Ana içeriğe atla

Zafer Otobüs Durağı

Konya'nın Zafer semti hem araç trafiği hem de yaya yönünden çoğu kimsenin uğrak yeri.
En fazla araç yoğunluğu da Zafer Otobüs Durağında.
Bu durak hiç boş kalmaz. Hemen hemen her üç dört dakikada körüklü bir otobüs bu durağa durarak hem yolcu alır hem de yolcu indirir.
Yalnız çoğu zaman otobüsler durağına yanaşamaz. İki şeritli yolun solunda yolcu indirir ve bindirir. Haliyle yol da kapanır.
Otobüsler durağına niçin yanaşamaz? Çünkü kendi durağı özel araçlar tarafından işgal altında olur hep. Bedava park bulmuş benim insanım. Aracını bir güzel koyuyor.
Durmak ve park etmek yasak yazılı levhasına rağmen araçların otobüs durağına park etmesi belli gün ve zamanlarda değil. Hemen hemen sabahtan akşama ve gece vaktine kadar bu otobüs durağı kendine Müslüman insanımız tarafından park yeri olarak kullanılıyor.
Durağına giremeyen ve yanaşamayan otobüsler geriye kalan tek şeritte indi bindi yaptığı için trafik kilitleniyor. Otobüsün arkasındaki araçlar Konya Lisesine kadar durmak zorunda kalıyor.
Evimden çarşıya doğru giderken bu durağın karşısındaki yaya yolunu kullanarak geçerim. Her geçtiğimde de araçlarınızı kaldırın anonsu yapan zabıta aracı veya polis arabası görürüm.
Zabıta veya polisin buraya park edilmiş araçları kaldırmaları birden mümkün olmuyor. Çünkü aracını park edip işyerlerine alışverişe dağılan araç sahiplerinin o gürültülü ortamda anonsu duyması mümkün değil. Hoş, anonsu duysa da araç sahipleri tınmıyor.
Anons ve silecek kaldırma bir süre devam eder. Polis ya da zabıta tüm araçları kaldırıncaya kadar epey bir uğraşıyor. Durak boşaltılınca, yol açıldığı için trafik iki şerit birden güzel bir şekilde akmaya devam ediyor. Otobüsler durağına yanaşabiliyor. Trafik kilitlenmiyor.
Yolun rahatlaması uzun sürmüyor. Çünkü polis ya da zabıta gidince iki üç dakika içinde araçlar tekrar durağa park yapıyor. Yeni gelen otobüsler de mecburen yolda yolcu indirip bindiriyor.
Sabahtan akşama buranın trafiğinin kilitlenmesi böyle. Ben bir türlü bu işi anlamadım. Benim Müslüman kardeşim, iki adım yürümemek için tüm trafiği kitleme uğruna buraya niçin aracını park ediyor? Zabıta veya polis bu araç sahiplerine ceza yazmıyor mu? Yazıyorsa cezalar mı caydırıcı değil? Millet cezayı tınmıyor mu? İnanın, anlamış değilim.
Sabahtan akşama polis ve zabıtanın hiç görevi yok da bu durağa park eden araçları kaldırmak, Alâeddin Tepesinin etrafını turlamak zorunda mı?
Polis ve zabıtanın amirlerinin bu konuda yapacakları yok mu? Bu durum hep böyle mi olacak? Konya'nın huzurunu sağlamakla görevli kişiler bu durak hakkında ne düşünüyor acaba? Acaba kendilerine böyle bir derdimiz var, biz bu durağı bir türlü boşaltamıyoruz. Sizin bir öneriniz var mı diye hiç sormadılar mı? Polis ya da zabıta, bu durağın yanına gelip hep anons etmek zorundalar mı? Durağa aracını park eden sürücünün plakasına cezayı yazın geçin. Yoksa bu sürücüler otobüs durağına park etmenin yasak olduğunu bilmiyorlar mı? Eğer bilmiyorlarsa yetkileri var mı bilmiyorum ama gerekirse ehliyetlerine el konulsun. Sahibi aracın başında olsa hatta aracı çekiyorum dese dahi çekici çağırıp aracın, park sorunu olmayan rahat bir yere çekilmesi çok iyi olur. Bu da herkesin kulağına küpe olur.
Otobüs durağına park eden kendine Müslüman kardeşim, tek kelimeyle ayıp ediyorsun. Bir diğer ayıbı da burada kesin çözüm üretmeyenler yapıyor. Öyle ya yetkililer be için varlar? Çözüm üretmek için değil mi?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda...

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ...

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim de...