“Ülkenin birinde giyimine düşkün, kendini beğenmiş bir kral varmış. Kendini çok
akıllı sanan kral, giyim kuşamdan başka bir şey düşünmezmiş.
Günlerden bir gün komşu ülkenin kralı kendisini ziyaret etmek
istediğini bildirmiş. Elbette ki bizim kralın ilk aklına gelen yine
ne giyeceği olmuş. Hemen adamlarını çağırtmış.
“Tüm dünyaya haber gönderin” demiş. “Öyle bir elbise istiyorum ki,
dünyada bir eşi daha olmasın. Bana böyle bir elbise dikecek terziyi zengin
edeceğim. Misafirlerimi karşılarken bu elbiseyi giyeceğim.”
Kısa bir süre sonra haber her yana yayılmış. En iyi terziler,
ellerindeki kumaşlarla, saraya gelmişler. Hepsi yapacaklarını krala
anlatıyormuş. Ama kral anlatılanlardan hiçbirini beğenmiyor;
“Çok daha güzel olmalı” diye bağırıp duruyormuş.
Sonunda çok genç bir terzi çıkmış kralın karşısına.
“Sen ne getirdin bakalım” diye sormuş kral. Terzinin genç ve
tecrübesiz duruşu kralın umudunu iyice kırmış.
“Benim getirdiğim çok özel sevgili kralım” demiş genç terzi. “Size
öyle bir kumaş dokuyup, öyle bir elbise dikeceğim ki sizden önce kimse böyle
bir elbiseyi giymemiş olacak.”
Kral bu sözlere çok şaşırmış.
“Ancak bir şartım var” demiş genç terzi. “Giysiyi bitirene kadar
işimize hiç kimse karışmayacak.”
Kral aradığını bulmanın sevinciyle kabul etmiş bu şartı. Hemen iki
kese altın verip;
“Çabuk olun o zamana!” diye emretmiş.
Genç terzi hemen başlamış çalışmaya. Ertesi gün iki kese altın
daha istemiş kraldan. Kral hiç itiraz etmeden vermiş altınlarını. Aradan günler
geçtikçe, kral genç terzinin dokuduğunu söylediği kumaşı merak etmiş. Sonunda
dayanamayıp, çalıştığı odaya girmiş. Genç terzi tezgahın başında harıl harıl
çalışıyormuş. Kral sessizce bir süre izlemiş, bir şey göremeyince;
“Demek bunca zamandır boş oturdun ha!” diye kükremiş. “Kese kese
altınları ben boşuna mı verdim sana?”
Terzi sakin ve kendinden emin;
“Saygıdeğer kralım” demiş. Bu kumaşı sadece akıllı insanlar
görebilir. Bakın ne kadar da güzel oldu. Öyle değil mi?”
Kral ne diyeceğini şaşırmış. Aptal durumuna düşmemek için;
“Evet evet çok güzel” demek zorunda kalmış ve hızla çıkmış odadan.
Kralın elbisesi şehirde kulaktan kulağa dolaşır olmuş. “Sadece
akıllılar görebilir” İnsanların merakı bunu duydukça daha çok artıyormuş.
Sonunda tören günü gelmiş. Halk toplanmış, hazırlıklar bitmiş. Terzi kralı
soymuş ve gerçekten varmış gibi üzerine bir elbise giydirmiş. Sonra da
karşısına geçip;
“Çok şık oldunuz efendim” demiş. “Muhteşemsiniz.”
Kral genç terzinin bu iltifatları karşısında, aynada gördüğü
çıplak bedene hiç aldırmadan;
“Eline sağlık, çok güzel olmuş” demiş.
Kral yeni elbiseleri ile çıkmış saraydan. Dışarıda toplanan halk
kralı çıplak görünce çok şaşırmışlar. Ama kimse cesaret edip krala
gerçeği söyleyememiş. Birden küçük bir çocuk haykırmış;
“Kral çıplak!!!”
Ardından cesaretlenen halk, gülmeye başlamış. Kral geç de olsa
gerçeği böyle acı bir şekilde anlamış”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder