İslam ülkeleri içerisinde ortaya çıkan örgüt isimlerini buraya yazsam kaç sayfa dolusu örgüt ismi çıkar.
Kimi terör örgütü kimi vakıf ve dernek kimi tarikat kimi camia kimi mezhep kapsamında.
Yine de bazısına burada yer vereyim: Taliban, el Kaide, en Nusra, Cemaati İslami, Boko Haram, PKK ve türevleri, Kadiri, Nakşi, Mevlevi, Alevi, Anadolu Alevisi, Arap Alevisi, Dürzi, Nusayri, Şii, Sünni, Gülen hareketi, FETÖ, DAİŞ, DEAŞ, IŞİT, İrancı, cumasızlar, Hamas, HTŞ, Haşdi Şabi, Kassam Tugayları, Bahai, İsmaili, Husiler, Hizbullah, tekfirciler, Nurcular, İbda-C, vs.
İnanın say say bitmez.
Saydığım bu grupların içerisinde PKK ve türevlerini bir tarafa bırakırsak, diğerleri İslami yönleriyle ön plana çıkmış İslamcı gruplar. Kimi silahlı mücadeleyi seçmiş ise de kimi irşat ve nefsi terbiye üzerine yoğunlaşmış durumda. Çoğunda da İslamcılık yönü var. “Yaşadığımız sorunlar İslam kanunları olmadığından. İslami bir devlet veya yönetim kurarsak tüm dertlerimiz bitecek” anlayışı hakim.
İslam ülkeleri içerisinde çok sayıda grup var. Hepsi kendisini en doğru yol ve fırkayı naciye görmekte. Peygamberin dediği, "Ümmetim şu kadar şubeye ayrılacak. İçlerinden bir tanesi kurtuluşta, diğerleri dalalette" şeklinde ifade edebileceğimiz sözün gereği olarak en doğru grubun kendileri olduğu bilinçaltlarına yerleşmiş durumda.
Kimin doğru yolda kimin dalalette olduğunu bilme imkanımız yok. Şu var ki her ülkede birden fazla olan gruplar birbirine karşı ateşle barut gibi. Zaman zaman birbirlerine girerler. Birbirlerini öldürürler. Bugüne kadar akıttıkları kan Müslüman kanı. Daha bir kafiri, ateisti, sömürgeciyi öldürdüklerini görmedim. Bulundukları yere barış dini olan İslam adına bir huzur getirdikleri yok. Ne kendileri huzur buluyor ne de karşısındakilere huzur veriyorlar. Hep kan ve gözyaşı hakim İslam topraklarında. Çıkardıkları iç karışıklık sonrası ABD'nin kendilerini bahane ederek o ülkeyi işgali etmesini zaten saymaya gerek yok.
Bu durumda "Ancak Müslümanlar kardeştir" sözünün gereği olarak kardeş olmaları gereken Müslümanlar birbirinin düşmanı. Başka düşmana hiç ihtiyaçları yok. Ya Habil ile Kabil gibiler ya Yusuf ile ağabeyleri gibiler ya da İsmail ve İshak soyundan olan Filistin ve İsrail gibiler. Birbirlerini yemenin dışında başka maharetleri olmayan bu grupları, şeytan, bunlar beni geçti. Bunlarla uğraşmama gerek yok diye bunları bırakmış olmalı.
Allah bildiği gibi yapsın bu Müslümanları. Dostun yüz karası, düşmanın maskarası bunlar.
İşin garibi "Size Müslüman ismini seçtim" ayetine rağmen Müslümanlar, şuculuğu, buculuğu, grupçuluğu, başka isimle anılmayı bırakıp ne zaman Müslüman ismini kullanıp ne zaman İslam'ın istediği gibi birileri olacaklar?
Bu görüntüsü ve kafa yapısıyla, Müslümanların dünyaya dair kötü örnekliğin dışında verebilecekleri hiçbir şeyleri yoktur.
Not: Genelleme yapmayayım. Sözüm her Müslüman her Müslüman grup için değil. Yüz ağartmayan Müslüman ve Müslüman gruplaradır. Yüz ağartanları tenzih ederim. Böyle bir yazıyı da Arap Alevileri ile Suriye yönetimi HTŞ arasındaki kanlı mücadele üzerine yazmak aklıma geldi.
Merhabalar.
YanıtlaSilSayın hocam, o kadar işiniz ve gücünüzün arasında, hem de cep telefonu üzerinden bu kadar yazıları yazmak ve paylaşmak, her babayiğidin karı değil. Önce sizi hem tebrik ediyorum, hem de takdir ediyorum. Siz burada bu blog köşelerinde boşa harcanıyorsunuz. Benden başka sizi kimse bilmiyor. Sizi biraz blog dünyasının içine çekmeye çalışsam da burası eskisi gibi değil. "Eğer sen bana gelirsen, ben de sana gelirim" ilkesiyle karşılıklı ziyaretler ve yorumlar devam ediyor.
Sizin yeriniz tirajı çok günlük bir gazetenin köşe yazarlığıdır. Size bir köşe yazarından bahsedeyim. Fuat Bol, Hürriyet gazetesinin bir yazarı. İktidarı öveceksin, yücelteceksin, laf söyletmeyeceksin, ne yazarsan yaz, paranı alırsın.
Müslümanlar sadece kendi aleminde. Müslümanların dış dünya ile ilişkileri kopuk. Müslümanlar birbirlerini dolandırmanın telaşına düşmüşler. Bugün yine NOW haber kanalında bir haber dinledim. Avrupa'da çalışıp emekli olduktan sonra Türkiye'ye dönen karı kocayı telefon dolandırıcılığı ile dolandırmışlar ve 26 milyonluk servetlerini bu dolandırıcılara kaptırmışlar, 1,5 yıldır hukuk mücadelesi veriyorlarmış. Geçenlerde beni de dolandıracaklardı, oltaya gelmediğim için başaramadılar. Ama, içime de bir kuşku düşürmediler değil.
"...Müslümanların sorunlarının çözülemiyor olması, Kur'an-ı Kerim'i bin küsur yıldan beri terk etmiş ve onu her çağa göre anlamaya çalışıp uygulamayı ihmal etmiş olduklarındandır..." diyor rahmetlik Prof. Dr. Hüseyin Atay hocam.
Selam ve saygılarımla.
Recep Kardeşim, iltifatın için çok teşekkür ediyorum. 2015 yılının ortasından bu yana 5200’ün üzerinde yazım olmuş. % 95’ini de cep telefonu marifetiyle yazdım. Önceleri hepsini olmasa da gazeteye göndereceklerimi masaüstünde worda aktarıp düzenliyordum. Cebe Word indirince bundan da vazgeçtim. Şimdi hepsini cepten yazıyorum.
YanıtlaSilHarcanma durumu söz konusu değil. İlla kıymet bilinsin diye bir derdim yok. Yine de nefis görülmek ister. Daha önce birkaç defa yazdığım gibi sayfam benim anı defteri. İçimi döktüğüm yer. Gazete birkaç defa şu yazılarını getir, kitap bastıralım dedi. Gerek yok dedim.
Blogumda sizin dışınızda pek yorum olmadığına bakmayın. Okunma yüzdesi fena değil. Özelden geri dönüşler de alıyorum. İnsanımız kara listeye alınırım düşüncesiyle görüş yazmıyor.
2018-2019 yılına kadar yazılarım daha fazla okunurdu. Mizah eksik değildi o yazılarda. İnce ince dokundururdum.
2019’dan itibaren eleştirimin dozunu biraz artırınca yetiştim mahalle bana mesafe koydu. Onların istediği gibi yazsaydım, el üstünde tutulurdum. Savundukları siyasi görüşü savunsam benden iyisi yoktu. Ben bunu tercih etmedim. Siyasi içerikli yazılarımdan dolayı ceza bile almazdım. Üzerimden idarecilik görevi alınmazdı.
Yazılarıma bizim camiadan özellikle meslektaşım ilahiyatçılardan tepki aldım. Hepsine benim görüşüm bu. Siz sayfanızda istediğiniz şekilde övün dedim.
Aynı anda iki üç mahalli gazetede yazdım uzun süre. Hiçbiri Eleştiriye gelmedi. Reklamımız kesilir dedi. Şu anda bloğumdan seçtiklerimi bir gazeteye gönderiyorum. Burada da hayır için yazıyorum.
Yazılarım mütevazı sayfamda yerini almaya devam edecek. İster okunsun ister dokunmasın.
Bizim camiaya yabancılaştım. Diğer camia da beni tanımaz. O yüzden ne o taraftayım ne bu tarafta. İki arada kaldım. Bu da hiç problem değil. Beni bir kişi anlasın. Bu bile yeter.
Bir de bu düşünce yapısıyla içinden çıktığım mahalleye alt gazetelerde yazma imkanım yok. Benim de hiç talebim olmadı. Yazdığım mahalli gazeteler kendisi teklif etti yazmamı. Düşünce olarak ayrışınca reklam kesilir düşüncesiyle yazım yayımlanmayınca ben de göndermedim. Yazacağım bir iki yer var. Onlar bana ben de onlara yabancıyım. Kendi bloğuma içimi döküyorum. Bu vesileyle sizinle tanışma bahtiyarlığına kavuştum.
Yazılarıma sosyal medyada tepki veren biri ile bir ara çay içtim. Baktım benden fazla eleştiriyor. Hayırdır dedim. Bakma sosyal medyada savunduğuma. Bunları ben de çok eleştiriyorum dedi. İşte ben böyle yapamıyorum. Bloğumdan içimden geldiği gibi yazıyorum. Bu da yeter bana.
Fırsat buldukça yazıya zaman ayırdığım için başka blogları çok takip edemiyorum. Ben takip etmeyince onların da beni takip etmemesi normal. Çünkü bu işler karşılıklı.
Dini konularda da yabancılaştım. Hüseyin Atay’ın dediği doğru olsa da biz Müslümanlarda bir karşılığı yok. Çünkü Müslümanların ayrılık ayrılıktan başka bu dünyaya verebileceği bir şey yok. Zaten bu kafa yapısıyla İslamı her çağa uygun yaşasak da bize zerre katkısı olmaz. Çünkü kalite tesadüf değil. Mayamızda kalite varsa dinimiz de kalite olur. Değilse elimizde heder olur. Yaşadığımız durum da bu. Uzattım. Kusura bakmayın.
Merhabalar.
SilEstağfurullah hocam, "uzattım da ne demek" bilakis memnun oldum, okurum ben yorumları. Cevab-i yorumunuz için de çok teşekkür ederim. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim. Elbette siz yazmaya ve bu blog sayfasında yazılarınızı paylaşmaya devam edeceksiniz. Dediğiniz gibi günlük olarak da kalır. Ben günlüğümü ayrı tutuyorum. Şu anda benim bu gmail hesabıma bağlı olarak 18'e yakın blog sayfam var. Her bir sayfanın muhtevası ayrı ayrı olduğu için her birini güncel tutmaya devam ediyorum. Yalnız bu sayfalarımdan bazıları günlüğüm gibi özeldir. Bu sayfaları sadece ben takip ederim. Herkese açık değildir.
"Mayamızda kalite varsa dinimiz de kalite olur. Değilse elimizde heder olur." Bu söylem de çok hoşuma gitti, beğendim. Kaleminize, gönlünüze sağlık.
Selam ve saygılarımla.
Ben de çok memnun oldum Recep Bey. İyi ki varsınız. Çok teşekkür ediyorum. Maşallah sizde epey blog varmış. Düzen, tertip bilgi ve donanımınıza hayran kaldım. Keşke sizdeki bu tertip, düzen, bilgi ve birikim bende de olsa. Elimde bu blog var bunu da başkası açıverdi. Bloglarınızı kitap haline getirmenizi isterim.
SilMerhabalar.
SilSayın hocam, bloglarım kitap haline getirilecek kadar değiller. Daha çok fotoğraf ve anı şeklindeki yayınlardır. Sizin yazılarınız gibi olsa, o zaman kitap olmaya değerli yayınlar diyebilirdim. Öneriniz için teşekkür ederim.
Selam ve saygılarımla.