Ana içeriğe atla

Ezeli Husumete Doğru

Bildim bileli Fenerbahçe ile Galatasaray arasında ezeli bir rekabet söz konusu.
Geçmişi başarılarla dolu bu iki ezeli kulübün kendi aralarındaki maçları derbi olarak görülür.
Türkiye'de en fazla taraftar bu iki kulübe ait.
Bu iki köklü kulüp arasındaki ezeli rekabet, son yıllarda ezeli husumete doğru gidiyor.
Her maç sonrası bu iki kulübün başkan ve yöneticilerinin, gerekli gereksiz ve fütursuz açıklamaları, özünde sportmenlik ve centilmenlik olması gereken sporu, çirkinleştiriyor.
Çirkinleştirmekle kalmıyorlar. Kamuoyunu meşgul ediyorlar ve taraftarı geriyorlar.
Yapılan açıklamalar, saygı, sevgi ve centilmenlikten o kadar uzak ki tüm bu duruma, Federasyon, etkili ve yetkili kişiler seyirci kalıyor.
Bu iki kulübün yaptığı açıklamaları bir Anadolu kulübü yapsa başına gelmedik kalmaz. Belli ki bu iki takıma ne Federasyon ne de etkili ve yetkili kişiler ses çıkarabiliyor.
Bu gidişat ve sessizlik beni endişelendiriyor.
Görünen o ki bu lig bu sene bu şekilde bitmez.
Sanırsın ki bu lig bu iki kulübün tapulu malı.
Sanırsın ki başarı ve şampiyonluk sadece bu iki kulübe mahsus ve bunların hakkı.
Ligde en fazla ve hep korunup kollanmasına rağmen bu iki kulübün bu kadar ağlayıp sızlaması, veryansın etmesi normal değil.
Bu kadar korunup kollanmasına ve tüm kritik pozisyonlar bu iki kulüp lehine verilmiş olmasına rağmen hala bu iki kulüp veryansın ediyorsa, esemesi okunmayan, sürekli ve hep mağdur edilen Anadolu kulüplerinin oturup ağlaması lazım.
Şu var ki ligde sesleri hep gür çıkan bu iki takımın karşısındaki diğer kulüplerin sahibi yok. Bunların ligdeki görevi Fenerbahçe ve Galatasaray’ı şampiyon yapmak. Bunlar kedi köpek gibi birbirine saldırarak ligi babalarının çiftliği gibi evirip çevirecek. Anadolu takımları da bu iki kulübü şampiyon yapmak için bu ligde görünecek. Bunların şampiyon olması için asansör görevi üstlenecek. Hakları yenecek. Sürekli mağdur edilecek. FB ve GS de şu kadar şampiyonluğumuz var. Biz büyük bir takımız deyip bu ligde boy göstermeye ve egosunu tatmin etmeye devam edecek.
Bu kadar şampiyonluk almalarına rağmen GS’nin 2000 yılındaki UEFA ve Süper kupa hariç gözle her ikisinin görülür bir başarıları da yok. Her ne kadar hedefimiz Avrupa kupaları deseler de lig şampiyonluğu dışında ciddi bir hedefleri yok.
Avrupa hedeflerinin ve başarılarının olmaması şaşırtıcı değil. Çünkü değeri yüz milyon avroyu geçen takımları, değeri on milyon avro civarında olan Anadolu takımları karşısında tek tek dökülüyor. Oluşturdukları algı ve hakem desteğiyle zoraki maç alıyorlar.
Yazık Anadolu takımlarına. Daha ne kadar bu iki kulüp elinde madara olmaya devam edecekler? Yetmedi mi bu iki kulüp elinde mağdur edildikleri? Kim dur diyecek bu iki kulübün şımarıklığına? Bir devlet yetkilisi çıkıp sizin bu şımarıklığınız kabak tadı verdi demeyecek mi? Merak ediyorum, bu ülkede Federasyon ne için var? Görevleri seyircilik mi?
Görünen o ki etkili ve yetkili kişiler de bu iki kulübün elinde oyuncak. Kimse bunlara oturun oturduğunuz yerde. Ligde varız diyorsanız, diğer kulüplerden hiç farkınız yok diyecek?
Bu lig FB ve GS’in egosuna heba edilmemeli.
Anadolu kulüpleri, birlik olup sesini çıkaramayacaksa, haklarını arayamayacaksa, ellerini masaya vuramayacaksa, boşa ter dökmesinler. Alın lig sizin olsun demeli, ligde yer almamalı. Alın lig sizin olsun, körler ve sağırlar olarak ikiniz oynayın demeli ve ligden çekilmeli. İlla oynamak istiyorlarsa FB ve GS’nin olmadığı bir lig kurup orada futbol oynamalılar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda...

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ...

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim de...