Altının para etmediği, para ediyorsa da pek cep yakmadığı dönemlerde, üç tane düğün yaptım. Düğün yapılır da düğüne; eş, dost, tanıdık ve ahbap davet edilmez mi? Çünkü sevinç ve üzüntülü anlar diyebileceğimiz düğün ve cenaze işleri bunlarla olur. Sevinç ve üzüntü birlikte paylaşılır.
Düğüne gelinir de düğün hediyesiz olur mu? Sağ olsun, eş, dost ve tanıdıklar hediyelerle beraber geldiler. Hediye getiren de sağ olsun getirmeyen de. Çam sakızı çoban armağanı deyip gönül alan da sağ olsun, değerli hediye getiren de.
Niyetim, kimin ne getirdiğini saymak değilse de kabataslak şöyle söyleyeyim. Kimi borcam kimi çanak çömlek getirdi. Kimi cebime para sıkıştırdı kimi zarf içerisinde para verdi kimi zarflarda isim yazılmış kimisinde yazılmamış. Kimi de çeyrek, gram getirdi.
Gelen kap kacakları izbeye koyduk.
Bir zaman geldi. Hepsini arabanın arkasına koyarak bir tanıdığıma götürdüm. Kullanacağını kullan. İhtiyaç fazlasını muhtaç birilerine ver dedim.
Para verenlerin kimi dolgun kimi de alt limit rayiç neyse o kadar para vermiş. Gelen paraları cebime koyup ihtiyacıma harcadım.
Çeyrek ve gram getirenlere sağ olsunlar, sevip sayıp getirmişler. Demek ki yanlarında bir değerim varmış. Dostmuş bunlar dost dedim.
Bir taraftan ve düğünleri yaparken bir taraftan da eş dost düğününe davet etti. Özel durum hariç, davet edildiğim tüm düğünlere hemen hemen icabet ettim.
Düğüne giderken her ne kadar düğüne götürüp getirilen hediyeler için bir karşılık beklenmese de yine de adı konmamış bir şekilde karşılık ilkesinin şu ya da bu şekil gözetildiğini söylemeliyim. Zamanında hediye olarak kap kacak ve para getirenlere zamanın ruhuna uygun güncelleme yaparak zarf içerisinde para, çeyrek ve gram getirenlere de altın götürdüm.
Düğün, dernek ve hediye işleri bu şekil devam ederken karşılık ilkesi gereği götürdüğüm hediyeler cebimi yakmadı, canımı da acıtmadı.
Para, pul, kap kacak getirenler neyse de altın getirenler bir türlü düğünlerini zamanında yapıvermediler. Neymiş de çocukları küçükmüş.
Gel zaman git zaman öyle bir zaman geldi ki altın getirenlerin aklına çocuklarını evermek geldi. Hele ki şükür. Yalnız şu var ki altın uçtu da uçtu. Yakalayabilene aşk olsun. Cesaretin ve gücün varsa al da göreyim.
Ne vakit altın getiren biri düğün yapmaya kalksa içim cız eder. Beni bir üzüntü kaplar. Moralim bozulur. Yemeden, içmeden kesilirim.
Şimdi düşünüyorum da zamanında ben bu altın getirenleri, bana değer verdiler, bunlar benim dostummuş dediğime hayıflanıyorum. Bunları dost bilmişim. Alacakları olsun diyeceğim ama alacakları var. Şu var ki benim gerçek dostlarım, başta borcam olmak üzere kap kacak ve para getirenlermiş.
Altın getirenler ise al altını. Sevin sevineceğin kadar. Bil ki bu sevincin uzun sürmeyecek. Zira göreceksin gününü. İşte o zaman biz sevineceğiz diye altın getirmişler.
Sorarım size. Ne kötülüğümü gördünüz de bana bu kötülüğü yaptınız?
Hasılı, her konuda olduğu gibi dost konusunda da yine yanıldım yine yanıldım. Yanarım yanarım da zamanında borcam getirenlere dudak büktüğüme yanarım. Allah beni affetsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder