Ana içeriğe atla

Güzel ve Hikmetli Sözler (2)

13.Bugünün işini yarına bırakma!

14.Cinayete ses çıkarmayan caninin suç ortağıdır.

15.Sağlam ruh sahibi olanlar yalan söylemez.

16.İyi dostluklar hesapsız kurulur.

17.Kalabalıkların başı çoktur, beyni yoktur.

18.Herkesin kendini bir şey saydığı yerde, hiç kimse bir şey olamaz.

19.Yeteri kadar az, azdıracak çoktan hayırlıdır.

20.İnsan diliyle değil, yaptıklarıyla konuşmalı.

21.İnsanların ne kadar yükseldiklerine değil, nasıl yükseldiklerine bakmalı.

22.Kestirme yoldan adam olanlara dikkat!

23.Kuvvetine göre yük al, yoksa altında ezilirsin.

24.Yüksekliği istedim, onu alçakgönüllülükte buldum.

25.Yeryüzü taşla doludur ama pek azı boyunlara kolye olur.

26.Çözümde görev almayanlar, problemin bir parçası olurlar.

27.Bazı idealler vardır ki, o yolda mağlup olmak bile zafer sayılır.

28.İyimser, her felakette bir fırsat; kötümser de her fırsatta bir felaket görür.

29.Sen kendini aziz tutarsan, başkaları da aziz bilir.

30.Küçük olanı hor görme, dağlar çakıllardan yapılmıştır.

31.Bir ülke ki; orada küçük adamların boyları uzar ve orada güneş batmak üzeredir.

32.En sadık dostunuz, gölgenizdir. O da arkadaşlık etmek için güneşli bir hava bekler.

33.İnsanlar dünyada çabuk yükselenlere değer verirler. Oysa hiçbir şey, toz ve tüy kadar çabuk yükselmez.

34.Ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim.

35.Büyük olmak iyidir ama insan olmak daha iyidir.

36.Akıllı bir adam her şeyin farkına varır, budala bir adam ise her hususta fikrini söyler. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde