Ana içeriğe atla

Hep Devletini Düşünmüş Meğer

Esed ve ailesine ait milyon dolarlık araç galerisi görüntülendi. Hepsi de yepyeni.

Hepsine özene bezene bakmış ya da baktırmış.

Hepsi de tamirciye gitmesine ihtiyaç olmayacak şekilde kullanıma hazır.

Bize de Esed şöyle böyle dediler, kötünün kötüsü dediler. Tek adam ve diktatör dediler. Haliyle biz de yanlış tanıdık.

Halbuki o ben gidiyorum, ne haliniz varsa görün dememiş, bana yar olmayacak araçları kimseye yar etmem dememiş.

Her tek adam ve diktatör gibi ülkesine hizmet etmiş. Bu arabalar da bunun bir örneği.

Belki de zamanında bu araçları aldığı zaman kendine şu kadar araç aldı dediler. Halbuki giderken götürmediğine göre hepsini devleti ve devletin kullanımı için almış. Şayet kendisi için almış olsaydı, giderken bunları da götürürdü. Bu demektir ki kendisi için değil, devleti ve milletine adamış kendisini. 

O kadar aracı nasıl götürsün diyebilirsiniz. Pekala yok fiyatına satıp paraya tahvil edebilirdi. Çünkü yetim malıydı. Bunda tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardı. Hasılı emanet bilmiş.

Giderken de HTŞ liderine bırakmış. Alın tepe tepe kullanın demiş.

Halbuki Esed bize anlatıldığı gibi olsaydı, madem beni baştan indirdiniz, size iyilik yaramaz derdi, hepsini kırar, dökerdi, balyozla kırdırırdı. Hiçbir şey yapamasa, o kadar vakti olmasa, pekala ateşe verdirebilirdi.

Elhasıl diktatör ve tek adam deyip de geçmeyin. Bilin ki her tek adam ve diktatör kötü değildir. Belki de hiçbiri kötü değildir. Ülkesi için çalışıp didinmişlerdir. Biraz veya çok zararları olmuşsa, ülkesini sevdiklerinden, ülkesine hizmet etme aşklarından dolayı olsa gerek.

Sonradan ah vah etmektense, biz ne yaptık demektense, diktatörlerin kıymetini bilmek lazım.

Uzatmayayım, son sözüm budur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda...

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ...

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim de...