Ana içeriğe atla

FB ve GS Yerimiz Dar Dedi

Suudi yetkililer, GS ve FB'li futbolcuların sahaya çıkarken ısınmak için Atatürk posterleri ve Atatürk resimli formalarla çıkmak istemesini kabul etmedi. 

Bunun üzerine takımlar sahaya çıkmadı ve yanlış hesap bu sefer Bağdat'tan değil, Suudi Arabistan'dan döndü. 

Hasılı gittiğimiz gibi maç yapmadan geri döndük. 

Bu aşamadan sonra maçın oynanmasına dair günah keçisi aramanın bir gereği yok. Bir defa Süper kupanın Suudi Arabistan'da oynanması yanlıştı. Fikir babası dahil karar merciinde kimler varsa birinci derece suçlu onlar. 

Normal ve orta zekaya sahip birine bu süper kupa nerede oynansın dense saydığı onca seçenek arasında maçın Suudi Arabistan'da oynanmasını saymaz. Çünkü Suudi Arabistan dendi mi akla hac ve umre için gitme gelir. Futbol hiç gelmez. Bu iki seçenek dışında Suudi Arabistan'ın hiçbir cazip yönü yok. Futbolun beşiği de değil. 

Kısaca macera arayan takımlarımız ve bağlı bulundukları futbol federasyonu bu maçı yapmak için Avrupa, Asya, Afrika'yı düşünebilirdi ama Suud hiç düşünülmemeliydi. Bu maçı illa İstanbul dışında oynamayı düşündülerse İzmir, Bursa, Kayseri, Konya gibi şehirlerimizde bu maç oynanabilirdi. 

Maçın zamanlaması da yanlış. Geçen sezonun kupası bu zamana kalmamalıydı. Çünkü her iki takımın çoğu futbolcusu yabancı. İnanç yönünden çoğu Hristiyan. Bu inanca sahip kişiler için aralığın son haftası ile ocağın ilk haftası Noel, yılbaşı gibi anlamlar ifade eder. Maç oynasaydı bile akılları Noel’de kalacaktı. Ayrıca iki takım birkaç gün önce lig maçı yaptı ve yenişemedi. Aynı iki takımın başka maç yapmadan tekrar karşı karşıya gelmesinin bir anlamı yok. Tüm bunlar göz önüne alındığında zamanlama ve yer seçimi olmayacak iş. Ancak ben yaptım oldu denir diyeceğim. Bu da denmez. Çünkü bir maçı ağızlarına ve yüzlerine bulaştırdılar. 

Diyelim ki her yönüyle yanlık yaparak bir karar aldılar. Bu aşamadan sonra bu maç her ne olursa olsun oynanmalıydı.

Görünen o ki takımlarımız Suudi Arabistan’a oynamak için gitmemişler. Açıkçası şov yapmaya gitmişler. İstiklal Marşı, bayrak, Atatürk poster ve forması olsa da öyle zannediyorum bu işin gerisinde iki takımın da arkasına sığındığı bir bahane oldu Atatürk.

Bu bahaneyi üretmelerinde, maçın Suudi Arabistan’da oynanmasına kamuoyundan gelen büyük tepkinin neden olduğunu düşünüyorum. Çünkü herkes para için gittiniz dedi. Öyle zannediyorum bu yanlıştan nasıl döneriz de işi kotarırız, çizilen karizmamızı düzeltiriz hesabı yapmışlar.

Takımlarımıza sormak gerek. Madem Cumhuriyetin yüzüncü yılından mütevellit maça Atatürk posteri ve formasıyla çıkacaktınız. Atatürk’ü ne kadar sevdiğinizi göstermek istediniz. Maçın yerini belirledikten sonra maça dair protokol hazırlanırken Atatürk posterini ve Atatürk baskılı formalarla çıkarız maddesini ekletmeniz gerekmez miydi. Ev sahibi olmaz böyle bir şey derse protokol hazırlanmadan bu iş başlamadan biterdi. Başka seçenekler değerlendirilir. Suudi Arabistan’a da gidilmez, masraf edilmezdi. Olması gerek buydu. Ama böyle yapsalardı, gündem olmazlar, şov yapamazlardı. Lütfen bayrağı, İstiklal Marşını ve Atatürk’ü emellerimize alet etmeyelim.

Protokolde olsa da olmasa da Suudi Arabistan’ın yerinde olsaydım takımların her istediğine tamam derdim. Ama bildiğim Suud böyle yapmaz. Çünkü onların kendi doğruları vardır. Ayrıca onların her şeyi krallarıdır. O ne derse kanun odur. Bu yönüyle bakılırsa orada çöl kanunları geçerli diyebiliriz.

Tekrar takımlarımıza dönersek Suud’un yaptığını tasvip etmemekle beraber takımlarımız bu ülkeye misafir gittiler. Misafir ev sahibine tabidir. Yedirdiğini yiyecek, giydirdiğini giyecekler. Çünkü misafir ev sahibinin danasıdır. Beğensen de beğenmesen de durum budur.

Hasılı takımlarımız, federasyon, Suudi yetkililer bir krizi yönetmeyi beceremediler.

Bu aşamadan sonra 2022-2023 sezonunun süper kupasını oynamanın bir gereği yok. Sezonun süper kupasını bir önceki derbiden hareketle her iki takımı da eşitler arasında birinci kabul edip kupayı her ikisine de verelim. Arşivlere 2022-2023 sezonunun süper kupası GS ve FB arasında paylaşılmıştır şeklinde geçsin. Olmadı kura çekin. Olmadı. Son derbi FB sahasında yapıldı. FB sahasında rakibini yenemedi. Kupa GS’ın deyin. Daha olmadı. Geçen sezonun kupası sahipsiz kalsın ve bu iş bitsin. Her ne yaparsanız yapın ama yeniden kupa maçı yapmayın.

Yorumlar

  1. Merhabalar Sayın Hocam.
    Perdenin arkasında ne var ne yok biz bilmiyoruz. Ancak böyle bir maçın Suudi topraklarında oynanmasına ben de ta ilk baştan kızmıştım. Ancak eğer, bu eleştirilen işten paçayı kurtarmak için Atatürk'ü gerçekten malzeme yaptılarsa , çok ayıp ve büyük bir namussuzluktur. Yazıklar olsun. Eğer gerçek böyleyse, takımlara helal olsun. Ben de böyle zannederek blog sayfamda bir post paylaştım.
    Selam ve saygılarımla, sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir yeni yıl dilerim.

    YanıtlaSil
  2. Olayın perde gerisini Bilme imkanımız yok. Yalnız geldiğimiz nokta itibariyle bu maçı Avrupa’da yapmak istedikleri ama hiçbirinin kabul etmediği, Suudi şerin üste para verelim dedikleri, bunu kabul ettikleri, kamuoyuna büyük tepki gelince FB ve GS'ın işin içinden sıyrılmak için Atatürk'ün arkasına sığındıkları, sözleşmede olmadığı halde ilave istekte bulundukları, maçı nasıl iptal ettiririz planı yaptıkları görünüyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar.
      Yani hazırlanan onca şey, gerçek Atatürk sevgisi değil, İstiklal Marşı, pankartlar vs. Hepsi düzmece miydi yani? Maçı iptal ettirebilmek için bir komplo muydu bu hareket?

      Benim anlamadığım şey, bu maç Türkiye'de oynanamıyor mu? İlla yabancı bir ülkenin stadında mı oynanması gerekiyordu? Suudi Arabistan seçildiği için, spor camiası buna tepki gösterdi, kulüp üyeleri ve futbol takımı oyuncuları da bu tepkiyi bertaraf etmek için böyle uyduruk bir şeyler üretildi ve sahaya sürüldü, Suudlar'da karşı çıktılar. Ama burası gerçek değil mi?

      Sayın hocam benim o taraklarda bezim olmadığı için konuyu bir türlü anlayamadım zaten. Biz masumumuz.
      Selam ve muhabbetle.

      Sil
    2. Kimsenin Atatürk sevgisini sorgulamam. Sevgide samimi olabilirler. Şu var ki din, Atatürk gibi değerler bu ülkede birilerinin zaman zaman arkasına sığındıkları bir korunaktır. Bu maç pekala bu ülkede ede yapılabilirdi. Seyirciden gelen para onlar için çerez parası. Suud 60 milyon kupayı alana, 40 milyon da yenilenme para teklif etmiş. Suud dünya kupasını kendi ülkelerinde olmasını bastırıyor. Ünlü futbolculara dünya para verdi. Ülkenin adını duyurmak istiyor. Finans ve sportif şeklinde. Bizimkiler parayı iyi görünce atladılar. Bunu ülkemiz de yapıyor. Çünkü para bizim için her şey. Şerefsiz diyene de gittik. Katil dediğimize de.
      Zamanında protokol, şartlar belirlenip imzalamışlar. Ne dedilerse Suud tamam demiş. Çünkü reklamını yapacak. Protokol kurallar gereği FİFA'ya bildirilmiş. Protokolün dışına çıkılmaz. Gel gör ki evdeki hesap çarşıya uymaz. Kamuoyu Suudi'de maçın oynanacağına büyük tepki gösterdi. Para için bu yapılır mı dedi. Takımlar bu işi nasıl lehimize döndürürüz işine girişti. Protokolde olmamasına rağmen son dakika golü atmaya kalktılar. Atatürk posterleri, Atatürk resimli tsörtlerle çıkma, Yurtta sulh, cihanda sulh, Ne mutlu Türküm diyene yazılarıyla girmeyi dayatmışlar. Olay bu. Suud da bunu kabul etmeyince bizimkiler işi Suud'a yıkmış oldular. Atatürk'ü de buna alet ettiler. Spor kamuoyuna, Karar gazetesinde Yıldıray Oğur, Ahmet Çakar, Fatih Altaylı ve niceleri değindi. Hasılı takımlarımız iyi sınav vermesi.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde