Ana içeriğe atla

Suriyeliler de Dolandırılıyormuş!

Az önce bir esnafın yanına uğradım. Bir bardak çay içip az lafladık.
Ardımdan biri geldi. Gelen de benim gibi müşteri değildi.
Bu esnaf dükkanı, satışın yanında gelen gidenin uğrak yeri, aynı zamanda danışmanlık hizmeti de verir. İstenen kendisinde yoksa şuraya git, buraya git, falan yerde bulabilirsin gibi. Aynı zamanda dert yeri. Gelen derdini anlatır giden derdini anlatır. Maşallah arı gibi dükkan.
Benden sonra gelen de belli ki buraya gelip giden biri. Konuşmalarını dinledim.
Gelen belli ki bir süre işsiz kalan, bu süre zarfında sağa sola borç yapan biri. Bir vakıfta iş bulmuş. İlk maaşını almış. "Tümünü borçlara dağıttım şükür" dedi. "Başka eleman lazım olursa bir Suriyeli var. Az önce işçi bulmaya gönderdim. Haberim olsun. Beni ara" dedi esnaf. "Ama senin telefon yoktu değil mi? Sana uygun bir telefon ayarlayalım" dedi. "İş arayan Suriyeli kaç yaşında" dedi. 42 yaşında olduğunu duyunca, "Kolay iş bulur. Yalnız işçi bulmadan iş çıkmaz. En iyisi o arkadaşı eski SGK'nin yanında falan yer var. Oraya gönder. Orası birden bulur" dedi. Esnaf hemen o Suriyeliyi aradı. Yeri tarif etti. "Hemen oraya uğra" dedi.
Vakıf çalışanı ayrıldıktan sonra Suriyeli işsiz adamdan bahsetti esnaf.
"İngilizce öğretmeni imiş. İç karışıklıktan sonra buraya atmış kendini. Ne iş buldu ise çalışmış. Son bir yerde iş bulmuş. Falan bankadan hesap açtıracaksın demişler. Benim şu bankadan hesabım var dediyse de olmaz, o bankadan olacak demişler. Mecburen dedikleri özel banka şubesine giderek hesap açtırmış. Banka kendisine banka kartının yanında bir de kredi kartı vermiş. İstemem dediyse de kredi kartı zorunlu demiş banka çalışanı.
Çalıştığı bu işyeri iki hafta sonra çıkışını vermiş. Bankaya gidip kartları iptal ettirmek istemiş. Demişler müşteri hizmetlerini arayacaksın.
Aramış müşteri hizmetlerini. Kartı kapattırmak istediğini söylemiş. Müşteri hizmetlerindeki çalışan, niye kapatıyorsun, şöyle böyle derken Suriyeliden şunu söyle, bunu söyle, kart şifreni ver demiş. Suriyeli de çalışan ne istediyse söylemiş. Tamam kartın kapandı diye görüşme sonlanmış.
Suriyeli sonra bankaya niçin gitti ise sanırım banka kartını kapattırmak için gitmiş olmalı. Burasını es geçmişim.
Banka, senin kredi kartında borç görünüyor demiş. İyi de ben onu kapattırdım. Hiç alışveriş yapmadım demiş. Banka, harcama senin değilse polise git demiş.
Suriyeli, esnafın yanına gelmiş. Adamın kredi kartı hesabından iki defa alışveriş yapılmış İstanbul'daki bir kuyumcudan. Biri 15 bin, öbürü 20 bin olmak üzere 35 bin lira. Kredi kartının limiti de 120 bin liraya yükseltilmiş.
Esnaf tekrar bankaya göndermiş. Git bu harcama benim değil diye oradan bir form doldur, bu borcu da ödeme diye akıl vermiş. Formu doldurmuş. Polise de şikayetçi olmuş.
Suriyelinin başına bu geleni duyunca üzülmemek elde değil. Bu gidişat nereye bilmem. Dolandıran dolandırana.
Kendisini polis, asker, banka diye tanıtıp kandıranları duydum da müşteri hizmetlerinden birinin kandırdığını ilk defa duyuyorum. Daha ne ilkler duyacağım? Yaşarsam, tüm bu olup bitenleri hayret ve ibretle izleyeceğim.
İşin garibi dolandıranların hiç insafı yok. Bu adam işsiz mi, parası var mı demiyor. Yerli, yabancı, zengin, fakir demiyor. Vurup geçip gidiyor. Vah yazık vah!
Bir söz de Suriyeliye olsun. Be kardeşim! Okuyup İngilizce öğretmeni olmuşsun. Orada belki de öğretmenlik yaptın, belki yapamadın. İç karışıklıkta postu deldirmeyip bu ülkeye postu atmışsın. Burada Arapça ve İngilicenin dışında Türkçe de öğrenmişsin. Ben öğretmenim demeyip ne bulunsa çalışmışsın. Hayatın her türlü cenderesinden geçmişsin ama bu kadar bilgi ve tecrübeye rağmen dolandırıcıları öğrenememişsin. Hoş biz de öğrenemedik insanların huzurunu kaçıran, insanların mutsuzluğu üzerine keyif çatan, insanı ayakta uyutan bu düzenbaz sahtekar dalaverecileri. Ne diyelim. Geçmiş olsun. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda...

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ...

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim de...