylüyorsun" dedim. Derse girme ve nöbet tutmadaki bedeni yorgunluğum gitti. Öğrencinin verdiği kaliteli cevap hoşuma gitti. Helal be sana dedim.
Cevap verin vermeye. Yeterki böyle cevap verin. Allah zihin açıklığı versin, yolunuz açık olsun. 06.12.2016
Bana iyi okumalar!
Bu sınav kağıtları bu noktaya gelmeden önce öğrencinin sorumlu olduğu ders konuları yeniden gözden geçirildi. Hangi ünitenin hangi konusundan kaç soru sorulacağı, hangi kazanımların sorumlu olacağıyla ilgili önceden bir hazırlık yapıldı. Kayda geçirildi. Sorular hazırlandı. Bilgisayar ortamına geçirildi. Sayfa düzeni sağlandı. Bir sayfaya tamı tamına 34 soru sığdırıldı. Bilgisayar çıktısı alındı.
372 kağıda ilave olarak 31 adet farklı bir sınıf için hazırlanan sınav kağıdını çoğaltmak için evden koltuğumun altına bir top fotokopi kağıdı sıkıştırdım. İlk iki ders saati dersime girdikten sonra boş olan bir ders saatinde istenilen sayıya göre fotokopi çektim. Bir top fotokopi kağıdından arda kalan da yan tarafta görüldüğü gibidir.
Diğer boş dersimde çoğalttığım fotokopi kağıtlarını her bir sınıfın mevcudu kadar tasnif yaparak yan tarafta gördüğünüz gibi şeffaf poşetin içerisine istifledim. Şimdi sınav yapılacak kıvama geldi.
Bana iyi okumalar dedim ama daha okuma aşamasına gelemedim. Perşembe günü sınavları yaptıktan sonra bu sınav kağıtları için daha cevap anahtarı hazırlayacağım. Ardından tüm kağıtlar tek tek elden geçerek okunacak. Ne kadar sürede okunur Allah bilir? Ama en fazla iki hafta içerisinde okumak zorundasın. Bu kağıtlar okunduktan sonra e-okul ortamına her bir öğrencinin aldığı puan girilecek. 10 dakikada girdin girdin, giremez isen sistem seni atar, daha önce girdiğin notlar da kaydedilmez. Sil baştan tekrar gireceksin. İş bitti mi? Hayır. Sınava gelemeyen mazeretli veya mazeretsiz öğrencinin peşine düşüp "Yavrum gel seni sınav yapayım" diyeceksin. Yaptığın telafi sınava katılmayan öğrenci var ise -ki olmaz mı- o öğrenci/lere de sınav yapacaksın. Yaptığın sınavın sonuçlarını sınıf ortamında öğrencilere okuyacaksın. Öğrenci kağıdına bakmak isterse ona kağıdını gösterip kontrol etmesini sağlayacaksın.
Hele şükür, bitti diye aklından geçirmeye kalktığın anda okul idaresinin her sınavdan sonra sınıf ve soru analiz raporunu hazırlaman gerektiği aklına gelir. Sevincin kursağında kalır. Bir sınıfta kaç öğrenci, hangi sorulara cevap verememiş. Öğrencinin yanlış cevapladığı tüm soruları belirleyip konunun anlaşılıp anlaşılmadığını, anlaşılmadı ise alınacak tedbirleri içeren bir rapor hazırlayacaksın. Anlaşılmayan soru hangi ünitenin sorusu bunu da belirteceksin.
Soru hazırlama, fotokopi etme, e-okula girme, sınav ve soru analizi derdi bitti derken bir bakmışsın ki diğer sınavın tarihi gelmiş. Hiç nefes almadan diğer sınavın hazırlıklarına sil baştan başlıyorsun. Tabii bunları ne zaman yapacaksın? Ders dışında. Yani evde. Hani zaman zaman "Öğretmenler ne iş yapıyor, durmadan tatil yapıyorlar. Bazı günleri de boş, çoğu zaten yarım gün çalışıyor, çocuklara da bir şey vermiyorlar..." diye dert yanıp mangalda kül bırakmayan kişilere rastlarsınız. (Doğruluk payı olabilir bu tür eleştirilerin.) Uzaktan bir davulun sesi gür gelir mutlaka. Her mesleğin mutlaka avantaj ve dezavantajları vardır.
Şunun bilinmesi gerekir ki öğretmenlik göründüğü kadar kolay bir meslek değildir. Tüm mesele derse girip çıkmaktan ibaret sanılmasın. Öğretmenlik diğer meslek grupları gibi değildir. Mutlaka eve iş götürmek gerekiyor. Bir defa anlatacağın konuya hazırlanman ve dersle ilgili malzeme ve materyal getirmen gerekiyor. Derse hazırlanıp geldin, ders işlemeye hazır bir sınıf bulman gerekiyor. Uyuyanı uyandıracaksın, konuşanı susturacaksın, tekrar konuşursa tekrar susturacaksın, ayaktakini oturtacaksın. Öğrencinin derse odaklanması için her türlü maharetini gösterip sonra derse başlayacaksın. Çünkü içeride ders işlememek ve işletmemek üzere konuşlanmış, sayısı az, özgül ağırlığı fazla olan hedefsiz öğrenciler vardır. Eğer hakkıyla yapılırsa öğretmenlik zor zanaat gerçekten.
