Bazen vermek istediğin mesajın anlaşılması için yerinde ve zamanında anlatılan bir kıssa cuk oturur ve fazla söze hacet olmaz. Çünkü kıssadan maksat hisse almaktır.
Ne yazık ki kutuplaşma, aşırı sevgi ve nefret, önyargı, bağnazlık ve fanatiklik, kıssalardan hisse alma dönemini geride bıraktı. Çünkü söylenen sözden ziyade kimin söylediğine bakar olduk.
Her ne kadar söylenen sözden ziyade söyleyene ve onun etiketine bakar olsak da sağduyusunu, basiretini ve ferasetini bırakmayan lar ve aklını liraya vermeyenler için geldiğimiz noktayı ortaya koyan bir hikayeye burada yer vermek isterim:
Adamın biri yolda seyrederken bir kuyunun başında dinlenmekte olan ihtiyar bir bedeviye rastlar. Biraz su içmek ve dinlenmek için bedevinin yanına oturur. Selam kelamdan sonra bedevinin merkebinin sırtında duran yükün bir hayli ağır olduğu dikkatini çeker. Sırtına yüklenmiş aşırı ağırlıktan, hayvancağız neredeyse yere çökmek üzere olduğunu görür. Yükün ne olduğunu anlamak için ihtiyar bedeviye sorar:
“Bey amca, nedir bu hayvanın sırtına vurduğun yük? İhtiyar: O yükün bir tarafında ev ihtiyaçlarım olan gıdalar, diğer tarafta da onları dengeleyen toprak var” der.
Adam: “Peki amcacığım, o bir tarafa doldurduğun toprağı boşaltıp gıda maddelerini ikiye bölüp o şekil dengelesen daha iyi olmaz mı? Böyle yapınca hayvanın yükünü hafifletecek ve daha çabuk yol alacaksın. Yani yük yarı yarıya hafiflemiş olacak. Bu nedenle merkebin de rahatlayacak tabi.” şeklinde açıklama yaparak adama akıl verir.
İhtiyar bedevi: “İhtiyarlık işte bunu düşünememişim. Güzel ve doğru bir öneri. Öyle yapayım.” der.
Adam, ihtiyara önerdiğini gerçekleştirmek için biraz da yardım ettikten sonra “haydi uğurlar ola” deyip gitmek istediği istikamete doğru yürümeye başlar.
İhtiyar bedevi, adamın arkasından seslenir:
—Sen bir kabile başkanı mıydın?
—Hayır.
—Öyleyse bir din bilginisin demek?
—Yok. Ben ne kabile reisiyim ne de bir din bilgini. Halktan fakir biriyim deyince,
Morali bozulan ihtiyar bedevi, kendisine doğruyu öneren adama şöyle bağırır:
“Allah cezanı versin. Ben de seni bir şey sanmıştım. Bir halt değilsen bana nasıl yol yordam gösterme cüretinde bulunursun? Seni bir adam sandım ve merkebimin yükünü de bozup değiştirdim” diyerek az önce akıl verene veryansın eder. ve hayvancağızın yükünü tekrar eski haline çevirir.
Hikaye burada son bulur. Sakın bu hikaye bir bedevi ile fakir biri arasında geçmiş ve geçmişte olmuş diye düşünmeyelim. Asırlar geçse de ne saçma diyebileceğimiz bu yaklaşım tarzı günümüz bilişim ve teknoloji çağında da devam ediyor. Çoğu da tahsilli, makam ve mevki sahibi.
Gerçek şu ki insanların çoğunu fikirler değil, şahısların etiketi ilgilendiriyor. Halbuki söyleyene değil, söylenene bakmak gerek.
Not: Hikaye ve yer yer açıklamaları için Mehmet Cömert’e teşekkürler.
Yorumlar
Yorum Gönder