Kimdir, necidir derken az sonra gençten biri geldi odama. Okulunuza atanan İngilizce öğretmeniyim. Göreve başlamak için geldim dedi. Hayırlı olsun, hoş geldiniz okulumuza deyip oturması için buyur ettim.
Otururken dışarıda karın altında bir kadın var. Sizden mi dedim. "Evet. Ablam" (ya da kardeşim) dedi. Niye dışarıda kaldı? Soğukta beklemesin. Dışarıda buz gibi hava var. Lütfen içeri çağırır mısın dedim. “Dursun, sorun değil. Rahatsız etmeyelim” gibi bir şeyler söyledi. Israrım üzerine kardeşini içeri çağırdı.
Göreve başladıktan sonra samimiyeti ve içtenliği, öğrencilere yaklaşımı, idealistliği ile tanıdım kendisini. Geri kalmışlıktan dolayı ülkeyi dert edinen, bunun üzerine kafa yoran bir kimse idi aynı zamanda.
Sözel derslerden ziyade sayısal derslere ve yabancı dile önem verilmesi gerektiğini savunurdu.
Derse girince kendisini derse kaptırır. Zilin çaldığını pek duymazdı.
Okulumuzda o yıllarda derslik sistemi uygulanıyordu. Öğretmenlerin dersliği vardı. Öğrenciler o sınıftan bu sınıfa teneffüs aralarında yer değiştirirdi.
Yabancı dil sınıfımız da vardı. Önce tek öğrenci için yabancı dil sınıfı açmıştım. Sonradan alan değiştirerek tek sınıflık yabancı dil sınıf mevcudu üçe çıkmıştı. Haliyle İngilizce öğretmenimiz ağırlıklı olarak bu üç öğrencinin sınıfına derse giriyordu.
Bir gün ara derslerin birinde tarih öğretmenim, “Hocam, benim öğrenciler sınıfa gelmedi. Aradım, bulamadım” dedi. Hoca Hanım, öğrenciler burada. Nasıl olmazlar? Nereye gitmiş olabilirler dedim. Şura, bura derken öğrencilerin az önce girdikleri yabancı dil sınıfının kapısını vurarak kapıyı açtım. İngilizce öğretmenim ve üç öğrenci sınıfta idi. Hocam, ne yaparsınız? Zil çaldı. Diğer dersin kaç dakikası geçti. Öğretmen bu çocukları arıyor dedim. “Hocam, biz dalmışız. Zilden haberimiz yok. Kusura bakmayın” dedi. Haydi çocuklar, tarih öğretmenimiz sizi bekliyor dedim.
Üç kişilik sınıfa, ders işlemek ve İngilizce öğretmenin dışında hocamız, öğrencilere rehberlik yaptı. Üç öğrencinin üçü de aynı yıl üniversiteye girdi. Biri baştan beri İngilizce öğretmenliği istiyordu. Hedefine ulaştı. Sonradan bu sınıfa dahil olan iki öğrenci ise öğretmenin yönlendirmesiyle Korece’yi seçti. Çocuklara, “Ülkede Korece boşluğu var. Boşta kalmazsınız. Tercih etmenizi isterim” yönlendirmesiyle iki öğrencisi Korece okuyup mezun oldu. Korece okuyan öğrencinin bir tanesinin Cumhurbaşkanlığı’nda tercüman ve mütercim olarak görev yaptığını biliyorum.
Okul öğrencilerine kendisini sevdirmekle kalmadı. Aynı zamanda öğretmenler arasında da ayrı bir yeri vardı.
İngilizce öğretmeni idi ama Türkçesi de mükemmeldi. Fasih bir Türkçesi vardı. İstanbul beyefendisi gibi konuşurdu.
Bekardı bize geldiğinde. Ben ayrıldıktan sonra evlendi. Düğününe davet etti. Düğünlerine katılarak mutluluklarına ortak oldum.
Sonradan ya babası ya da annesi vefat etmişti. Nalçacı’da idi baba evi. Taziyelerine katılarak üzüntüsüne ortak oldum.
Sonradan tayin isteyerek benim teşehhüt miktarı çalıştığım Mehmet Hanife Yapıcı Anadolu Lisesine atandı. Yıllardır bu okulda İngilizce öğretmenliği yapıyordu.
Bu okulda diğer meslektaşlarıyla iyi bir ekip oldu. Birlikte çokça projeye imza attılar. Yurt dışından misafirleri ağırladılar. Kendileri de çokça yurtdışı programlarına katıldılar.
Sosyal medyayı fazla kullanmasa da yurtdışı gezi ve gözlemlerini mutlaka paylaşırdı.
Kısa birlikteliğimizin ardından birkaç defa telefonla görüştük. Bir defasında mealen, “Hocam, maddi katkıda bulunamasam da yabancı dil bilgimle faydalı olmak isterim. Hayır kuruluşlarının tercümana ihtiyacı olursa, hiçbir ücret istemiyorum. İletişimlerinde katkıda bulunmak isterim” demişti. Ben de hocam, ihtiyaç olursa ararım demiştim.
Uzun süredir görüşmediğim bu İngilizce öğretmenimle ilgili “A Rh negatif kana ihtiyaç var” mesajıyla ismini görünce, sağlığının kritik olduğunu anladım. Kendisi cevap veremese de belki biri açar, hakkında bilgi alırım diye telefon ettim. Açan olmadı.
Bir gün sonrasında da vefat ettiğini öğrendim. Öğrendiğime göre yakalandığı amansız hastalığı yenememiş; bu genç, idealist ve hayat dolu öğretmenimiz.
Hiç beklemediğim anda gelen bu ölüm beni etkiledi. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Ailesine, yakınlarına, sevenlerine, çalışmaya devam ettiği Mehmet Hanife Yapıcı Anadolu Lisesine ve Milli eğitim camiasına başsağlığı diliyorum.
Gönlümde ayrı bir yerin daima olacak Mustafa Kemal Hocam. Kubbede hoş bir seda bıraktın. Mekanın cennet olsun!

Allah rahmet eylesin her ölüm erkendir ama rabbim. neylerse güzel eyler rabbim ailesine ve yakınlarına sabır versin
YanıtlaSilAmin, Allah razı olsun.
YanıtlaSil