Şehirlerimizde
yüksek katlı binalar arasında yeşil alanlara ihtiyaç var. Belediyeler imkanlar
dahilinde insanımızın nefes alabileceği yeşil alanları yapmaya çalışıyor. Eski
stadyumun yeri de Millet Bahçesi adı altında yeşil alan olarak kazandırıldı. Bu
alanın alabildiğine yeşil alan olmasını; küçük bir büfe, küçük bir mescit ve WC
dışında ayrıca binalara yer verilmese daha iyi olurmuş ama yetkililerimiz böyle
uygun görmüş.
Daha
açılışı yapılmasa da burası göze ve gönle hitap ediyor. Yürüyüş parkurundan,
oturma yerlerine kadar her şey düşünülmüş. Şimdiden birilerinin uğrak yeri
olmuş bu bahçe, açılışı yapıldıktan sonra insanların hoşça vakit geçirebileceği
yerlerden biri olacağa benziyor.
*
Bir
akşam ne tarafa yürüyeyim derken Anıt-Zafer-Kültür Park güzergahını kafamda
çizdim. Tam Millet Bahçesinin önünden geçerken yürüyüş parkuru dikkatimi çekti.
Şurada yanı başındayım. Niçin uzaklara gidiyorsun? Niye beni tercih etmiyorsun
şeklinde serzenişte bulunduğunu düşündüm. Niye olmasın dedim. Bir yerde yürüme
alanı olur da ben orada yürümem mi? Girişte önüme güvenlik geldi.
Girebilir miyim dedim. Tabi dedi. Köpekler var mı içeride dedim. Evet dedi. Bir
şey yapar mı dedim. Bize bir şey yapmadılar dedi. Bundan cesaret alarak o akşam
yürüyüşümü Millet Bahçesinde yaptım. 900 adım saydım parkurun uzunluğunu.
Birçok yürüyüş parkuruna göre uzundu ama daha uzun olabilirdi. En azından
alanın dört bir tarafına yürüyüş parkuru planlanabilirdi.
*
İşe
gitmek için Millet Bahçesinin önü benim güzergahım. Güneşin doğuşunun 8'e
yaklaştığı bugünlerde, sabahın karanlığında yollara düşüyorum. Vaktin erken
olması, havanın karanlık olması çok da önemli değil benim için. Feridiye
Karakolunu geçip Millet Bahçesine doğru giderken içimi bir korku kaplıyor.
Acaba yine köpekler var mı diye düşünüyorum. Bugüne kadar sağ olsunlar,
dördü-beşi birden hep beni karşıladılar kaldırımın üzerinde. Kah tek tük geçen
araçlara koşup havlıyorlar kah yayalara. Sağlı-sollu dinelmiş köpeklerin
arasından geçiyorum ama gelin onu bana sorun. Dilim durmadan Ayetel Kürsüyü
okuyor, ayaklarımın bağı çözülüyor. Köpek dönüp hav deyiverse yıkılacağım. Şaka
falan yapmıyorum, o kadar da değil demeyin. Köpek bir şey yapmaz, belediye
bunları kısırlaştırıyor demeyin. Köpek bu. Dişleri var en azından. Paçamdan
tuttu mu, dişlerini saat gibi geçiriverir. Sonra da kuduz aşısı yaptırmak için
hastanenin yolunu tutmam lazım.
Akşama
doğru da güneşin batmasına doğru yolun karşısına geçiyor bu köpekler.
Kaldırımın üzerine sere serpe uzanıp yatıyorlar. Karşı kaldırım yaya trafiği
yönünden yoğun. Tam geçeceğin yere akşam uykusuna yatmış oluyorlar. Kimi
aldırmadan geçip giderken kimi de yola inerek yoluna devam ediyor.
Başıboş
köpekler sadece Anıt-Millet Bahçesi bölgesinde mi bulunuyor? Şehrin her yerinde
bu şekilde kümelenmiş köpeklere rastlamak mümkün. Öyle zannediyorum, köpekler
yiyecek bulabilecekleri yerlere kapağı atıyorlar. Geçen gün yine Millet
Bahçesinin önünden geçerken bir hanımefendinin büyükçe poşetin içinde getirdiği
kemikleri köpeklere pay ettiğini gördüm.
Burada
anlatmak istediğim, 2021 Aralığında 17 maddelik genelgeye rağmen şehrin
merkezinde cirit atan bu başıboş köpekleri ne yapacağız? Alınan onca tedbire
rağmen hiç beklemediğimiz yerde karşımıza çıkıyorlar. Bu köpekler zararsız
olabilir, insanlara saldırmayabilir ama köpek bunlar. Benim gibi çoğu büyükler
bile bu köpeklerden ve havlamasından korkuyorsa, sabah erken saatte okulun
yolunu tutan küçük çocukların korkmaması mümkün mü? Hiçbir şey yapamıyorsak
bile Millet Bahçesi gibi şehrin göbeğinde bu köpeklerin kümelenmemesi için
yetkililerimizden tedbir almasını bekliyoruz.
* 26 Aralık 2022 günü Barbaros Ulu adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder