Ana içeriğe atla

Başarmanın Sırrı

Gel oğlum, sana hiç yenilmemenin yollarını anlatayım. Uygularsan sırtın hiç yere gelmez. 
Ağzın iyi laf yapsın. 
Demagojiyi hiç elden bırakma. 
Rakiplerini önemse. Fakat bunu belli etme. Onlara hep tepeden bak. Onları hep belden aşağı vur. Daima savunmada kalsınlar. 
Gündemi hep sen belirle. 
Bir dediğin diğer dediğini tutmasın ama bunu bir futbolcunun top çevirmesi gibi yap. Sonra da ben dün ne idiysem, bugün de oyum. Hatta benim kitabımda geri adım atmak yoktur de. 
Etrafında seni uçan kuştan koruyacak, bir işaretinle karşı tarafı bombardımana tutacak beslemeler koy. Onları iyi besle. Yemlendikleri sürece senin kılıcını sallarlar. 
Herkese anladığı dilden konuş. Raconu daima sen kes. Hakaret et. Adına da tespit de. 
Önce bol sayıda dost edin. Düşmanların bu dostlarınla oluşturduğun kardeşliğe gıpta etsinler. Onlarla dostluğunu sözünün üzerine söz söylemedikleri müddetçe devam ettir. Baktın, bu konuda sana ihanet edeceklerse, onları tek tek harca. Yerlerini muti ve söz dinleyenlerle doldur. Onlar senin her sözünde bir hikmet arasınlar. Beraber çalışacağın kimseler ne kadar iyi ve yetenekli olurlarsa olsunlar, seni geçemeyecek kişilerden oluştur. Gören, bir o var, öbürleri boş desin. 
Dostluğun da ileri seviyede olsun, düşmanlığın da. Hep ileri uçlarda oyna ve tehlikeli sularda yüz. Ama hep zarar başkasına gelsin. 
Hiçbir suçu hiçbir şekilde üzerine alma. Hep başkasını hedef göster. Bunu da seni destekleyenlere anlattın mı keyfine diyecek olmaz. Bir müddet  sonra söylediklerine sen de inanırsın. Yeter ki sana şeksiz şüphesiz inanacak bir topluluk olsun. 
Hep sen konuş. Başkasının konuşmasına fırsat verme. 
Dini, dini söylemi, hamaset ve sloganı, ayet ve hadisi dilinden hiç düşürme. Özellikle işler tersine gitmeye başladığında dinle yat, dinle kalk. Çünkü din bu toplumda hep geçer akçedir. Dini söylemlerle karşında kimse ayakta duramaz. 
Hep şaşırtacak çelişkili işlere imza at. Asla başkası ne der deme. Merak etme, etrafında kanıksamış inananların olduğu müddetçe öl de ölürler, vur de, vururlar. Seni asla sorgulamazlar. Yeter ki her şeyiyle seni kanıksamış sevenlerin olsun. Ekmeğini alsan seslerini çıkarmazlar. Yeter ki her başarısızlığa bir kılıf ve mazeret bul. 
Rakip ve düşmanlarına yüzüne bakamayacağın her şeyi söyle. Bunu uzun süre devam ettir. Sonra menfaatin bu rakip ve düşmanlarla olacaksa, ben onun yüzüne bakamam deme. Hiçbir şey yokmuş gibi bir araya gel. Çünkü sende bu mide var. Hayatın içinde olur böyle şeyler de ayrıca. 
Hasılı, gittiğin bu yolda başarı için her yolu mübah gör. Hiç omurgan ve duruşun olmasın. Kimse tutamaz seni. Yeter ki bu canın bu teninde dursun. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde