Ana içeriğe atla

Seçme Fıkralar (7)

Tabaka

Birisi koşarak hocaya gelir. Hocaya sorar ve aralarında şu konuşma geçer:

Hocam, tütün tabakam tuvalete düştü, bir şey olur mu?

Ağzı açılmış mı?

Hayır, hocam

İyi tuvalet kirlenmez o zaman.

Hoşaf

Hiç hoşlanmadığı biri hocaya yemekli misafir gelmek ister. Hoca gönülsüz de olsa yemeğe kabul eder.

O gün evinde sadece hoşaf vardır. Onu koyar misafirinin önüne. Misafir:

Hocam, aslında ben hoşafı pek sevmem, der. İyice morali bozulan hoca, bu misafire haddini bildirmek ister:

Benim eşek de sevmez, der.

Kim Cennetlik?

Bir papazla bir maliyeci ölürler. Münker Nekir hesaba çektikten sonra papazın cehenneme, maliyecinin de cennete gitmeye hak kazandığı söylenir.  Bu duruma papaz itiraz eder:

—Ama bu haksızlık. Zira ben bunca yıl kilisede hizmet ettim. Esas cennete ben gitmeliyim. Maliyeci değil. Bu itiraza melekler:

Bunda bir haksızlık yok. Sen kilisede dua ederken gelenleri hep uyuturdun. Maliyeci ise herhangi bir işyerine girdiği zaman bildikleri tüm duaları esnafa okuturdu, derler.

Utanmıyor artık

30 yaşlarında yatağa işeyen bir adam, utana sıkıla uzman bir doktora müracaat eder. Doktor bütün tahlil ve tetkiklerden sonra gerekli reçeteyi yazar.

Uzun süre değişik tedaviler uygulamasına rağmen doktor başarılı olamaz. Sonunda hastasına bir de bir psikolojik danışmana gitmesinin faydalı olabileceğini söyler.

 Aylar sonra eski hastasıyla karşılaşır doktor. “Nasılsın iyi misin, hastalığın geçti mi diye sorar. Hastası, iyi olduğunu söyler. Psikolojik danışmanın nasıl tedavi ettiğini merak eder ve sorar. Hasta, psikolojik danışmanın da tedavi edemediğini, yine yatağa işemeye devam ettiğini ama artık utanmadığını söyler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde