Ana içeriğe atla

Güzel ve Hikmetli Sözler (3)

37.Değişmeyen tek şey, değişimdir.

38.İnsana insan gibi muamele eden gerçekten mutlu kimsedir.

39.Her düşündüğünü söyleme, fakat her söylediğini düşün.

40.Okumuş cahil, hiç okumamış cahilden daha cahildir.

41.Gençliğin ne olduğu ihtiyarlıkta bilinir.

42.Aşağıda olan düşmekten korkmaz.

43.Siz kendinize inanın, başkaları da size inanacaktır.

44.Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve onun kadar da inemez.

45.Zarâfet, iç uyumun dışa yansımasıdır.

46.Dikkatsiz kimseler, hayatları boyunca geride kalmaya mahkumdur.

47.İçki kadehi övünüyordu: İyi bir matematikçi değilim, ama dört işlemi rahatça yapabilirim; insanın derdine dert ekleyebilirim, cebindekileri çıkarabilirim; onu ağrı ve sızılarla çarpabilirim; servetini de satıcılarla bölüşebilirim. Geri kalan kendisinin olur. Ayrıca çalışmalarından faiz alırım; sağlığından ve başarı imkanlarından da ıskonto yaparım.                                                                         

48.Hiçbir insan, hata işlemeyecek kadar olgun değildir. Herhangi bir eleştiriye sert bir karşılıkta bulunursanız, ilerleyemeyeceğinizi ispat etmiş olursunuz.

49.İdare ile kullanılan az servet, idaresiz kullanılan hazinelerden daha iyi yer tutar.

50.Öyle bir alanda yüksel ki başkalarını taklit etmiş olmayasın.

51.İnsanlar, hatalarını düzelmek için harcadıkları gayreti, hata yapmamak için harcasalardı, insanlık çoktan mutluluğa ulaşmış olurdu.

52.Denenmeden edinilen dostluklar, zamanla düşmanlık doğurur.

53.Doğru işlemeyen akılla, doğru gitmeyen saatin ne farkı vardır?

54.Kötülüklerden kaçınmak insanlıktır, kötülüklerle savaşmak ise kahramanlıktır.

55.Ne söylüyorsun, nerede söylüyorsun, kime söylüyorsun dikkat et.

56.İki şey yalandan ayrılmaz: Biri çok vaat etmek, diğeri ise fazla özür dilemek.

57.Ben ileride büyüyüp para kazanmaya başlayınca biriktiririm diyen aldanır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde