İl dışından, yıllardır görüşmediğim bir misafirim geldi. Misafirime etli ekmek ikram edeyim istedim.
Yanıma aile fertlerimi de alarak evime yakın etli ekmek ile ünlenmiş, şubeleri olan bir lokantaya gittik.
Lokanta çalışanlarının ilgisi o biçim. Bu ilgi bezdiren türden. Biri geldi biri gitti.
O kadar gelip giden var. Önümüze menü koyan yok. Ne istersiniz diyen de yok. "Şu şu çorbalarımız var. Önden bir bamya çorbası getireyim" dedi biri. Çorba istemiyoruz. Etli ekmek yiyeceğiz. Önümüze dört tane karışık alalım dedim. "Ayran alır mısınız" dedi. Hayır dedim. Lokantacıların en sevmediği müşteri tipi yemeğin yanında ayran almaması. Yanında çanakta yoğurt ister misiniz teklifine olur dedim. Ardından "salata ister misiniz" dedi. Olur dedim. Dedim ama salata garip geldi bana. Niye soruyor, anlamadım. Çünkü salata dediğin yardımcı yemek. Her sofrada olmazsa olmaz. Adeta sofranın demirbaş. Hele domatesin ucuz olduğu bu mevsimde. Arkasından, ardından şöyle bir tatlı alır mısınız dedi. İstemiyoruz dedim. Tabi, tüm bu cevapları misafirimin talebi çerçevesinde verdim.
Karışık, bir tahtanın üzerinde getirildi. İki kase yoğurt, bir ezme, bir salata, küçük bir tabakta yeşillik desem değil, salata desem değil. İk, üç çatallık marula benzer bir şey. Yine küçük bir tabakta 5-6 turp. Kişi başı dörde bölünmüş birer limon.
Ortada tahta üzerinde ana menü olunca yanında getirilen şeyleri masaya koymak mesele. Çünkü tahta neredeyse tüm masayı kaplıyor. Masada karşımızda iki kişi olacak şekilde dört kişiyiz. Etli ekmek, bıçak arası ve karışık dışında diğer getirilenler tahtanın ne tarafına konursa karşıdakinin onlara uzanması mümkün değil.
İçi domatesle dolu, içinde biber ve salatalık göremediğim salatayı iki tabağa böler misiniz dedim. Bölüp getirdiler. Salatanın bir tabağını karşımızdakilerin önüne koyduk.
Daha yeni yemeye başlamışken ilave yaptıralım mı diye biri geldi. Bir yiyelim. Sonuna doğru duruma göre isteyebiliriz dedim. Daha önümüzdekileri bitirmeden teklifi yinelediler. Şunu ister misiniz, bunu ister misiniz dedi durdu yine biri. Çay alalım dedim.
Çayı içtikten sonra çayın devamını evde içelim dedim. Kalkarken oturduğum masa hizasındaki masada sipariş fişi gözüme ilişti. Fişin yanında da üç adet 0,5 milimlik pet şişe konmuş. Fişi elime alıp kasaya yöneldim. Giderken önümüze koymadıkları üç suyu da işaretlemişler. Tek tabakta gelen salataya da iki salata yazmışlar. Kasadakine tek salata geldi dedim. Büyük tabakta ise iki adettir dedi. Ödemeyi yapıp çıktım.
İki yoğurt, iki salataya ödediğim miktara 1,5 etli ekmek daha yenir. Yoğurdu anlarım ama salatanın ayrıca işaretlenmesi gerçekten garip. İlla bedava versin, parasını almasın demiyorum. Ana menüye fiyat biçerken fiyata salata masrafı da ilave edilebilirdi.
Çok lokanta kültürüm yok. Ancak eş, dost, misafir dolayısıyla buralara zaman zaman yolum düşer. Her Konya lokantası böyle mi yoksa bu zincir lokanta mı böyle? Şu var ki bazıları ana menü dışında masaya konan mezeleri abartsa da çoğu lokantalarda yeşillik, meze, salata vs. şeyleri görmek mümkün değil. Ne istersen onu getirirler.
Komşu il Adana'nın lokanta kültürü ise Konya'nın tam tersi. Bir dürüm yiyecek bile olsan, adamlar masayı yeşillikle donatıyor.
Neyse ki biz Konyalıyız. Çevremizden hiçbir şey almaya bugüne kadar niyet etmedik, şu şeytanın bacağını kıralım düşüncemiz de yok. Kapalı havza gibi kendi kendimize yaşayıp gidiyoruz.
Yine Konya dışında her semt pazarında sebze, meyve seçilirken biz yine seçtirmemeye devam ediyoruz. Bazı istisnalar var. Onlar da Konya'nın yüz karası.
Hasılı tüm Türkiye yanlış yolda ise Konya ne yapsın? Ya tüm Türkiye bize uyacak ya da bu diyardan gidecek. Bir de semt pazarlarını savaştan çıkmış gibi kirli ve pis bırakmaya devam edelim. Çünkü nasılsa işgaliye veriyoruz. Belediye temizlesin. İşi ne?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder