Bugün bir nikah merasimine gittim. Salonun en arka tarafında bir kişilik yer buldum. Uzun süredir görüşmediğim birkaç ahbapla da hal hatır sorduk bu vesileyle.
Kucağında çocuğuna bakmakla görevli biri, "Emekli oldun mu" dedi. Çalışıyorum dedim. Ardından yaşımı sordu. "Yaşı bekleyecek misin?" dedi. Evet dedim.
Çocuğuna bakmaktan yorulmuş. Aynı zaman da dili şişmiş gayri. Bırakıvermedi emekli işini. Millet ön tarafta nikahını kıydı. Biz emeklilik muhabbetine devam ettik. Daha doğrusu dili şişenin dilini indirme işine yardımcı oldum.
"O zaman daha üç senen var" dedi. Öyle dedim. Bu arada matematik hesabı da kuvvetli.
"Ne zaman başlamıştın bu göreve" dedi. Şu tarih dedim.
"Aslında sizin emekli olmanız lazım. Şundan ki gençlere yol açılsın" diye. Maşallah, hem çocuğuna bakıyor hem nikah merasimini icra ediyor hem beni emekli etmeye çalışıyor hem de işsiz gençleri düşünüyor. Herkes bu kişi gibi olsa memleketin çözülmedik sorunu kalmaz. Görün de halinizden utanın, sizi kendine Müslüman tipler.
Şu şartla emekli olurum. Yerime gelecekler ve siz, emekli olunca düşecek maaşımı, çalışırken aldığım maaşa denkleyecekseniz, hemen emekli olayım dedim. Olur, niye olmasın bile diyemedi.
Oldu olacak kabak tadı veren bu muhabbete bir nokta koyayım dedim. Aldım elime sazı:
Bir taraftan emekli olanlar, aman emekli olma diye pişmanlığını ifade ediyor.
SGK Genel Müdürü erken emeklilikten ve emeklilerin çokluğundan dert yanıyor, bir de emeklilerin uzun yaşadığına vurgu yapıyor.
Diğer taraftan Çalışma Bakanı, 9 bin olan Bağkur’luların prim iş gününü 7200 güne indirme çalışması yapıyor.
Siz de gençlere yol açsanız iyi olur diyorsunuz da sadece yaşadığımız şu şehirde değişik branşlarda 3 bin norm fazlası öğretmen var. Ben emekli oluversem, mevcut norm fazlası olanlardan biri yerime gelecek. Yani yeni gençler yine görev alamayacak. Ayrıca benim branşım bugünden itibaren mezun vermese, mevcut mezunları eritmek için 90 yıl gerekiyor. Kısaca mevcut çalışanlar tümden emekli edilse, atanma bekleyen gençler yine eritilemez. O yüzden gözüme bakıp emekli olmamı beklemeyin. Benden size ekmek yok dedim. Gülüştük. Mevzu bu şekilde kapanmış oldu.
65'i bekler miyim bilmem. Bildiğim, işime hakim olduğum müddetçe işime devam etmek. Gençler ve gençleri düşündüğünü ifade edenler hiç kusura bakmasın. Kanunen tamam, sen bundan sonra bize yaramazsın deyinceye kadar çalışma niyetim var. Elbette sağlığım elverirse.
İşin garibi gözü emekliliğimizde olanlar, hatta bunu diliyle ifade edenler, 65'ini doldurduktan sonra siyasete devam edip ülke yöneten veya ülke yönetmeye talip olanlara, yürümekte ve konuşmakta zorlananlara, yeter artık, emekli olun, gençlere ya da yeni yüzlere yer açın diyorlar mı? Dediklerini sanmıyorum. Çünkü onların gücü ancak bize yeter.
65'i doldurduktan sonra ne yapar ne ederim bilmem. Bakarsınız, 65'i doldurduktan sonra belki siyasete atılırım. Öyle ya yapanlar benden iyi mi yapıyorlar. Üstelik siyasette yaşını başını almışsın, torun torba sahibi olmuşsun, çekil köşene denmediğine göre ben de rahat rahat siyasetimi yaparım. Bana sınıfı esirgeyenlere siyaset nasıl yapılırmış gösteririm. Görenler de biz bundan sınıfı esirgemiş, sınıfın sorumluluğunu almıştık. Eyvah, tüm ülkeyi yönetip tasarruf ve icraatlarıyla ülkenin tüm sorumluluğunu verdik. O da kırıyor, döküyor desin.
Sanırım ciddiyetimi anladınız. Zira şakam yok. Sınıfın sorumluluğu mu, ülkenin sorumluluğu mu? Seçin beğenin. Sonra biz ne yaptık demeyin. Çünkü son pişmanlık fayda vermez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder