12 Mart 2025 Çarşamba

Bebek Katilinden, Kurucu Öndere

Ortaokulda çalışırken bir 7.sınıfın dersine giriyorum.

Bir gün o sınıfın dersine gireceğimde, kapıda bir anne vardı. İkinci kişi giremeyecek şekilde kapıyı kaplamıştı.

Çekilir mi diye bekledim. Nafile.

Hanımefendi, müsaade eder misin dedim. Lütfedip kenara çekildi. Çekilirken kızımın yanına gelmeyeceksin gibi bir şeyler söyledi anne.

Sınıfa girdim. Her zamanki şen şakrak sınıftan eser yoktu. Bir fırtına estiği belliydi.

Ağlayanlar, sızlayanlar...

İki kız öğrencinin etrafında kümelenmişti arkadaşları. Onları teskin etmeye çalışıyorlardı. Öğrenciler barut fıçısı gibi oldukları için teskin olacak durumda değillerdi.

Az sonra rehber öğretmen aralarına kara kediler giren iki öğrenciyi çağırdı. Nice sonra sınıfa geldiler. Ama ağlama sızlama devam ediyordu. Görünen o ki rehber öğretmen de bunların derdine derman olamamıştı.

Sınıfa girmelerinin ve yerlerine oturmalarının ardından fazla geçmedi ki lavabo için izin istedi biri. İzin verdim. O geldi, diğeri izin istedi. Ona da izin verdim.

Az sonra rehber öğretmenle görüşmek için izin istedi biri. Haydi git dedim.

Dersim oldu izin verme dersi. Kah nöbetçi öğrenci geliyor kah rehber öğretmen. Benim sınıfın kapısı oldu bir mahkeme kapısı.

Nedir mesele dedim bu öğrenciler derste yok iken.

Başladı biri anlatmaya. "Öğretmenim, bu iki arkadaş, falan ilkokuldan bu okula geldiler. Bu okulda ayrı sınıfa verilmişler. Yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen bu iki öğrenci aynı sınıfta olacağız ısrarı ile okul bunları bu sınıfta birleştirdi. Aynı sırada oturdular, teneffüsleri bile birlikteydi hep. Biz onsuz yapamayız, biz birbirimizi çok seviyoruz, hiç ayrılmayacağız diyorlardı. Bunların arası açıldı. Şimdi de birbirlerini görmek istemiyorlar. Sınıf değişikliği istiyorlar. Aynı sınıfta okumak istemiyorlar." türünden bir şeyler söyledi. Aralarındaki sorunu da şu buna şunu, bu buna bunu yaptı gibi bir şeyler söyledi.

Rehber öğretmeninin kaçıncı görüşmesinden de bir sonuç çıkmamış. Barışmamış iki öğrenci de. Yine ağlaya sızlaya sınıfa geldiler.

Sonunda, kızım, sizin derdiniz ne dedim. Burunlarını çeke çeke bir şeyler söylemeye kalktılar. Susun, dinlemek istemiyorum. Dersimi de günümüzü de zehir ettiniz. İşimiz yok da sizin bu eften püften sorununuzla mı uğraşacağız şeklinde sert çıktım. Sesimi yükselttim.

Sınıf da o ikisi de susuktu.

Az sonra gelin ikiniz de tahtaya dedim.

Nazlana nazlana tahtaya çıktılar.

Haklıyım, haksız demeden birbirinizden özür dileyin sınıfın huzurunda. Ardından sarılacaksınız dedim.

Pek tınmadılar beni. Başları öne eğik durdular.

Bana bakın. Ben rehber öğretmene benzemem, annenize hiç benzemem. Hemen özür dileyip sarılmazsanız elimden çekeceğiniz var. Sinirlenirsem fena olacak. Sizi kimse elimden alamaz. Bu saatte sizin kaprisinizi çekemem dedim.

Bendeki gürlemeyi gören iki öğrenci, ağızlarının içiyle birbirinden özür dilediler.

Olmadı. Tane tane özür dileyeceksiniz dedim.
Bunu da yaptılar.

Sınıftan da özür diyen dedim. Sınıfa da özür dilediler.

Şimdi sarılım bakalım birbirinize dedim.

Sarıldılar. Öyle sarıldılar ki ayırabilene aşk olsun. Epey bir sürdü bu sarılma faslı.

Aferin size. Tebrik ediyorum sınıfın huzurunda. Yalnız bu barışmanız bu kadarla kalmayacak. Şimdi yan yana oturacaksınız. Akşama kadar tüm teneffüslerde sizi yan yana göreceğim. Haydi bir arada olmayın da göreyim. Kızlar, sizler de bunları takip edeceksiniz. Ayrı gezerlerse haberim olacak dedim. Tamam dediler.

Akşama kadar tüm teneffüslerde gözlemledim bunları. Kah yan yana kah kol kola idiler. Ayrılmaz ikili oldular.

Arkadaşlarına dedim ki kızlar, ben bu işten bir şey anlamadım. Az önce sınıf değiştiriyorlardı, birbirlerinden nefret ediyorlardı. Şimdi ise daha olayın sıcaklığı gitmeden kumrular gibi oldular. Ama sonuç tatlıya bağlandı ya önemli olan da bu dedim. Ne diyeyim, Allah muhabbetlerini daim eylesin. 

İki çocuk arasında cereyan eden, işin içine aile ve rehber öğretmenin de girdiği bu problemde ve problemin çözümünde baştan sona bir ifrat ve tefrit durumu söz konusuydu. Zaten tüm çektiğimiz de bu iki yönlü aşırılıklar değil mi?

Yıllar önce başımdan geçen bu anekdot, dün birinin yıllar yılı bebek katili, terörist başı dediği kimseye, bugün "PKK'nin kurucu önderi" demesiyle aklıma geldi. Ne diyeyim. Bana bu anekdotu yazmama sebep olduğu için Sayın büyüğümüze çok teşekkür ediyorum. Bir de Allah muhabbetlerini artırsın diyeyim.

Bu arada kurucu Önder derken hep Türkiye Cumhuriyeti kurucu önderi Atatürk aklımıza gelirdi. Bundan sonra ikinci bir kurucu önderimiz daha oldu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder