Ana içeriğe atla

Alışverişleriniz Hep Toptan Olsun!

Dul bir kadının çok güzel bir kızı varmış.

Kıza herkes talip ancak annesi kızı için 50 milyar mihr istiyormuş, daha aşağı inmiyormuş.

Kıza aşık bir oğlan varmış. Çalışıp didinmiş. Ancak 3 milyar biriktirebilmiş.

Babası oğlanın bu durumuna bigane kalmaz. Getir bakalım şu parayı. Gidip kızı isteyelim der.

Oğlan parayı getirir ama umutsuzdur. Çünkü elde avuçta üç milyar var. 3 milyar bere, 50 milyar nere. Arada dağlar kadar fark var.

Kızın evine varırlar.

Baba kızın annesine, "Söyleyeceklerim bitmeden sözümü kesme. Kızını oğluma istiyorum. Aha bu da mihr olarak 1 milyar" der.

Kadının suratı asılır. Adam aldırmadan devam eder: "Seni de kendime istiyorum. Bu bir milyar da senin" deyince,

Kızın annesinin yüzüne bir tebessüm yerleşir ve

"Allah mübarek kılsın, hayırlı olsun" der. Böylece işlem tamamlanır.

Buna bir anlam veremeyen komşuları, “Hani 50 milyardan bir kuruş inmem diyordun” diyerek kadını sıkıştırırlar.

Kadın der ki:

"Toptan satışla perakende satış fiyatı her zaman değişir".

Yolda oğlu babasına sorar: “Kalan bir milyarı ne yaptın baba" diye.

Babası, "İkinci evliliğe razı olması için onu da anana verdim” cevabını verir.

Fıkra ya da hikaye bu kadar. Sakın ikinci evlilik caiz mi demeyin. Onu başkasının üzerine kuma gidecek kadın ile üzerine kuma gelecek kadına sormak lazım. İstenen 50 milyardan 1 milyara git olur mu demeyin. Adı üzerinde fıkra. Ayrıca Dul kadının dediği gibi tüm mesele, toptan satış ile perakende satıştan ibarettir. Öyle ya perakende daima yüksek olurken toptan da hep tenzilat olur.

Bu fıkrayı okuyunca Adıyaman’da 2000 öncesi çocuklarımı sünnet ettirmem aklıma geldi. Sadece oğlan babası değil, ben de böyle bir toptan sünnet yaptırmıştım da semeresini görmüştüm.

Şöyle ki:

Çocukları sünnet ediversin diye Kahta’da ün yapmış bir sünnetçi bulmuştum. Kaça sünnet yaptığını sordum. 2,5 milyona dedi. İndirim yapar mısın dedim. Hayır dedi. Bu fiyata tavdım. O değilden toptan olursa ne olur dedim. Toptan derken dedi. Üç çocuk var. Sünnet olacak dedim. O zaman beherini 2 milyondan yaparım dedi. 7,5 milyonu gözden çıkarmışken böylece 1,5 milyon cebimde kalmıştı.

Yine bu fıkra krizi iyi yönetmeye uygun bir fıkra olarak da anlatılabilir. Burada ilk baba krizi iyi yönetmiş. İkinci baba toptan indiriminden faydalanmış.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda...

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam ...

Sami Hoca

Sami YÜCE İçi nasıldı bilmem ama dışa karşı şen şakrak biri idi.  Bulunduğu ortamlarda insanları güldürmeyi becerirdi. Şaka yapar, şakadan da anlardı. Çağın yaşatan Nasrettin hocasıydı.  Girdiği ortama çabuk intibak sağlar, insanlarla hemen iletişim kurardı.  Uzaktakileri belirli periyotlarla telefonla arayarak hal hatır sorardı.  İnsan canlısı biri idi. Herkesin derdi ile dertlenirdi.  Büyükle büyük, küçükle küçüktü.  Eli açık biriydi. Yedirmekten, izzet ve ikramdan kaçınmazdı. Dinlendik, Avcıtepe, Habiller, Güneysınır İlçe Müftülüğünde, Güneybağ ve Mevlana Mahallesindeki camilerde görev yaptı.  Görevine sadık biri idi. Mesaisi namaz vaktinden namaz vaktine değildi. Namaz harici bile camideydi. Görev yaptığı camileri tertemiz tutar, camlarına varıncaya kadar caminin temizliğini yapardı.  Paraya önem vermediğinden midir para yönünden yüzü pek gülmedi. Paraya ihtiyacı olduğunda kredisi vardı. Kimden borç istese eli boş dönmezdi. Şu gün vereceğim de...