30 Haziran 2016 Perşembe

Meslek öğreniyorum. Çünkü "Tamir sevaptır" *

30/06/2016 tarihinde "Bozulanı at, yenisini al" başlıklı bir yazı kaleme almış, yakın zamanda araçlarımızı tamir edecek usta kalmayacak. Çünkü yetişmesi için hiçbir usta çırak ve kalfa bulamıyor, bunun sonucunda da araçlarımız bozulduğu zaman yenisini alacağız konusunu işlemeye çalışmıştım.

Bu sorun 8 yıllık kesintisiz eğitimin getirdiği kötü bir sonuç. Şimdilerde temel eğitimin 12 yıla çıkarıldığı ve öğrencilerin 18 yaşında liseyi bitireceği düşünülürse bu, bundan sonra meslek öğrenmek için sanayiye hiçbir çocuğun yolu düşmeyecek demektir.

Bizde hatırası olan eşyalarımızın daha uzun ömürlü olması için tamir mesleğinin yok olmaması lazım. Herkesin okuma yolunu seçtiği bu dönemde usta nasıl yetişir, bu konuda epey kafa yormak gerekir diye düşünüyorum. Çözüm olur mu bilmem ama aşağıda bazı öneriler sunmaya çalışacağım:

1. El becerileri emsallerine göre daha iyi olan ve  akademik başarısı iyi olmayan öğrenciler Endüstri Meslek Liseleri* ve çıraklık eğitim merkezlerine yönlendirilmelidir.
2. Ortaokul 6.7.ve 8.sınıf ortalaması 50 puanın altında olan öğrenciler eğitimlerine örgün olarak devam ettirilmemelidir. Açık lise marifetiyle liseyi bitirmesi sağlanmalı. Açık lisede okuyan öğrenciler sanayide tamir vb işlerde meslek öğrenmek için teşvik edilmelidir.
3. TEOG sınavlarına girmeyen veya girip de belli bir puanın altında kalan öğrenciler yine aynı şekilde sanayide çalışıp açık lise vasıtasıyla öğrenimlerine devam etmelidirler.
4. EML gibi sanayiye ara eleman yetiştiren okullar çarşı merkezlerinden sanayinin içine taşınmalıdır. Okulunda sabah teori öğrenen öğrenciler öğleden sonra gördükleri bölümle ilgili iş yerlerine staja gitmelidir. Öğrenci iş yerinde cumartesi ve yaz dönemlerinde de çalışmalıdır. EML'ler bilgi, donatım, malzeme ve teknoloji bakımından sanayide lider rolü oynayacak şekilde dizayn edilmelidir.
5. EML ve çıraklık eğitimde okuma yolunu seçenlere burs, servis imkanı sağlanmalıdır. İş yerinde çalıştığı her gün için makul harçlık ve sosyal güvence imkanı olmalıdır.
6. Açık lise veya çıraklık eğitimde okuyan öğrenciler belli başlı zorunlu dersler dışında alanlarıyla ilgili dersleri ağırlıklı olarak okumalıdır. Lise diplomalarında tıpkı ehliyetlerde olduğu gibi A,B,C,D ve E şeklinde sınıflandırma yapılmalıdır.
7. EML ve çıraklık eğitimden mezun olan çocukların çalıştıkları alanla ilgili iş yeri açabilmeleri için devlet uzun vadeli teşvik ikanı sağlamalı. Emsal iş yapanlara göre öncelikli olmalıdır.
8. EML ve çıraklık  gibi mesleki eğitimlerini tamamlayanlar alanlarıyla ilgili yüksek öğrenim okumada ilave puan verilmek suretiyle teşvik görmelidir. Mesleki üniversiteler de sanayinin içerisinde açılmalıdır. Teori ve pratik birlikte götürülmelidir. Okullarını teori ve pratik olarak belli puanın üzerinde tamamlayan öğrenciler kalfa ya da usta başı olarak sanayide ya da devletin ilgili yerlerinde istihdam edilmeleri için planlama yapılmalıdır ve öncelikli olarak işe alınmalıdır.


Hiç sanayi ile yolu kesişmeyen ve mesleki eğitimin ne olduğunu bilmeyen ben fransızın acizane görüşleri bu şekildedir efendim! 30/06/2016

*EML ve diğer meslek liselerinin adı "Mesleki Teknik ve Teknik Anadolu Lisesi" şeklinde değiştirilmiş olmasına rağmen dil alışkanlığı olarak EML denmiştir.

* 18/03/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Bozulanı at, yenisini al! *

8 yıllık kesintisiz eğitimle birlikte katsayı engeli dolayısıyla görünürde İHL'ler, arkasında meslek liseleri epey bir darbe yedi. İmam Hatip Liseleri kapatılmaktan beter yapıldı, EML gibi meslek liseleri de bu paydan nasibini aldı. Esas darbeyi sanayide tamirciler yedi. Her türlü imalat, tamir, bakım ve onarım işlerinde tamircilik ve işçilik son demlerini yaşıyor. Mevcut ustalar çırak olmadığından el veremiyor bir başkasına. Az sayıda gördüğümüz çırak ve kalfa da genelde babadan oğula geçen cinsten. O da mecburiyetten.

Şimdilerde bindiğimiz araçlar daha sağlam ve konforlu. Yıllık bakımları dışında kolay kolay sanayiye  pek yolumuz düşmez. Kazara bir vesileyle sanayiyle  yolumuz kesişirse de oradan çıkamayız bir türlü. Araçlarımız günlerce hiçbir işlem yapılmadan tamir ustasında mahsur kalıyor. Çünkü bir türlü arızası tespit edilip işlem yapılamıyor. Deneme-yanılma yoluyla arızası giderilmeye çalışılıyor. Üstelik mevcut ustalarımız çekirdekten yetişme işinin ehli olmasına rağmen. Şurada 8-10 yıl sonra mevcut ustalar emekli olup mevcut işini bıraktığı zaman yerini dolduracak eleman bulunamayacak. Belki servisler daha revaç bulacak. Servislerin de yaptığı en iyi şey arızayı tamir etmeden parçayı değiştirmek olacak. Değişen her parça da yüklü bir maliyete sebebiyet verecektir. Yani artık devir kullan at, değiştir, yenisini al mantalitesine doğru gidiyor.

Gidişatın hayra alamet olmadığını söylemek için illaki müneccim olmaya gerek yok. Çünkü görünen köy kılavuz istemez. Zaten tüketim toplumuyuz. Hele bir de zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarıldığını düşünürsek işin vahameti daha iyi anlaşılır diye düşünüyorum. Zaten lüks tüketime, konforlu hayata hızlı bir giriş yaptık. Daha kullanılabilir durumdaki beyaz eşyamızı, koltuk vb takımlarımızı çöpe atıp yenisiyle değiştirmeye başladık bile. Yakın bir zamanda biz bu kullan at parolasını araçlarımızda da uygularsak hiç şaşırmayalım. Eskimeden kullanıp atmaya karşı olsak bile fazla direnemeyeceğiz. Çünkü araçlarımızın tamir ve bakımından kimse anlamayacak. Bu demektir ki, maliyetlerimiz daha da artacaktır.

Şimdiki durumumuz gelecekte nereye doğru savrulacağımıza ışık tutmaktadır. Birkaç defa başıma geldi. Ustaya: “Ustam şu arabaya bir bak” diyorum. Bana,  “Neyi var? Bize neresine bak dersen biz oraya bakarız” diyor. “Geldim, hiç olmazsa yağına, suyuna bakın, kışlık bakımını yapın diyorum. Nihayet dediklerimi yaptıktan sonra aracımı alıp geri getiriyorum. En son hareket halindeyken stop eden aracımı götürdüğümde “Bu araç çalışıyor, çalışan araca bir şey yapamayız, hatasını bulmak için aracı burada bırak, biz ara sıra çalıştırıp bakalım” cevabı alıyorum. Haydi öyle olsun deyip aracı bırakıyorum. Hatayı tespit ettiniz mi telefon açıyorum. Hep hayır cevabı alıyorum. Bu arıza nereden kaynaklanabilir dediğimde 3-4 tane sebep söyleniyor, ama hangisi bilemeyiz deniyor. İyi siz distribütör modülünü değiştirin diyerek değiştirttim. Aracım bu şekilde deneme-yanılma ile tamir oldu. Eğer arıza hala   devam etseydi, sırayla diğer parçalarını da değiştirecektik… İki haftadır öğretmenimizin 2012 model aracındaki aynı sebepten kaynaklanan stop etme arızasını tespit edemediler. Sanırım bu gidişle değiştirmedik parçası kalmayacak aracın. Bu konuda  Mustafa İSLAMOĞLU'nun  08/12/2006 tarihinde Yenişafak gazetesindeki köşesinde yazdığı  "Tamir sevaptır" başlıklı enfes yazısını okumanızı isterim. 

Bu kötü gidişata dur denecek  çözüm nasıl bulunabilir denirse bunu da cumartesi günkü yazımızda değerlendirmeye çalışalım inşallah.

* 15/03/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

29 Haziran 2016 Çarşamba

İnsan denen ne menem varlık!**

Kur'an'da Allah 75 yerde aklın kullanılmasından bahseder. Hiç bir şeye önem vermediği kadar aklı kullanmayı öğütler ve emreder. Yine "İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak eder misin" diyoruz Musa'nın diliyle sürekli.

Kur'an'ın o kadar önemsediği aklın kullanılmadığı bir asrı yaşıyoruz.  Yine Yunus Süresinde: "Aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır" buyurulmaktadır. Gerçekten aklını kullanmayan beyinsizler üzerlerine yağdırılan pisliklerin, pisliğini herkese bulaştırdığı bir dönemi yaşıyoruz. Eğer bu şekilde yaşamaya yaşama denirse. Kan içiyoruz, kan yazıyoruz, kan okuyoruz, kanla yatıp kanla kalkıyoruz milletçe. Kınıyoruz, lanetliyoruz. Ne ramazan, ne oruç, ne ibadet umurumuzda değil.

Devir aklını kullanmayanların aklını kullandırdıkları bir devir. Terör bu dünyanın baş belası artık. Terör anası ise, canlı bomba da babası. Kim kimi; ne zaman nerede; niçin öldürdüğünün bilinmediği bir dünya. Devletler bir tarafta pili bitmiş insanları yaşatmaya çalışırken diğer tarafta gepegenç insanları canlı bomba yaparak masum insanları yok etmeye yemin etmiş durumda. Nereye gideceği, nerede duracağı belli olmayan, rotasını şaşırmış bir canavar artık. Ölen, ölmeyi göze alan ve ölürken de yanında yüzleri götürmeyi hedeflemiş bu insanların hepsi okumuş insanlar. Hem de üniversiteli, mektepli yani. Yunus'un dediği nesil bu nesil olsa gerek:
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır.

Bu devrin nankör, kan emici, yok edici nesli okumuş insan. Öldükçe, öldürdükçe zevk alan, egosunu tatmin eden, uyar akıllı bir nesil. Ne hasta olduğunu bilir, ne de tedavi olmayı kabul eder. Üstelik kancık mı kancık, hannâs mı hannâs, korkak mı korkak, sinsi mi sinsi, kendisini gizleyebilen, saklayabilen, unutturan bukalemun bir tip. Aliye kızıyor, hıncını velilerden alıyor. Çünkü Ali’nin karşısına çıkacak cesareti yok. Derdi; işinde, gücünde, rızkının peşinde olan masum insanlar. Pisi pisine, bir hiç uğruna gitmeyi prensip edinmiş kan emiciler bunlar.

Mücadele de edilmez bunlarla. Geriye Musa ile birlikte yolculuk yapan bizde Hızır diye meşhur olmuş kişinin bize yardım etmesi. Biz sivrisineklerle uğraşmaktan ziyade bataklığı kökten kurutmamız lazım. Hızır’ın büyüyünce anne babasına asi olacak diyerek küçük yaşta öldürdüğü çocuk misali. Gelse aramıza böylelerini eliyle koymuş gibi çıkarıp öldürse ne güzel olur. Dünya; aklını kullanmayan, başkalarının emir eri olan nice pisliklerden kurtulmuş olur. Bir nebze de olsa rahat nefes alır. Zaman tüneli dediklerinin aslı olsa da bu pislikleri, çocukluklarına döndürüp safiyane bir şekilde yeniden eğitip yetiştirsek…Yola gelmeyeni elimizle yok edip mezarını kazsak ne güzel olur! Değil mi?


Yok böyle bir şey mümkün değilse ya Rabbi! Emanetini al, bu insan denen varlıktan. Bu işi layıkıyla yapabilecek olan “Semavata, yere, dağlara” ver. Dünyanın yönetim işlerinden sorumlu  iki ayaklı, aklını kullanmayan, pislik üzerine pisliğe bürünmüş bu insan denen cahil kesimden al bu emanetini. Kopmadan önce kıyamet, yeryüzünde yaşayanlar en azından bir nebze nefes alsınlar. Bu kadir kıymet bilmeyen, herkese hayatı zindan ve Cehennem yapan akılsız ukaladan al bu emaneti. Hikmetinden sual olunmaz. Kime verirsen ver. İnsanın dışında her varlık layık bu işe. Hatta hayvanlar bile olur…

Rabbim! "Eşrefi mahlukat" olarak gönderdiğin bu insan nesli maalesef bu yükü kaldıramadı. İnsan cinsi hiçbir şeyden çekmedi kendi hemcinsinden çektiği kadar. Meleklerin yeryüzünü fesada uğratırlar ve kan akıtırlar dediği nesil işte bu nesil. Tıpkı melekler gibi biz de bilmiyoruz bunun hikmetini. Acımızdan böyle konuşuyoruz. Çünkü Ramazanımızı bile kana buladı içimizdeki "Esfeli safilin" taifesi. Sen mutlaka bizim bilmediğimizin en iyisini bilirsin. Bizi affet, bize basiret ver. Bu karanlık gecelerin sabahı gelsin. Dünyaya iyi kulların hakim olsun. Analar ağlamasın artık.

İçerisinde bin aydan daha hayırlı olan geceni değerlendirdik. Yüzümüzün akıyla bayrama kavuşmak istiyoruz. Bayramımız kana bulanmasın... Bayramda ağzımızın tadı bozulmasın. Bu ülkeye dirlik ve birlik nasip et!.. 29/06/2016
** 03.07.2016 tarihinde Kahta Söz gazetesinde yayımlanmıştır.