Ana içeriğe atla

Seçme Fıkralar (15)

Peşin Namaz

Bektaşi ile bir hoca birlikte yola çıkmışlar. Bir süre sonra hoca:
“Namaz saati” demiş, başlamış namaz kılmaya.
Rekat üstüne rekat, selam üstüne selam. Bektaşi’nin beklemekten canı sıkılmış. Hoca namazı bitirince sormuş:
“Yahu bu ne uzun namaz böyle?”
“Kazaya kalmış namazlarım vardı, onları eda eyledim.

Bektaşi: “Eh, ben de bir namaz kılayım” demiş ve başlamış namaza.
Ama ne namaz... bitmiyor, sonunda hoca dayanamamış:

“Erenler, senin namaz da uzun sürdü”.
“Önümüzdeki haftanın namazını kıldım”.
Hoca şaşırmış:

“Yahu olur mu böyle şey?”
Bektaşi gülmüş:

“Allah senin veresiyeni kabul ediyor da benim peşinimi niye kabul etmesin? ”


Trafik

Papazın biri bisiklet kullanırken polis bunu durdurmuş. “Ehliyet ve ruhsat lütfen!” demiş. Papaz, “ehliyetim yok ama cebimde incilim, sağ omuzumda İsa, sol omuzumda iyi melek var” demiş.
Polis, “Hem ehliyetin yok hem de bisiklete üç kişi biniyorsun” demiş.

Papaz ile Zangoç

Papaz, iki metre ilerisinde duran Zangoç’a sormuş:

"Gizli gizli sen mi içiyorsun kutsal şarabı?"
Zangoç’da derin bir sessizlik.
lyice köpürmüş papaz:

"Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun?"
"Hayır, buradan hiçbir şey duyulmuyor efendim!"
“Olacak şey mi? İki adım öteden beni duymuyorsun."

Zangoç bıyık altından gülmüş: "İsterseniz yer değiştirelim, anlarsınız." Yer değiştirmişler.

Bu kez Zangoç seslenmiş:
"Kilise için toplanan yardımları kim iç ediyor?"

Papaz kendi kendine söylenmiş:
"Hakikaten yahu! Buradan hiçbir şey duyulmuyor."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde