8 yıllık kesintisiz eğitimle birlikte katsayı engeli
dolayısıyla görünürde İHL'ler, arkasında meslek liseleri epey bir darbe yedi.
İmam Hatip Liseleri kapatılmaktan beter yapıldı, EML gibi meslek liseleri de bu
paydan nasibini aldı. Esas darbeyi sanayide tamirciler yedi. Her türlü imalat,
tamir, bakım ve onarım işlerinde tamircilik ve işçilik son demlerini yaşıyor.
Mevcut ustalar çırak olmadığından el veremiyor bir başkasına. Az sayıda
gördüğümüz çırak ve kalfa da genelde babadan oğula geçen cinsten. O da
mecburiyetten.
Şimdilerde bindiğimiz araçlar daha sağlam ve konforlu.
Yıllık bakımları dışında kolay kolay sanayiye pek yolumuz düşmez. Kazara
bir vesileyle sanayiyle yolumuz kesişirse de oradan çıkamayız bir türlü.
Araçlarımız günlerce hiçbir işlem yapılmadan tamir ustasında mahsur kalıyor.
Çünkü bir türlü arızası tespit edilip işlem yapılamıyor. Deneme-yanılma yoluyla
arızası giderilmeye çalışılıyor. Üstelik mevcut ustalarımız çekirdekten yetişme
işinin ehli olmasına rağmen. Şurada 8-10 yıl sonra mevcut ustalar emekli olup
mevcut işini bıraktığı zaman yerini dolduracak eleman bulunamayacak. Belki
servisler daha revaç bulacak. Servislerin de yaptığı en iyi şey arızayı tamir
etmeden parçayı değiştirmek olacak. Değişen her parça da yüklü bir maliyete
sebebiyet verecektir. Yani artık devir kullan at, değiştir, yenisini al
mantalitesine doğru gidiyor.
Gidişatın hayra alamet olmadığını söylemek için illaki
müneccim olmaya gerek yok. Çünkü görünen köy kılavuz istemez. Zaten tüketim toplumuyuz. Hele bir de zorunlu
eğitimin 12 yıla çıkarıldığını düşünürsek işin vahameti daha iyi anlaşılır diye
düşünüyorum. Zaten lüks tüketime, konforlu hayata hızlı bir giriş yaptık. Daha
kullanılabilir durumdaki beyaz eşyamızı, koltuk vb takımlarımızı çöpe atıp
yenisiyle değiştirmeye başladık bile. Yakın bir zamanda biz bu kullan at
parolasını araçlarımızda da uygularsak hiç şaşırmayalım. Eskimeden kullanıp
atmaya karşı olsak bile fazla direnemeyeceğiz. Çünkü araçlarımızın tamir ve
bakımından kimse anlamayacak. Bu demektir ki, maliyetlerimiz daha da
artacaktır.
Şimdiki durumumuz gelecekte nereye doğru savrulacağımıza
ışık tutmaktadır. Birkaç defa başıma geldi. Ustaya: “Ustam şu arabaya bir bak”
diyorum. Bana, “Neyi var? Bize neresine bak dersen biz oraya bakarız”
diyor. “Geldim, hiç olmazsa yağına, suyuna bakın, kışlık bakımını yapın diyorum.
Nihayet dediklerimi yaptıktan sonra aracımı alıp geri getiriyorum. En son
hareket halindeyken stop eden aracımı götürdüğümde “Bu araç çalışıyor, çalışan
araca bir şey yapamayız, hatasını bulmak için aracı burada bırak, biz ara sıra
çalıştırıp bakalım” cevabı alıyorum. Haydi öyle olsun deyip aracı bırakıyorum.
Hatayı tespit ettiniz mi telefon açıyorum. Hep hayır cevabı alıyorum. Bu arıza
nereden kaynaklanabilir dediğimde 3-4 tane sebep söyleniyor, ama hangisi
bilemeyiz deniyor. İyi siz distribütör modülünü değiştirin diyerek
değiştirttim. Aracım bu şekilde deneme-yanılma ile tamir oldu. Eğer arıza hala
devam etseydi, sırayla diğer parçalarını da değiştirecektik… İki
haftadır öğretmenimizin 2012 model aracındaki aynı sebepten kaynaklanan stop
etme arızasını tespit edemediler. Sanırım bu gidişle değiştirmedik parçası
kalmayacak aracın. Bu konuda Mustafa İSLAMOĞLU'nun 08/12/2006
tarihinde Yenişafak gazetesindeki köşesinde yazdığı "Tamir
sevaptır" başlıklı enfes yazısını okumanızı isterim.
Bu kötü gidişata dur denecek çözüm nasıl bulunabilir
denirse bunu da cumartesi günkü yazımızda değerlendirmeye çalışalım inşallah.
* 15/03/2017 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder