3 Temmuz 2016 Pazar

Çocuktan aldık haberi

Dünyanın en masum insanlarıdır çocuklar. Gördüğünü eğip bükmeden, rol nedir bilmeden, yalan ilave etmeden, gizlemeden, ne eksik ne de fazla olanı aynen aktaran ve yansıtan fotokopi makineleri gibidirler. Bu yüzden bizde çoğu zaman "Çocuktan al haberi" denir.

24.06.2016 günü, "http://dilinkemigiyok.blogspot.com.tr/2016/06/anlamyor-musun-sen.html?m=1" blogspotumda yazdığım ve aynı gün Facebook'ta paylaştığım
"...Anlamıyor musun sen?" Başlıklı yazımda,  yaz Kur'an Kursuna çocuğunu yazdırmak için giden bir annenin başından geçenlere yer verilmişti. Nihayet anne kursun istediği 60 lirayı götürerek çocuğunun kaydını yaptırabilir. Fakat çocuğunun yaşıtı olan istediği sınıf olmaz. Önümüzdeki yıl 5.sınıfa gidecek çocuğunu ancak 6.sınıfa yazdırabilir. Bir yaş büyüklerin yanında da eğitim görecek olsa da ailenin sevincine diyecek yok. Zira geçen hafta kayıt bile yaptıramamıştı. Fakat ailenin mutluluğu fazla sürmez. Çünkü kursa hevesle giden çocuk bir haftanın sonunda" Ben kursa gitmek istemiyorum. Çünkü o hoca da okumak istemiyorum" demeye başlar. Zaten hoca, bir haftada hala okutmaya başlamamış. Temizlik hayranı öğreticimiz öğrencilere temizlik konusundan başlamış; el, yüz temizliği, tırnak kontrolü, tırnakların ne şekilde kesilmesi gerektiğinden dem vurmuş ilk hafta. 

Leğen ve ibrik getirerek bizzat öğrencilerin önünde bir öğrenciye abdest aldırır ve usulüne uygun abdesti öğretir. Abdestini alan öğrenciye, sonra da elini, yüzünü ve ayağını yıkadığı, ağzını çallkalayarak tükürdüğü leğendeki sudan: Bir yudum içerseniz, sizin için şifa olur. Çünkü bu abdest suyudur" demeyi de ihmal etmez. Öğretmenin bu ve benzeri davranışlarından dolayı veliler çocuklarını alt kattaki bir başka sınıfa aktarmaya başlayınca öğreticimiz: "Aşağıya gidenler Cehennemlik, burada benim yanımda kalanlar Cennetlik" şeklinde fetva da vermeye başlar.

Çocuğunun isteksizliğine rağmen aile çocuğuna baskı yaparak kursa ve adı geçen öğreticiye göndermeye devam eder. Öğretici hakkında şikayetler artmış olmalı ki, hoca: "Çocuğunuzun bende kalması için gelin dilekçe verin" diye aileyi telefonla arayınca eşler kendi arasında istişare yapıp çocuklarını o sınıftan almaya karar verirler.

Anne çocuğunun sınıfını değiştirmek için müdire ile konuşurken çocuğunu da eski sınıfındaki çantasını almak için gönderir. Öğretici, öğrenciyi bırakmak istemez. Ayrıca bu hoca bu sınıfta kalsın diye de çocuğa bir imza attırır. Çocuk durumu annesine anlattıktan sonra anne hocanın yanına gelir: " Şu imzayı silelim, biz imza atmak istemiyoruz" deyince, " Bu sizinle ilgili bir durum değil. İdareyle ilgili bir durumdur" cevabı verir.

Veliler çocuklarını bir bir alırken bizim hoca arkalarından homurdanmayı ve bağırmayı ihmal etmez: "Bende 30 yıllık tecrübe var, nereye gidersiniz" diye.

Sanırım bu gidişle hocanın önünde öğrenci kalmayacak. Kala kala evinde beslediği 20 kadar kedisi kalacak.

Kur'an Kurslarında kendisini yenilemiş, veli ve öğrencilerine kendisini kabul ettirmiş olanların sayısı çoktur gerçekten. Her kurumda olduğu gibi maalesef bu kurumda da böyle hasta ruhlu insan olabiliyor.

Kursun bağlı olduğu müftülük bu konuda bir şey yapmayı düşünüyor mu acaba? Hiç bir şey yapamıyorsa bari hocaya: Hocam siz zahmet etmeyin, evinizde oturun, şu ana kadar verdiğiniz hizmetler göz doldurdu. Her defasında da gözümüz yaşardı. Bu gidişle gözümüzde yaş kalmayacak. Hem kursa gelerek kedilerin evde öksüz kalmasın. Biz senin maaşını, ek dersini aylık evine getirelim" dese fena olmaz hani. Yok buna mevzuat el vermez denirse bu kadar temiz birini müftü bey makamında sekreter olarak görevlendirebilir.

Çocuklarımız Kuran ve din eğitimini kendisiyle barışık insanlardan öğrensin. Böyleleri bırakın din öğretmeyi çocukları dinden soğutur.

Bu havadisi nereden mi aldık. Tabii ki çocuktan aldık haberi.

Diğer din görevlilerini tenzih ederiz. 03.07.2016

"Bozukluk mühürde değil çömlekte" *

Mizah, espri, fıkra ve  hazır cevap dendi mi aklımıza hemen Nasrettin Hoca gelir. Her birimizin dağarcığında Hoca'ya ait fıkralar vardır. Zaman zaman bizi güldürür, güldürürken de düşündüren cinsten fıkralar bunlar.

Hayat hep somurtmaktan ibaret değil. Zaman zaman da deşarj olmaya ihtiyacımız var. Espri, mizah hayatımızın olmazsa olmazlarındandır. 1-7 Temmuz bildiğiniz gibi Kültür Bakanlığının Konya Akşehir'de yürüttüğü "Uluslararası Nasrettin Hoca Şenlikleri" haftasıdır. Mezarını ziyarete gittiğimiz zaman "Burası dünyanın ortasıdır" yazısının üzerine çıkıp hatıra fotoğraflar da çektirmişizdir. Acaba dünyanın ortası burası mı diye aklımıza gelse bile hemen yan tarafta yatan Hocanın, inanmıyorsan haydi ölç dediği aklımıza gelir, mezarlığın içinde bile gülümseriz.

Yaşamanın zorlaştığı, koşuşturmanın arttığı, terör vb nedenlerle yüzümüzün fazla gülmediği bir zamanları yaşıyoruz milletçe. Bayram tatilini yaşadığımız bu günlerde hem laf üstadı Hocamızı analım, hem de bayram sonrasında da bayramı tadında yaşayalım; evimizde eşi-dostu beklerken. Hocanın fıkralarını her birimiz biliriz. Burada Hocanın fıkralarından ziyade bizleri hafifçe gülümsetecek başka fıkra/mizah/hazır cevaplara da yer vereceğim:

Hoca sınıfa girer. Ders defterini imzalarken bir öğrenci: "Hocam, bizim sınıfta iki tane geri zekalı var" deyince; hoca başını kaldırmadan, öğrencinin kim olduğuna bakmadan cevabı yapıştırır: "Öbürü kim kızım!"
***
Kendisinin ve çocuklarının saçı havuç rengi olan bir öğretmen 2000 öncesi çocuğuna hasta sevk kağıdı almak için Milli Eğitim Müdürlüğüne gider. Sağlık karnesi olmadığı için ilgili şube müdürü sevki imzalamaz. Öğretmenin iki üç defa ısrarına rağmen şube müdürü yine imzalamayınca öğretmen: "Hocam! Niye imzalamıyorsun diye sorar. Şube müdürü: "Bu çocuğun senin olduğunu nereden bileyim deyince öğretmen, çocuğunun başındaki şapkayı çıkarır ve bir eliyle de çocuğunu gösterir. ”Hocam! Şu çocuğun saçına  bak! Bu çocuk Konya’da kaybolsa bana getirirler” diye söylenir. Böyle bir cevap karşısında şube müdürü devletin soğuk yüzünü bırakır, gülmeye başlar. Ardından sevk kağıdını imzalar.
***
(Eskiden hutbeleri devlet başkanları okurdu ve hutbede dini, siyasi, ekonomik, sosyal...vb her konu i’rad edilirdi. Abbasilerle birlikte hutbeyi okuma görevi kadılara verildi ve hutbenin konusu sadece dini bir içeriğe dönüştü.) Hitabet dersinden öğretmen bir sınav yapar. Sınavda: "Abbasiler’de Kadıların hutbe okumaya başlamasıyla birlikte hutbelerin içeriğinde ne gibi bir değişiklik olmuştur" şeklinde bir soru  sorar. Yazıda geçen kadı kelimesini kadın olarak okuyan bir öğrenci: "Hocam! Kadınlar hutbe okumaz ki, hutbelerin içeriğinde değişiklik olsun" diye cevap yazar.
***
Hoca'nın rüşvetle iş yapan bir vali ile  bir mühür işi vardır. Son çare Hoca, bir çömleğin içine toprak doldurur, üzerine de az bir bal döker. Hoca kucağında çömleğiyle valinin huzuruna çıkar. Çömleği gören vali, evrakı imzalayarak üzerine mührü basar. İşini yaptırmanın mutluluğuyla Hoca sevinçle dışarı çıkar. Hocanın ardından vali, çömleği açar, parmağını daldırır. Çömleğin alt tarafının toprakla dolu olduğunu gören vali kandırıldığını anlar. Hemen adamını gönderir: "Git şu Hoca'ya söyle, mühürde bir bozukluk varmış, vali çağırıyor, mührünü yenileyecek diye söyle" der. Valinin adamı, bahçeden hızlı bir şekilde çıkmakta olan Hoca'ya: " Hoca, Hoca! Vali seni çağırıyor. Vali evrakı yenileyip yeniden mühürleyecek, çünkü mühürde bir bozukluk varmış, içeri gel" diye seslenir. Hoca gülerek: " Bozukluk mühürde değil; çömlekte, çömlekte..." der, koşar adım bahçeden  uzaklaşır.

Yüzünüzde hiç gülümseme eksik olmasın. Hayatımızın her anı bayram tadında olsun!..03/07/2016

* 09.07.2016 günü Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Bu okulda üç yıl (II)

"Bu okulda 3 yıl" başlıklı daha önce bir yazı kaleme almış, okulun eksikliklerinin bir kısmını yazmaya çalışmış (http://dilinkemigiyok.blogspot.com.tr/2016/05/bu-okulda-uc-yl-1.html)  ve bu konuya devam edeceğimi ifade etmiştim.

Üç yıl sonrası ayrılırken:
1. Okulun akmayan suyu yeniden akmaya başladı. Çünkü ilk etapta 1000 ton su dolduruldu.
2. Toptancılara gidilerek okulun fırça, paspas, maşrapa vb temizlik malzemesi kredi kartına çektirildi.
3. Kapanmayan musluklar değiştirildi.
4. Okulun açıldığı ilk haftanın sonunda okul-aile birliği toplantısı yapılarak velilerden zorunlu olmadan vicdani sorumluluk çerçevesinde 40 lira istenmiş. Toplanan para ile bir hizmetli bulunmuş, okul tepeden tırnağa temizletilmiştir.
5. Okulumuza verilen 3 bin TL ödenekle 9 tane kırık dökük olan ahşap pencere PVC ile değiştirilmiş,  öğretmenler  odasının tavanı asma tavan yapılmıştır.
6. İki hayırsever bulunarak 2 adet pencere yine PVC ile değiştirilmiştir. Okulun çalışmayan fotokopi makinesi hayırsever marifetiyle yenilenmiştir.
7. Bir hafta içinde 50 metre küp su sarfiyatı olunca su borularında kaçağın olduğu kanaatine varılmış. Belediyeden tanıdık vasıtasıyla 500 metre öteden gelen su borusu iptal edilerek daha kısa mesafe olan diğer yoldan yeni su borusu çekilmiştir.
8. Sürekli tıkanan ve koku yapan tuvaletler önce itfaiye çağırılarak bir iki defa açtırılmış, tespit edilen iki tuvalet taşı yine hayırsever vasıtasıyla kırılarak yenisiyle değiştirilmiş, tıkanmanın önüne geçmek içinde WC'lerin arka tarafına rögar yaptırılarak tıkanmaya çözüm bulunmuştur.
9. Okulun dolap, sandalye vb ihtiyaçları için diğer okullarla irtibat kurularak  o okulların kullanmadığı eskiler okula getirilmiştir.
10. Ek binadaki arşiv adı verilen küçük odadaki ne kadar eşya var ise dışarı çıkarılmış, tutanak tutularak eski evrak yakılmıştır. Arşiv içine girilebilir şekilde yeniden düzenlenmiştir.
11. Orta yerdeki içi ve dışı sıvasız, arka taraftaki tuğlalar kırılmış, içeri girilip çıkılabilen kömürlüğe girilmiş, içerisinden 1.5 motor arabası kömür tozu çıkarılmıştır. Arka taraftaki kırık tuğlaların yerine yenisi alınarak yaptırılmıştır.
12. Yağmur yağmaya başlayınca akan kömürlüğün kiremitleri için merdiven bulunmuş, takım elbiseyle çatıya çıkılarak kırık kiremitler değiştirilerek akıntının önüne geçilmiştir.
13. Ödenek çıkartılması için önceleri ilçe MEM ile yazışılmış, çözüm olmayınca vali yardımcısı, kaymakam ve il genel meclisi ile irtibata geçilmiş. İlçenin il genel meclisi üyeleriyle birebir irtibat kurularak yeni ödenekler çıkartılmıştır. İlk önce 8, ardından 15, en sonunda da 25 bin lira ödenekler çıkartılmıştır.
14. Yeni okul yapılacak, burası yıkılacak tartışmaları devam ede dursun, müfettişin biri gelip gideri gide dursun, bu durumlar yapılmak isteneni engellese de, iş yapma hızı kesse de sonunda:
*Ana binanın kiremitleri aktarılarak sınıfların akmasının önüne geçilmiştir.
* Okulun iki kapısından biri kapatılarak müdür odası yapılmış, müdür ve yardımcı bir arada aynı odayı kullanmaktan kurtulmuştur.
* Ortak olan bayan-erkek tuvaleti ayrılmış, karşısına yeni bir kabin yapılmıştır.
* Sobalı olan okulun ortasındaki kömürlüğe kalorifer döşetilmiştir. Zamanın Milli eğitim Müdürünün: "Buraya kalorifer olmaz" denmesine rağmen. Öğretmenler soba devrilmesinden, hizmetli soba yakmaktan kurtulmuştur.
* Okulun içi, dışı, kapı ve pencerelerine varıncaya kadar yeniden boyatılmıştır.

Yapılanların bir kısmını anlatmaya çalıştım. Eksi ile aldığımız okul birliğinin 4500 lira parası olmuştu yapılan etkinlik, hediye çekilişi, velilerden yıllık alınan bağış ile birlikte. Okul yenilenmese de kullanılabilir bir ortama kavuşmuştu. Hepsi 53 bin lira gibi bir imkan ile yapıldı. 03/07/2016