Ana içeriğe atla

Bu okullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerinin görev yapması yasak

Bir zamanlar tu kaka yapılan, kapısına kilit vurmaktan beter yapılan,  katsayı garabetiyle önleri kesilip yok edilmeye çalışılan İHL'ler hem okul sayısı hem de okuyan öğrenci sayısı bakımından zirve günlerini yaşıyor. Vatandaştan, beklenilenin üzerinde bir rağbet var. Çocuğum İHL'de okumak istedi de okul yoktu mazereti yok artık.

Dinini merdiven altından öğrenmesin, doğru dini resmi kanaldan, doğru bir şekilde öğrensin çabası var halkımızda. Bu okullar yeniden ilgi odağı olmaya başladı. Öğrenci ve okul bakımından bir kemiyete ulaşan bu okullara bir de kalite gelirse sayı ve başarı bakımından zirveye oynar. Bakanlık kaliteyi yakalamak,  daha da ileriye götürmek için Fen-Sosyal Bilimleri ağırlıklı proje okullarını da yürürlüğe koydu. Öğrenci nakillerinde de sorun kalmadı. Başka tür okullarda okuyan öğrenciler de isterlerse belli bir sınıf seviyesine kadar nakil gelebiliyor.

Bu okullarda branşı lise branşı olan her bir öğretmen görev yapabiliyor. Tek bir branşa kapalı bu okullar. İlahiyat Fakültesini bitirmiş Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerine. Alanına kaynaklık eden, maaş karşılığı okutabileceği ders mi yok. Olmaz olur mu?  Hem de ganimet gibi. Bu okullarda "İHL Meslek Dersleri Öğretmeni" olarak görev yapan öğretmenler nasıl ki K. Kerim, Arapça, Hadis, Tefsir,  Kelam vb derslere giriyorsa İlahiyat bitiren Dikab öğretmenleri de girebilir. Üstelik maaş karşılığı olarak. Çünkü İHL'de görev yapan meslekçilerle,  İHL dışında Dikab öğretmeni olarak görev yapanlar aynı okulun,  aynı sırasında beraber okumuş insanlar. İlk göreve atarken Bakanlık, diploma sahibine sormadan kendince kimine 'İHL Meslek Dersleri Öğretmeni' olarak atama branşı vermiş,  kimini de 'Dikab' öğretmeni olarak atamış. Bu branştakiler lisede,  ortaokulda görev yapıyorsa öğrencinin gözünde 'dinci', İHL'de görev yapıyorsa 'meslekçi'  olarak adlandırılırdı. Ne zaman ki, eğitim fakültelerinin bünyesinde Dikab öğretmenliği bölümü açıldı. Yasaklar başladı.  İHL'de ki orta ve liseye,  orta ve lisedeki de İHL'lere tayin isteyemez oldu. Bakanlık zaman zaman alan değişikliği açtı, geçen geçti,  geçmeyen ise bakanlığın atama branşında kaldı. Bir kaç yıldır bakanlık alan değişikliği de yapmaz oldu artık...

Aynı okulda okuyan,  aynı sırada oturan, birbirinin aynısının tıpkısı dersleri gören ve aynı mesleği icra eden bu meslek erbabına şimdi aşılmaz duvarlar var. Her branşa açık olan bu okullar maalesef ilahiyat mezunlarına açık değil. Bu mesele yıllardır çözüldü,  çözülecek dendi. Şu ana kadar bir arpa boyu yol alınmadı.

Bakanlık yetkilileri!  Bu meslek erbabının çektiği yetmez mi artık. Bu;  anlaşılmaz, garip, komedi  tasarruftan ne zaman vazgeçilecek. Bu meseleyi çözmek için alan değişikliği bile açmaya gerek yok. Yönetmelikte yer alacak tek cümle yeterli: "İlahiyat  mezunu olanlar atama branşı ne olursa olsun,  İHL ve diğer orta ve liselerde görev yapar. Eğitim Fak. bünyesinde açılan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği okuyanlar,  İho ve ortaokullarda görev yapar." 15.11.2016

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde