Ana içeriğe atla

Tecrübe Konuşuyor *

—Baba, hayat tecrübenden faydalanmak istiyorum.

—Tecrübe bir. Benim yaptıklarımı yapmayacaksın. 

—Ne demek bu şimdi? Halbuki beğendiğim yönlerin var. Onları örnek almak isterim.

—Ne beni ne başkasını örnek al. Kendin ol evlat. Nevi şahsına münhasır ol. Ama?

—Ama derken?

—Böyle diyorum da hiç tavsiye etmem kendin olmanı. Zira hayatını zindan etmiş olursun.

—Niye ki?

—Boş ver niyesini. 

—Tamam, söyle o zaman.

—Kulağını aç, beni iyi dinle. 

Her zaman her daim nabza göre şerbet ver. 

Bir taraf tutman gerekirse güçlünün yanında ol. 

Her yerde görüşünü söyleme. Daha doğrusu fazla konuşma. Çoğunlukla dinleyici ol. 

Bulunduğun ortamlarda renk verme. Konuşulanları dinle sadece. Konuşulanlar içine sinmese de hep noter gibi ol. 

Olaylara, kişilere, görüşlere vs. eleştirel yaklaşma. Doğrucu Davut olmaya kalkma. 

Sosyal medyayı kullanma. Kullanacaksan da orada yazı çizi işlerine girişme. Zira mimlenirsin. Bol bol resim, araba, dost ziyareti paylaş dur. Yani etliye sütlüye karışma. 

Görüşlerini söylememekten dolayı patlama noktasına gelmişsen, kapıyı ve pencereyi kapat. Kapalı kapılar ardında içini boşalt. Duvarlar dinlesin seni. Unutma ki böyle zamanlarda en iyi dostun duvarlardır. Zira sırrını paylaşmazlar. 

Herkesle iyi ve seviyeli ilişkiler kur ama yüzüne gülen herkesi dost sanma. Zor günlerinde yanında olanlar dostundur. 

Sırlarını herkesle paylaşma. Senden başkasına, başkasından sana laf getirip götürene güvenme.

Eksikliklerini sana söylemeyen ya da söyleyemenlerden uzak dur.

Bu dediklerimi yap. Bu dünyada hiç başın ağrımaz. Gül gibi geçinip gidersin.

*26. 11. 2022 günü Barbaros Ulu adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde