Ana içeriğe atla

Din Nedir, Ne Değildir? *

Bu yazının sadece başlığı bana ait. Gerisi, müellifinin kim olduğunu tespit edemediğim bir alıntıdır:

Din kesinlikle afyon değildir; fakat en kaliteli afyon dinden yapılır.

Din kesinlikle şarap değildir; fakat en çok din ile sarhoş ederler.

Din kesinlikle uyandırmak içindir; fakat en çok din ile uyuturlar.

Din kesinlikle ayıltmak içindir; fakat en çok din ile bayıltırlar.

Din kesinlikle uyarmak içindir; fakat en çok din ile uyuştururlar.

Din kesinlikle harekete geçirmek içindir; fakat en çok din ile felç ederler.

Din kesinlikle yaşatmak içindir; fakat en çok din adına öldürürler.

Din kesinlikle güzeldir; fakat en çok çirkinliği din adına yaparlar.

Din kesinlikle sorunun ve sorgulamanın dostudur; fakat soruların, sorgulamanın celladı olarak en çok dini kullanırlar.

Din kesinlikle özgürlüktür; fakat en çok din adına tutsak ederler.

Din kesinlikle selamdır, selamettir, huzurdur, umuttur; fakat en çok din adına savaştırırlar, din adına daraltırlar, din adına korkuturlar, din adına hayalleri paramparça ederler.

Din kesinlikle adalettir; fakat en çok din adına zulmederler.

Din kesinlikle güzel ahlaktır; fakat en büyük ahlaksızlıkları dindarlık kisvesi altında işlerler.

Din kesinlikle adam olmayı, şahsiyet olmayı emreder; fakat en çok din ile sürüleştirirler.

Din kesinlikle erdemdir, nezakettir, nezahettir; fakat en çok din ile yozlaştırırlar, din ile kabalaştırırlar, din ile çirkefleştirirler.

Din kesinlikle aydınlıktır; fakat en koyu karanlığı din ile kurarlar.

Din kesinlikle hizipleşmeyi yasaklar; fakat en çok din adına hizipleştirirler.

Din kesinlikle putçuluğu yasaklar; fakat en çok putu din adına dikerler.

Din kesinlikle aklı önceler; fakat en çok din ile delirirler, en çok din adına meczup olurlar.

Din kesinlikle sadece Allah'ın koyduğu hükümlerdir ve din sadece Allah'ındır; fakat en çok Allah adına hüküm koyarlar, en çok Allah adına din uydururlar.”

* 21 Aralık 2022 günü Barbaros Ulu adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde