Çok okuyan mı daha iyi bilir çok gezen mi
sorusuna şimdilerde pek muhatap olmasak da geçmişte sıkça sorular sorulardandı.
Bir yerde bu soru sorulduğu zaman genellikle soruyu soranın almak istediği
cevap çok gezen olurdu.
Ben bu soruya çok gezen veya çok okuyan
cevabı vermeden önce hepinizin bildiği bir fıkraya yer vereceğim:
“Sarf ve nahiv (kelime ve cümle bilgisi)
ilmini ileri derecede bilen bir hoca, bir kayık kiralar. Denizde yol
alırken hoca kayıkçıya ilmini göstermek ister. Sarf ilmini bilir misin der.
Kayıkçı bilmem cevabını verince gitti ömrünün yarısı der hoca. Ardından nahiv
ilmini bilip bilmediğini sorar. Ona da bilmem cevabını alınca, gitti ömrünün
diğer yarısı der.
Bu minval üzere yolculuk devam ederken
denizde fırtına çıkar. Bu sefer soru sorma sırası kayıkçıdadır. Hocam, fırtına
çıktı, kayık devrilebilir. Yüzme bilir misin der. Hoca hayır cevabı verince,
kayıkçı, o zaman gitti ömrünün tamamı der”.
Burada cevabım okuma veya gezme demeyeceğim.
Okuma da olmalıdır, gezme de. Zira ikisi birbirini tamamlar. Okuma olmadan
derinlemesine bir bilgi ve birikim olmaz. Gezme olmadan da okunan şeyler
teoriden öteye geçmez. Gezme olmadan salt okuma, hayattan kopuk bir okumadır.
Okul ve okuma bir laboratuvar ise gezme, okuduğunu ve laboratuvarda gördüğünü
dışarıda uygulamak demektir. Zira gerçek hayat dışarıdaki hayattır. Gerçek
hayatı bilmeyenler okuldan sonra sudan çıkmış balığa dönerler. Çünkü hayat dediğimiz
okul ve okumaktan ibaret değildir. Hayat acımasızdır. O yüzden okulları, hayatın
içinden şekline dönüştürmek gerekir. Çocuk okul ve hayatı birlikte götürmelidir.
Okurken hayatı öğrenmenin yolunu da öğrenmelidir.
Bugün okullarımız bu yönüyle eksiktir. Hayattan
kopuk bir öğretimdir bizdeki. Okurken pratik olmadan sadece bilgi ve teori verilmrktedir.
Sadece okul değil, okula gidip gelirken bile çocuğumuzu hayattan kopuk yetiştiriyoruz.
Çoğu çocuk toplu taşıma nedir bilmez, okula nasıl gidebilirim sorgulaması yapmaz.
Çünkü okula servisle gidiyor, servisle geliyor. Bu şekil liseye devam eden bir öğrenciyle
karşılaştım. Öğrenciler törenden sonra dağılmış, bahçe boşalmıştı. Bir öğrencinin
bankta üzgün bir şekilde oturduğunu gördüm. Yanına varıp niçin beklediğini sordum.
“Arkadaşımla burada buluşacaktık. Bu yüzden servise binmedim. Arkadaşım da gelmedi.
Servis de gitti. Eve gideceğim ama nasıl gideceğimi bilmiyorum. Otobüs ne taraftan
gelir, onu da bilmiyorum. Bana otobüsün durağını gösterebilir misin” dedi. Yanına
düşüp otobüsün ne taraftan geleceğini, caddenin ne tarafında duracağını gösteriverdim.
Yolda giderken kaçıncı sınıf olduğunu sordum.11.sınıf olduğunu söyledi. Maalesef
servisle gidip geldiği için üç senedir geldiği okula alternatif gelip gitmeyi hiç
düşünmemiş.
Hasılı iyilik, kolaylık ve korumacılık yaptığımız çocuklarımıza okumaları için saçımızı süpürge ediyoruz ama onları hayata hazırlamıyoruz. 28.12.2022
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder