Kışın güneşli günlerinde çarşıya çıktığımız zaman çay içmek için Tarihi Buğday Pazarı'nın geniş alanını tercih ederiz. Bu alanın içinde çok sayıda çay ocağı var.
Küçücük çay ocaklarının önü bomboş ve büyük alan olduğu için açık alana bol miktarda masa ve sandalye atılıyor. Arkadaşlarıyla buluşanlar da güneşli havada bu çay ocaklarının önünde çayını yudumluyor. Bu şekil sanırım 6-7 çay ocağı var.
Ramazana iki gün kala yine bu mekanda arkadaşlarla buluştuk. Çayımızı içiyoruz. Bir taraftan da güneşimizi alıyoruz.
Sırtım dönük çayımı yudumlarken aynı zamanda muhabbet ederken, bir kadının sesini duydum:
"Çay içenler! Ramazana şurada ne kaldı. İki yüz liraya ihtiyacım var. Niye vermiyorsunuz? Böyle bir günde de yardım yapmayacaksınız da ne zaman yapacaksınız? İstediğim iki yüz lira. Vereceğiniz iki yüz lira sizi öldürmez, beni de ondurmaz. Bunu da biliyorsunuz. Bunun için hesap kitap bilmeye gerek yok" dedi yüksek sesle.
Sonra benzeri cümleleri diğer çay ocaklarının önünde söyledi.
Her bir çay ocağının önünde insanların arasına girmeden kenarda yine 200 lira istemeye devam etti.
Ardından tekrar bizim oturduğumuz yere geldi. Tekrar aynı cümleler.
Kimdir bu, böylesi yardım istemeyi ilk defa gördüm diye sırtımı dönüp baktım. Gençten başörtülü bir kadındı yardım isteyen.
Kadın ezberlediği cümleleri sayarken yan masada oturan birkaç kişi, "Bu kadın sürekli buralarda. Hep iki yüz istiyor. Alışkanlık haline getirdi" dedi. Belli ki bu kişiler ve bu kadın bu çay ocağının sürekli müdavimlerinden.
Ara ara bu çay ocağına gelsem de zaman zaman masamıza gelerek diğer masaları dolaşarak yardım isteyenleri gördüm de kalabalık arasına girmeden kenarda herkese sesini duyurarak avazı çıktığı kadar yardım isteyeni ilk defa gördüm.
Herkes tanımış ki yüzün üzerinde çay içenden bir tanesi çıkarıp 200 lira vermedi.
İki defa bize yakın haykırışından şuna 200 lira vereyim diye içimden geçirdim. Yan masadakiler buranın müdavimi deyince, belli ki alışkanlık haline getiren biri deyip vermekten vazgeçtim.
Ne kadar ihtiyaç sahibi idi bilmiyorum. Bir kişi iki yüz vermese de koca Buğday Pazarının içindeki masaların her biri bir çay parası 10 lira verse, kadına kaç iki yüz birden toplanırdı.
Toplum olarak yardım isteyeni pek geri çevirme adetimiz yoktur. Az veya çok verilir. Yalnız kimseden tık çıkmaması yardımın kötüye kullanıldığının bir göstergesi. Sadece bu çay ocağı değil, hangi çay ocağına oturursan, masana kaç kişi birden yardım istemeye gelen oluyor.
Üzücü bir durumla karşı karşıyayız. Dilenecek kadar bu toplum ihtiyaç sahibi mi yoksa dilencilik bir meslek olarak mı icra ediliyor?
Dilencilerin dilendikleri semte göre yalanları var. Örneğin hastane içinde tetkik, teşhis ve tedavileri için hastane içinde bulunan hastalara gelirler. "Babam prostat ameliyatı oldu, taburcu olduk. Memlekete gideceğiz paramız tükendi. Otobüs biletimizi almak için 270,00TL. eksiğimiz var." der ve orada bekleyen hastaların gözlerinin içine bakar. Bekleyen hasta ya da hasta yakını cebinden çıkardı 100,00TL. verdi. Kadın 100,00TL.yi aldı ve hala diyor ki 270 liraya ihtiyacımız var diyor ve o 100 Tl. yi veren adamdan 170 TL. daha vermesini bekliyor. Siz hiç böyle dilenci gördünüz mü? Kalan 170 TL.'yi de bir başka hayırseverden alayım demiyor. 100 TL. yi veren adama dedim ki, ben olsaydım, ver o 100 tl. yi de ben sana tam 270 tl. vereyim derdim, o 100 tl. yi de geri alır, hadi başka kapıya git derdim.
YanıtlaSilYine siz hastane dışında bir hastaneden diğer bir hastaneye yürüyerek giderken, "Bir şey diyebilir miyim?" diye çevirirler. Ben de "bir şey diyemezsin" derim ve yoluma devam ederim. Eğer o bir şey diyecek olanı dinlersen, aynı hikaye hastanede işleri bitmiş memleketlerine gidecek ama, paraları tükenmiştir, yol paraları yoktur, onu isteyecektir. Diğer türlü paket kağıt mendil satarak dilenenler de cabası.
Sayın hocam, hiçbir gerçek ihtiyaçlı böyle yardım dilenmez. Mümkün değil. Ne demek paraları tükendi. Herkesin parası tükeniyor ama, oğlundan, kızından, yakın çevresinden ister parayı. Öyle hastane köşelerinde bekleyen hastalardan dilenmezler. Sen, hastaneye tedavi olmaya geldin ya, dilenci de para yardımı istiyor ve sen psikolojik olarak etkilenirsin ve sonuçların iyi çıkması yüzü suyu hürmetine o dilenene istediği parayı verirsin. O dilenciler böyle düşünüyorlar.
Bazen otobüs duraklarında sırtında çantası tek öğrenci oluyor, yanında arkadaşı falan olmayan ve abonman kartını ya da öğrenci ego kartını evde unutmuş, yanında bekleyen diğer bir yolcuya durumunu izah ediyor ve benim için de kart basar mısın? diye rica ediyor. Bakın bu doğru bir yardım isteme hareketi. Çünkü öğrencinin burada kullanabileceği bir art pozisyonu olmuyor.
Ne diyelim hocam, dilenciliği sanat ve alışkanlık haline getirmiş bu millete Cenab-ı Hakk, hidayet versin, ıslah etsin.
Selam ve saygılarımla.
As, merhabalar. Yeni versiyon dilencilik diyorum sizin bu verdiğiniz dilenci örneklerine. Bu konuda çok yazdım. Azalacağı yerde maalesef artıyor. Nerede olursan gelip buluyor. Bu alan bu şekilde kötüye kullanılmaya devam ettikçe arada gerçek ihtiyaç sahipleri de kaynayıp gidiyor. Güya sosyal devletiz. Devletin bu tür alışkanlık yapanlara bir tedbir alması lazım. Maalesef çarşı pazar dilenci kaynıyor. Devlet tedbir alacağı yerde kendisi de dilencilik yapıyor. Hasılı devleti yle, vatandaşı ile sosyal devletten ziyade sadaka ülkesi olduk.
SilDilencilik hem resmi hem de gayri resmi devam ediyor. Diyanet camileri her cuma es geçmiyor. Her cuma sergi açılıyor. Hiç toplanacak yer olmasa Kur'an kursu öğrencilerinin ihtiyacı için toplanıyor. Geçen hafta gençlik merkezi için toplandı. Bir ara İlahiyat fakültesi inşaat için toplandı. İleride ihtiyarlar merkezi için de toplanırsa hiç şaşmam.