16 Kasım 2016 Çarşamba

Bu okullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin görev yapması yasak

Bir zamanlar tu kaka yapılan, kapısına kilit vurmaktan beter yapılan,  katsayı garabetiyle önleri kesilip yok edilmeye çalışılan İHL'ler hem okul sayısı hem de okuyan öğrenci sayısı bakımından zirve günlerini yaşıyor. Vatandaştan, beklenilenin üzerinde bir rağbet var. Çocuğum İHL'de okumak istedi de okul yoktu mazereti yok artık.

Dinini merdiven altından öğrenmesin, doğru dini resmi kanaldan, doğru bir şekilde öğrensin çabası var halkımızda. Bu okullar yeniden ilgi odağı olmaya başladı. Öğrenci ve okul bakımından bir kemiyete ulaşan bu okullara bir de kalite gelirse sayı ve başarı bakımından zirveye oynar. Bakanlık kaliteyi yakalamak,  daha da ileriye götürmek için Fen-Sosyal Bilimleri ağırlıklı proje okullarını da yürürlüğe koydu. Öğrenci nakillerinde de sorun kalmadı. Başka tür okullarda okuyan öğrenciler de isterlerse belli bir sınıf seviyesine kadar nakil gelebiliyor.

Bu okullarda branşı lise branşı olan her bir öğretmen görev yapabiliyor. Tek bir branşa kapalı bu okullar. İlahiyat Fakültesini bitirmiş Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerine. Alanına kaynaklık eden, maaş karşılığı okutabileceği ders mi yok. Olmaz olur mu?  Hem de ganimet gibi. Bu okullarda "İHL Meslek Dersleri Öğretmeni" olarak görev yapan öğretmenler nasıl ki K. Kerim, Arapça, Hadis, Tefsir,  Kelam vb derslere giriyorsa İlahiyat bitiren Dikab öğretmenleri de girebilir. Üstelik maaş karşılığı olarak. Çünkü İHL'de görev yapan meslekçilerle,  İHL dışında Dikab öğretmeni olarak görev yapanlar aynı okulun,  aynı sırasında beraber okumuş insanlar. İlk göreve atarken Bakanlık, diploma sahibine sormadan kendince kimine 'İHL Meslek Dersleri Öğretmeni' olarak atama branşı vermiş,  kimini de 'Dikab' öğretmeni olarak atamış. Bu branştakiler lisede,  ortaokulda görev yapıyorsa öğrencinin gözünde 'dinci', İHL'de görev yapıyorsa 'meslekçi'  olarak adlandırılırdı. Ne zaman ki, eğitim fakültelerinin bünyesinde Dikab öğretmenliği bölümü açıldı. Yasaklar başladı.  İHL'de ki orta ve liseye,  orta ve lisedeki de İHL'lere tayin isteyemez oldu. Bakanlık zaman zaman alan değişikliği açtı, geçen geçti,  geçmeyen ise bakanlığın atama branşında kaldı. Bir kaç yıldır bakanlık alan değişikliği de yapmaz oldu artık...

Aynı okulda okuyan,  aynı sırada oturan, birbirinin aynısının tıpkısı dersleri gören ve aynı mesleği icra eden bu meslek erbabına şimdi aşılmaz duvarlar var. Her branşa açık olan bu okullar maalesef ilahiyat mezunlarına açık değil. Bu mesele yıllardır çözüldü,  çözülecek dendi. Şu ana kadar bir arpa boyu yol alınmadı.

Bakanlık yetkilileri!  Bu meslek erbabının çektiği yetmez mi artık. Bu;  anlaşılmaz, garip, komedi  tasarruftan ne zaman vazgeçilecek. Bu meseleyi çözmek için alan değişikliği bile açmaya gerek yok. Yönetmelikte yer alacak tek cümle yeterli: "İlahiyat  mezunu olanlar atama branşı ne olursa olsun,  İHL ve diğer orta ve liselerde görev yapar. Eğitim Fak. bünyesinde açılan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği okuyanlar,  İho ve ortaokullarda görev yapar." 15.11.2016

15 Kasım 2016 Salı

Kim yapar bu müdürün yaptığını - 2-

Meslek hayatının büyük bir çoğunluğunu yöneticilik olarak ifa  eden müdür zede öğretmen, geçen gün yine duygulandı. Kendiliğinden konuşmaya başladı. Başından geçen bir hatırasını anlattı. Takdire şayan buldum. Bu güzel davranışın kayda alınması gerekir,  zira söz uçar gider dedim. Öyle zannediyorum, siz de bu harekete şapka çıkartılır diyeceksiniz.

"Ramazan Bey! Pansiyondan sorumlu müdür yardımcısıyım. O akşam yurtta nöbetçiyim. Gecenin 03.00'ü. Bir uyandım. Oda soğuk. Peteklere dokundum, buz gibi. Hizmetlinin odasına vardım, mışıl mışıl uyuyordu. Gündüz okula gelen iki kamyon kömürü içeri çekmişti. Yorgunluktan uyuyakalmış dedim. Kaldırmaya kıyamadım. Çocuklar üşüyecek, ne yapmak lazım derken iş başa düştü, ceketi çıkarıp kolları sıvadım. İndim kömürlüğe. Bir kaç çuval kömür attım. Ellerim simsiyah oldu. Bir kulak kabarttım. Koridorda tak tak bir ayak sesi duydum. Yukarı çıktım. gelen Konya Valisi Rahmetli Kemal KATITAŞ idi. "Buyurun sayın valim" dedim. "Beni nereden biliyorsun" dedi. "Bir valiyi kim bilmez" dedim. "Ne yapıyorsun burada" dedi. "Kömür attım efendim" dedim. Okulda bir yetkili yok mu" dedi. "Efendim, ben varım, ben okulun pansiyondan sorumlu müdür yardımcısıyım dedim. Hizmetlin yok mu" dedi. "Var da uyuyakalmış" dedim. Niçin uyuyakaldığını da açıkladım. "Tebrik ederim evladım" dedi. Elini uzattı. "Elim kirli" deyince, "Ne demek kirli, bu eller öpülür" dedi. Kömür karası elimi sıktı ve ayrıldı.

Rahmetlinin tebdili kıyafetle dolaştığı çok olurdu. başına şapka giyip traktöre binerek çok denetime çıkmışlığı vardı. Ertesi gün müdüre gece okula vali geldi dedim ise de inandıramadım. "O saatte valinin ne işi var dedi" bana. Az sonra müdür odasına çağırdı: "Dediğinin aslı var sanırım, valilik özel kaleminden aradılar. Seninle görüşecekmiş dedi. tekrar telefon gelmesini bekledim müdür odasında. Çünkü o zamanlar da telefon sadece müdür odasında var idi. özel kalem müdürü az sonra aradı: "Vali Bey akşam pansiyona öğrencilerle, belletici öğretmenlerle beraber yemeğe gelecek, yemekte sizin de bulunmanızı istiyor, haberiniz olsun" dedi, telefonu kapattı.

Vali Bey akşam yemeğine geldi. Yanında da 8-10 tepsi baklava getirdi. Hep beraber yedik. Yemekten sonra vali ayrılmadan önce beni yanına çağırdı, sonra ayağa kalktı: "Çocuklar, dün gece okulunuza geldim. Bu sağımdaki sizin müdür yardımcınızı elleri simsiyah bir şekilde buldum. Sizi üşütmemek için kalorifer kazanına kömür attı. Kıymetini bilin. Bunu kimse yapmaz" dedi ve müsaade alarak gitti."

Bu olayın geçtiği yıl 85-86 yılları olsa gerek. Çünkü sayın vali Konya'da 1984-1987 yılları arasında görev yaptı. Ben o zamanlar lise 11 veya 12.sınıf öğrencisiydim. Şimdiki Meram Kaymakamlığının olduğu yer valilik konağı idi. Annesi (babası da olabilir) vefat ettiği zaman şimdiki konağına 8-10 kadar arkadaşımla beraber Kur'an-ı Kerim okumak için gitmiştik.

Kömür atan müdür yardımcısını takdir ettim, valiyi de. Bu yönünü bilmiyordum. Her ikisine de helal olsun.

Müdürlükten elenip öğretmenliğe döndürülen bu eski yönetici değerim yokmuş hiç diye düşünmesin. Vali gibi kadir kıymetini bilenler de var. Halık zaten biliyor. Allah Kemal  KATITAŞ'a rahmet eylesin, bu farklı müdüre de sağlıklı, uzun ömürler versin. 15/11/2016

Kirli elleri öpülesi insanlar...

Arabanın kış lastiklerini değiştirmek için oto lastikçiye  gittim. "Şehit ailelerine lastik tamiri ve servis ücretsizdir" yazısı dikkatimi çekti. Hemen cep telefonuma sarıldım. Gördüğünüz fotoğrafı çektim. Ustaya, "Benim dedemin babası 93 harbinde şehit düşmüş,  ben de bir şehit torunuyum,  haberin olsun" dedim. "Tamam,  kimliğini göster" dedi bana. "Ustam,  eskilerin kimliği mi vardı ki bize şehit ailesi kimliği versinler" dedim... Bu duyarlılığından  dolayı kendisini tebrik ettim. Allah hayrını kabul etsin, dedim. İşim bittikten sonra ayrıldım.

İçimde bir sevinç ki ne sevinç. Özü itibariyle bu millet tertemiz ve fedakardır. Yeter ki görsün,  bilsin,  duysun ve samimi olduğuna inansın. Ülkesi adına yapılan hizmeti ve uğruna şehit olanı unutmuyor, bir vefa borcu gibi görüyor, şehidin ailesini yetim kabul ediyor. Canını ortaya koyanlara karşı benim de çorbada bir tuzum olsun diyerek kendi çapında kazancından feragat ediyor. Lastik değiştirme ve lastik tamiri çok pahalı bir iş değil.  Ama adam bu işten ekmek yiyor.

Yaptıkları iş kolay değil gerçekten. Davut peygamber gibi ellerinin emeğiyle geçinirler,  alın terletirler. Sabahtan akşama her lastik tamirinden 15,  her lastik değiştirmeden 10 lira alacak,  evine ekmek götürecek.  Bu işi yaparken soğuk-sıcak demeden,  elleri sürekli kara olarak çalışacak,  terleyecek ve üşüyecek. Emek sarf edecek  ve kazancından vazgeçecek...

Vallahi helal olsun bu tiplere. Çalıştığı iş icabı eli kir-pas içinde olan bu insanlar elleri öpülesi insanlardır. Allah sayılarını artırsın, emeklerini yağlı etsin. Böyleleri oldukça bu milletin sırtı yere gelmez. 15.11.2016