Çoğumuz öğretmenliği değerlendirirken Hababam Filmlerinde okul hizmetlisi olarak rol yapan Adile NAŞİT'in sınıfa girip öğretmenlik yapması olarak sanıyor. Mesele derste tamamen ayakta durmaktan; dilin, gözün çalışmasından ibaret değil. Ders esnasında zaman zaman polis-asker gibi olup sınıf güvenliğini sağlayacaksın, Dertli gibi olanı teneffüste ayrı bir yere çekip derdini dinleyeceksin, dersin ahengini bozanlarla ayrı ayrı görüşeceksin. "Öğretmenim, benim derste gözüm yok" diyene zorla da olsa ders anlatmak için didineceksin. Hasılı öğretmenlik zil ile başlayan, zil ile biten bir meslek değildir. Okula gelmeden önce yapacakların var, ders bittikten sonra da yapacakların var.
Bazı derslerde üzdüğümüz öğretmenlerimiz: "Çocuklar! İnşallah öğretmen olursunuz" derlerdi. Gerçekten haklılarmış. Hala ne var öğretmenlikte diyen varsa ne diyeyim. Hocamın duası sizin için de geçerli olsun: "İnşallah öğretmen olursunuz."
Ramazan! Boş ver sen şimdi dertlenmeyi. Perşembe sağ-salim sınavı yaparsan oyalanma! Bak şu aşağıdaki kağıtlar seni bekliyor. Haydi nöbete...
Kıssadan Hisse (2)
Hayata
Hangi Açıdan Bakıyoruz?
"Bir gün New York'ta bir grup iş
arkadaşı, yemek molasında dışarıya çıkar. Gruptan biri, Kızılderili’dir. Yolda
yürürken insan kalabalığı, siren sesleri, yoldaki iş makinelerinin çıkardığı
gürültü ve korna sesleri arasında ilerlerken, Kızılderili, kulağına cırcır
böceği sesinin geldiğini söyleyerek cırcır böceğini aramaya koyulur.
Arkadaşları, bu kadar gürültünün arasında bu sesi duyamayacağını, kendisinin
öyle zannettiğini söyleyip yollarına devam eder. Aralarından bir tanesi
inanmasa da onunla aramaya devam eder. Kızılderili, yolun karşı tarafına doğru
yürür, arkadaşı da onu takip eder. Binaların arasındaki bir tutam yeşilliğin
arasında gerçekten bir cırcır böceği bulurlar. Arkadaşı, Kızılderili’ye
"Senin insanüstü güçlerin var. Bu sesi nasıl duydun?" diye sorar.
Kızılderili ise; bu sesi duymak için insanüstü güçlere sahip olmaya gerek
olmadığını söyleyerek, arkadaşına kendisini takip etmesini söyler. Kaldırıma
geçerler ve Kızılderili cebinden çıkardığı bozuk parayı kaldırımda yuvarlar.
Birçok insan, bozuk para sesini duyunca sesin geldiği tarafa bakarak, onun
ceplerinden düşüp düşmediğini kontrol eder. Kızılderili, arkadaşına dönerek:
'Önemli olan, nelere değer verdiğin ve neleri önemsediğindir. Her şeyi ona göre
duyar, görür ve hissedersin' der ve yollarına devam ederler.
Duanın
Yarısı
Fakirlere
acıyan ve onlara yardım etmek için elinden geleni yapan bilge, bir gün sabahını
fakirlere daha fazla yardım etmesi için dua etti.
Eve
döndüğünde eşi sordu:
“Nasıl
duan kabul olundu mu?”
Bilge
dudaklarında ince bir gülümsemeyle cevap verdi:
“Yarı
yarıya.”
Karısı
şaşırdı ve bunun ne anlama geldiğini sordu. Bilgenin karşılığı şöyle oldu:
“Fakirler
yardım almayı kabul ettiler...”
Nasılsan,
başkasını öyle görürsün
Bir hükümdar bir gün valilerinin basiretini ve bilgeliğini ölçmek istedi. Önce
zalim ve cimriliğiyle meşhur valisini çağırdı. Ona şöyle dedi:
“Bütün ülkeyi dolaşmanı ve gerçekten iyi bir insan bulmanı
istiyorum.”
Vali, ”emredersiniz!” diyerek ayrıldı ve araştırmasına başladı.
Bir çok yeri dolaştı, sayısız insanla görüştü. Nice zaman sonra kralın huzuruna
çıkıp şunları söyledi:
“Hükümdarım! Emrettiğin gibi bütün ülkeyi dolaştım ve gerçekten
iyi bir insan aradım, böyle birisi yok: Herkes bencil ve kötü. Sizin aradığınız
gibi iyi bir adamın bulunması mümkün değil.”
Bu cevap üzerine bu valiyi görevden alır. Sonra başka bir valiyi
çağırtır yanına. Bu vali cömertliği, hayırseverliği ve şefkatiyle tanınıyordu.
Vali ondan da: ”Bütün ülkeyi gezmesini ve gerçekten kötü bir insan bulmasını”
istedi.
Vali hükümdarın dediği şekilde bütün ülkeyi gezip birçok insanla
görüştü. Nice zaman sonra hükümdarın huzuruna çıkıp şunları söyledi:
“Hükümdarım, arzu ettiğiniz şeyi yapamadım. Kimi insanlar
aldatılmış, kimileri aldanmış, kimileri de bilmeden hareket ediyor, ama hiçbir
yerde gerçekten kötü bir adama rastlayamadım. En kötüleri bile o halden
kurtulmak istiyor, ama beceremiyor.”
Bu cevaba hoşlanan hükümdar valisini başvezir yaparak ödüllendirir. 06.12.2014
Bütün
Dünya Eylül 2002

