Ana içeriğe atla

Dertli ve Tuzu Kuru

Hayat, dertlilerle tuzu kuruların arasında gelip geçiyor. İç içe yaşayıp gidiyorlar.

Tuzu kuru olmalarında sorun yok. Varsın böyle yaşasınlar. Dertlilerin derdine tercüman olup en azından dertlerini dinleyip anlayış gösterecekleri yerde aşkın gözü kör ettiği gibi savunmacı anlayış içine girmeleri insanı kahrediyor.

Biline ki bu tip tuzu kurularla aynı dil konuşulsa da asgari seviyede bile anlaşmak mümkün değil.

Şu tür konuşma eksik olmaz bunlarla. İlki dertli, ikinci ise tuzu kuru:

Hayat pahalılığı aldı başını gidiyor.

Geçmişi unutma. Eski günler daha felaketti. 

Geçmişte yaşamıyoruz. Bugün piyasa yangın yeri. 

Eskiden yoktu bir şey. Varsa da kuyruk vardı. Ben kuyrukları unutamam. Yaşamayan bilemez. 

Emeklinin durumu iyi değil. Aldıklarıyla geçinebilmeleri mümkün değil. 

Düşük emekli maaşı alanların çoğu ikinci işte çalışıyor. Hepsinin de evi var. Çoluk çocuk da kalmadığına göre bu maaş onlara yeter. Yetmese de bu emekliler zaten fazla çalışmadan emekli olanlardır.  

Kiralar çok yüksek. 

Ev sahipleri çok insafsız. 

Kurt puslu havayı sever.

Ne dersen de. İnsanımız aç gözlü ve fırsatçı.

Devlet de vergilere yüksek çekiyor. Devlet de mi fırsatçı?

Devlet olması gerekeni yapıyor.

Durmadan U dönüşü yapılıyor. 

Yapmayan mı var. Hepsi yaptı. 

Enflasyon çok yüksek.

Eskiden daha da yüksekti. Şimdi dünyada da yüksek.

Faizler indirilmişti. Seçimden sonra yükseltilmeye başladı. Ne dersin?

Zaten yükseltilmesi bekleniyordu.

Seçimden sonra döviz de yükseldi.

Herkes bekliyordu zaten.

Kur garantili yanlıştı.

Bir ihtiyacı karşıladı. İyi oldu. Değilse bugün döviz daha yüksek olurdu...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde