Ana içeriğe atla

Üslup Kişinin Kimliğidir

Bir iş yaparken niyet, konuşma, ifade edebilme, ikna edebilme, yapıp ettiklerimiz, eylemlerimiz ve sonucu, söz ve eylem birlikteliği, ilişkilerde nezaket vb önemli. Gördüğünüz gibi önemli olmayan yok. Belki de en önemlisi üsluptur. Zira üslup kişinin kimliğidir. Kimlik, kişinin bilinçaltını ortaya koyar. Sorunların çözümünde ve çözümsüzlüğe gitmesinde üslup en önemli faktördür. Güzel bir üslup, sorunu tereyağından kıl çeker gibi çözerken kötü ve kırıcı bir üslup ise sorunları dağ gibi büyütür. Bu yüzden vusulsüzlüğümüz usulsüzlümüzdendir denir. 

Usulün önemine değinmeden usulün ne anlama geldiğini bir hatırlayalım. “Bir amaca erişmek için izlenen, tutulan yol, yöntem, tarz“ demekmiş. Demek ki bir gayeye ve hedefe ulaşmak için izleyeceğimiz rota.

Örneklerden hareket edersek, kişinin iki sözünden biri küfür, hatta küfürle başlayıp küfürle bitiriyorsa, küfürbazlık bu kişinin kimliğidir. 

Eline geçirdiği güçten hareketle rakiplerine hep hakaret eden, diline hiç ayar vermeden ağzına geleni söyleyen kişi için hakaret kimliğidir. 

İnsanlara tepeden bakan kişiler için kibir kimliğidir. 

Normalde güzel üslup sahibi iken sinirlenince ağzını bozan kişinin gerçek kimliği sinirli anıdır. Zira içinde gizledikleri bu şekil ortaya çıkar. 

Üslupsuzluğumuz konuşma ve tartışma esnasında da görülür. Söz kesme, sesi yükseltme, araya girme ve dinlememe şeklinde. TV'lerdeki tartışma programlarında bu üslubun kötü örnekleri çokça var. 

Bazıları dünyanın kendi etrafında döndüğüne kendisini inandırmıştır. Bu yüzden kendisini her şeyin merkezine koyar. Kendine Müslümandır böyleleri. 

Örnekleri çoğaltabilirim ama gerek yok. Şu bir gerçek ki toplumun kahir ekseriyeti üslupta sınıfta kalır. Bugünden yarına sınıfı geçeceğimize dair bir emare de yok. Bu durumda kırıp geçiren, gittiği yere huzur vermeyen üslup sahipleri bu topluma bir güzellik yapsınlar. Egolarını ve görünmez kibirlerini dili olmayan dağa, taşa boşaltsınlar. Kısaca toplumdan uzak dursunlar. Yaparlar mı bu güzelliği? Yapmazlar. Zira bir kimlik ve kişilik edindikleri üsluplarına ters ve görevlerini ihmale girer bu. Onlar girecekler bir yere. Bozacaklar ortamın huzurunu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde