Ana içeriğe atla

Belediye Başkanlarına Açık Mektup

Sayın başkanlar!

Konya semt pazarları Konyalının haftalık alışverişlerini yaptıkları yerlerdir. 

Aşağı yukarı her mahallede vatandaşın bu ihtiyacını gidermek amacıyla belediyelerimiz açık veya kapalı pazar yerleri yapmaktadır. 

Belediyelerimizin son yıllarda ağırlık verdiği kapalı semt pazarları takdire şayandır ve birçok ile örnek olmaktadır. 

Belediyelerimiz semt pazar yerleri belirleyip yaparak pazarcının ve mahallelinin hizmetine sunuyor. 

Bir ihtiyacı gideren semt pazarlarına dair bu tespiti yaptıktan sonra pazar yerlerini doğru ve düzgün kullanmadığımız konusuna gelmek istiyorum. 

Belediyesinden vatandaşına ve pazarcısına varıncaya kadar hepimiz biliyoruz ki sabahında düzgün ve temiz bir şekilde teslim edilen pazar yerleri ister açık ister kapalı olsun, pazar dağıldıktan sonra savaş alanına dönüyor. Adeta pazarcı esnafı, satamadığı ne kadar çerçöp varsa, giderken pazar yerine döküp gidiyor. Yani pazar yerlerimiz pazar dağıldıktan sonra yüzüne bakılmayacak şekilde pis ve kirli bırakılıyor. Pis ve kirlilik ayak izinden ibaret olsa, kalabalık ortamda olur diyeceğim. Esnaf bile bile herkesin gözünün önünde ne kadar döküntüsü varsa onları yere döküp ya da saçıp gidiyor. Bu durum sadece bazı semt pazarlarına ve bazı pazarcı esnafının sünneti değil. Maalesef tüm esnaf çöpünü ve fazlalığını boşaltıp gidiyor.

Bu durumu görmek için belediye başkanlarımızın pazar dağıldıktan sonra bir pazar yerine gitmesinde fayda var. Görüntü kirliliğini göreceklerdir. Kendileri gidemese de pazar dağıldıktan sonra temizlemek için pazar yerine giren temizlik görevlilerine sorabilirler. Pazarın hali pürmelali nasıl desinler.

Nasılsa temizleniyor. Ha ayak izi ha sebze ve meyvenin çürüğü, çarığı veya kabuğu demeyelim. Ayak izinden kaynaklanan kirliliğe kimse bir şey demez. Her türlü pisliğin ve fazlalığın pazar yerlerine boşaltılması, Konya'ya yakışmıyor. Bu durum ne etik ne ahlaki ne dini ne de insanidir. Temizlik anlayışımıza ters bu görüntü bizim büyük bir ayıbımızdır.

Lütfen bu meseleyi basite almayalım, görmezden gelip göz ardı etmeyelim. Pazar yerlerinin pazar dağıldıktan sonraki pis görünümü acilen çözülmesi gereken başlıca bir sorundur. Bu sorunu da sizler çözeceksiniz. 

Bunun için işgaliye parası almaya gelen belediye görevlisi, her pazarcı esnafına çerçöp, pislik ve çürük çarığını koyması için yeterince büyük siyah çöp poşeti vermelidir. Esnaf çöpünü bu poşete doldurup ağzını bağlayacak. Giderken pazar yerinde bırakacaktır. Belediye temizlik ekipleri de pazar sonrası bu poşetleri toplayacak. Ardından gerekirse su ve sabun kullanmak suretiyle temizleyip yıkayacaktır. 

Sayın başkanlar ve belediye yetkilileri, bu hassasiyetime dair önerimi lütfen dikkate alın. Pazar yerlerine bu temizlik anlayışını sayenizde yerleştirelim.

Yorumlar

  1. Güzel bir seslenme olmuş bu yazı,
    Konyalısınız? yarı hemşeriyiz sizinle:))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım dikkate alırlar. Semt pazarları konusunda Konya epey mesafe alması gerekiyor. Bizde seçmece de yok. Yavaş yavaş bazı pazarcılar seçtşrmeye başladı. Ama yeterli değil. Bu arada memnun oldum hemşehri olduğumuza. Bu arada yarı Konyalı derken eşiniz mi Konyalı?

      Sil
    2. Hayır babam Akseki'li önceden Konya'ya bağlı imiş. , Konya'da Meram da ve Ilgında akrabalarım mevcut ondan yarı Konyalıyım dedim. Ama bulunduğum şehirde Konyalıların arasında büyüdüm babam vesilesi ile, çoğunluğu Taşkentli idi, bitişik komşumda onlardan biri Taşkentli kendisi.

      Sil
  2. Akseki yakın bize. Ben de Meram'da oturuyorum. Bizde eşinin memleketinde oturanlar, tanışma esnasında ben de Konyalı oldum derler. Ondan dolayı sordum. teşekkür ediyorum verdiğiniz bilgiler için.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde