Ana içeriğe atla

Ali Koç Şov

2022-2023 sezonunun süper kupa maçı takımların da görüşü alınarak Suudi Arabistan'da oynanmasına karar verilmişti. Cumhuriyetin 100.yıl kupasının bu ülkede oynanması kararına, kamuoyunda büyük tepki gelince, FB ve GS takımları bu tepkiyi nasıl lehimize çeviririz hesabı yaparak Atatürk'ün arkasına sığındılar. Her iki takım maça çıkmamak için kırk dereden su getirdi. Karşılıklı yapılan protokolde olmayan istekte bulundular. Sonunda maç oynanmadan geri gelindi. Takımlarımızın ilk şovu burada bitti. Haklarını yemeyelim, kamuoyundan büyük alkış aldılar. Çünkü şov demek alkış demektir.

100.yıl kupası ne zaman oynansın, nerede oynansın derken sonunda Şanlıurfa'da oynansın dendi. Ali Koç'a sordular ne zaman oynansın diye. Ocakta yedi maç oynayacağız. Bu ay oynanırsa kabul etmeyiz. Bunun kararını federasyon verecek. Sanırım seçimden sonraki cuma uygun olur görüşünü belirtti. Federasyon 5 Nisan değil de 7 Nisanda oynanması kararını verdi. Yani Ali Koç’un isteği yönünde.

Hem Avrupa'da top koşturan hem de sezonun şampiyonluğuna oynayan FB zorlu Trabzon maçına çıktı. Maç boyunca Trabzon seyircisi maçı tatil ettirmek için elinden geleni ardına koymadı. Sahaya yabancı maddeler atıldı. Gerilimi yüksek bu maç çoktan tatil edilmeliydi ama maçın hakemi buna cesaret edemedi. Buna rağmen bu zorlu maçı FB bileğinin hakkıyla kazanmasını bildi. Maç sonrası Trabzon seyircisinden bazıları sahaya girdi. Seyircilerle FB'li futbolcular arasında meydan savaşına sahne oldu Avni Aker Stadı. 

Bu maçta cereyan eden olaylar nedeniyle her iki takım disipline sevk edildi. Trabzon'a 6 maç seyircisiz maç oynama cezası verilirken kavgaya karışan FB'li futbolculardan bazılarına nefsi müdafaa dendi, ceza bile verilmedi. Sadece iki futbolcuya birer maç ceza verildi. Her iki takım da sembolik ceza ile kurtuldu. Halbuki özellikle Trabzonspor daha ağır ceza almalıydı. 

Zaman zaman basına beyanat veren Ali Koç şovuna devam etti. Bir ara aday olmayacağım kulübü bırakacağım dedi. Benim başkanı olduğum kulübü şampiyon yapmazlar dedi. Kulüpler Birliği başkanlığından istifa etti. Israrlara dayanamayarak istifasını geri aldı. Lige bundan sonra yabancı hakem isteriz dedi. Kulübü ligden çekmeyi gündeme alacağız dedi. Halbuki daha önceki konuşmalarında ligden çekilme söz konusu değil demişti. Biz nisan ayında yedi maç oynayacağız. Süper kupanın tarihi değişsin. Biz ülkeye puan getiren tek takımız. İsteğimiz kabul edilmezse süper kupaya çıkmayız dedi. Üyeleri toplayarak tek başına karar verecek yetki aldı. Ligden çekilmeyi haziran ayına erteledi. Yani lig bitince bu konuyu gündeme alacak. Süper kupa tarihi yaklaştıkça Şanlıurfa'da oynanacak maça çıkmayabiliriz. Çıkarsak da U-19 takımıyla çıkacağız. Bizden habersiz Şanlıurfa'daki maç için plan yapmayın dedi taraftarına. 

Gün geldi. U-19 takımını sahaya sürdü. Maçın ilk dakikasında da takımı sahadan çekerek maçın tatil edilmesini sağladı. 

Ali Koç'un şovu şimdilik bu kadar. Bundan sonra ne şovlar yapacak. Bunu da zaman gösterecek. 

Ali Koç veya FB ne kadar mağdur? İşin detayını bilmiyorum. Gerçekten FB mağdur ediliyor olabilir. Ama mağduriyet Süper Kupa maçına çocukları çıkararak onları emellerine alet etmek olmamalıydı. Şanlıurfa halkı belki de tarihinde ilk defa iki güzide ve ezeli takımın maçını izleme imkanına kavuşmuştu. Bu da Ali Koç’un şovu sayesinde gerçekleşmedi.

Ali Koç ne kadar haklı veya haksız iddiasında değilim. Yalnız mağduriyet için sorumlu bir makamda olan birinin böyle yollara tevessül etmemesi lazımdı. Beni endişelendiren, bu sezon bu lig bu gerginlikle kazasız belasız biter mi? Şimdiden ülke FB haklı veya haksız demek suretiyle ikiye bölündü. Tüm bu olup bitenlerden sonra FB bu sezonu şampiyon tamamlayamazsa ülkeyi ne tür olumsuzluklar bekliyor, bunu hep beraber göreceğiz. İnşallah endişem yersiz çıkar. Yalnız sorumlu makamdaki insanların sorumsuz beyanat ve davranışları seyirciyi önü alınamaz noktaya sürükleyebilir.

Beni endişelendiren bir diğer konu Ali Koç ardı arkasına gerilimi yükselten bu şovlarını yaparken etkili ve yetkili insanların sessizliği ve bu olaylara müdahale etmemesi. Bu arkası gelmez şovlar sonucunda yarın birkaç kişinin ölmesini mi bekliyorlar? Devlet aklı nerede merak ediyorum. Bir diğer merakım, Ali Koç’un bu yaptıklarını bir Anadolu kulübü yapsa başına neler gelir, bunu da kamuoyunun insafına bırakıyorum.

Ali Koç’un ne yapmak istediğini en iyi kendisi bilir. İçini okuma imkanımız yok. Ancak olup bitenden yorum yapabilirim. Gerçekten Ali Koç’un amacı ne? Sanırım GS’nin iki puan gerisinde şampiyonluğu kovalama fobisini yaşıyor. Şampiyon olamadığı takdirde gerekçe hazırlıyor. Şimdiden mızıkçılık yaparak kamuoyu oluşturmaya çalışıyor. Kısaca Ali Koç’un yaptığı bu şovlarının arkasında lig şampiyonluğunu elde etmek yatıyor. Sonuç ne olur bilmem ama Ali Koç akıllı adam vesselam. Çünkü mızıkçılık yapanlar daima kazanır.

Bir diğer husus FB ve GS hiç hakemlerden dert yanmasın. Bu iki takım hiç olmadığı kadar korunuyor. Daha hakemler ne yapacak? İnan anlamakta zorlanıyorum. Ali Koç unutmadın ki yabancı hakem kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Ali Koç bu oyunlara gireceğine ligin alt sırasındaki takımlara kendi sahasında nasıl maç verdiklerine bir baksın. Takımı yenik durumda iken 90 artı birde takımı kaç defa penaltı kazandı? İstatistiklere bir baksın.

Yazım uzadı ama şu konuya da değinmek istiyorum. Bildiğim kadarıyla bizim spor kulüpleri tıpkı siyasal partiler gibi dernekler kanununa tabi. Nasıl bir kanunsa karar merciinde o kadar insan olmasına rağmen hem siyasal partiler hem de kulüplerde tek başkanın sözü kanun. Baş ne karar veriyorsa yönetim kurulu o kararı alıyor. Karar vermesi için başkanı tek yetkili kılıyor. Ülke yönetmeye talip siyasal partiler ve milyonlarca camiayı temsil eden kulüpler dernekler kanununa göre yönetilmemeli. Her şey başkanın veya parti liderinin iki dudağının arasında olmamalı. Takımlar başkanların babasının çiftliği değil.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde