10 Kasım 2022 Perşembe

Siyasette Ötekileştirmenin Sonuçları

Türk siyasi tarihini az buçuk bilenler siyaset arasında dışlamanın, ötekileştirmenin, vebalı muamelesi yapmanın, hedef göstermenin çok tehlikeli olduğunu bilir. Bu konuda yazmadan önce şunu belirtmek isterim. Bu yazı siyasi bir yazı ama amacım siyaset yapmak, bir partinin lehine veya aleyhinde olmak değildir. Kendimce bir durum tespiti yapacağım.

Çok eskiye gitmeyeceğim. 1990 ve 2002 arası bu ülke tek başına çoğunluğu sağlamış bir iktidarla yönetilmedi. Çünkü siyasi parçalanmışlık beraberinde hep ikili, üçlü koalisyonu doğurdu. Bu zaman aralığında kurulan hiçbir koalisyon hükümeti de uzun ömürlü olmadı. Ya hükümet düşürüldü ya erken seçim kararı alındı ya ortaklardan biri koalisyonu bozdu. Tüm bunlar bir hükümet krizidir ve istikrarın bozulmasıdır.

Bu açıklamanın ardından kapatılan partilere gelmek istiyorum. Onlardan biri Milli Görüş partileri diye bilinen partiler. Liderliğini Erbakan'ın yaptığı Milli Nizam Partisi (MNP) irticanın odağı olduğu için kapatıldı. Yerine kurulan Milli Selamet Partisi (MSP) tüm partiler gibi 80 İhtilali ile birlikte kapatıldı. 80'den sonra Milli Görüş çizgisinde kurulmuş olan parti Refah Partisi (RP) idi. Girdiği seçimlerde yüzde 10 barajını geçemediği için varlık gösteremedi. 91 seçimlerine, listesinden gösterdiği Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi ile birlikte girerek yüzde 15 civarında bir oy aldı ve Mecliste temsil edildi. 94 mahalli seçimlerinde bu parti çoğu illerin belediye başkanlığını kazandı. Kurulduğu andan itibaren küçümsenen bu parti, 95 genel seçimlerine doğru giderken tüm partiler tarafından kara listeye alındı. Seçim öncesi çoğu parti lideri, seçim sonuçlarında RP ile koalisyon kurmayacağını meydanlarda deklare etti. Adeta vebalı kabul edildi bu parti. Birinci parti çıkan bu partiyle kimse koalisyona yanaşmadı. Kısa bir Ana-Yol hükümeti denemesi yürümedi. Güç bela Refah-Yol hükümeti kuruldu. Bu koalisyonun da ömrü 11 ay sürdü. 28 Şubat sürecinde bu parti irticanın odağı olmaktan kapatıldı. Yerine kurulan Fazilet Partisi (FP) de RP ile aynı kaderi paylaştı. FP'nin kapatılması ile birlikte bu çizgiden Saadet Partisi ve AK Parti doğdu. Saadet Partisi RP ve FP gibi Mecliste temsil edilmese de özgül ağırlığıyla siyaset arenamızda varlığını devam ettiriyor. AK Parti ise beş dönemdir tek başına iktidar ve bu ülkeyi 20 yıldır yönetiyor. Bu partinin büyümesinde başka sebepler de olabilir ama en önemli sebep bu çizgiden gelen partilerin büyük partiler, askerler tarafından tu kaka yapılması, dışlanması ve horlanmasıdır. Bizim halkımız ne yapar ne eder, mağdur olduğuna veya edildiğine inandığı partiyi iktidara taşır.

Gelelim HDP (Halkların Demokratik Partisi)'ye. Bu partinin kaderi de izledikleri politika ve düşünceleriyle olmasa da kapanma ve dışlanma yönüyle Milli Görüş partilerine benzer. Kaç tane partileri kapatıldı, kaç tane açıldı, inan bilmiyorum. Öyle zannediyorum, halihazırdaki HDP'nin ömrü öncekilerden daha uzun. Her ne kadar adı Halkların Demokratik Partisi olsa da tüm Türkiye halklarına hitap ediyoruz deseler de Kürt partisi olarak bilinen bu parti, Meclisin üçüncü büyük partisi olmasına rağmen hakkında kapatma davası açıldı. Yargılanması halen devam ediyor. Milli Görüş partileri irticanın odağı gerekçesiyle kapatılırken genelde Kürt oylarını alan bu partiler de terörün odağı olma gerekçesiyle kapatıldı. Bu gerekçeyle HDP de çoktan kapatılırdı. Ömrünün bu kadar uzun olması parti kapatmanın daha da zorlaştırılmasındandır.

Zannedersem, 91 seçimlerine Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) listesinden girerek adını duyuran bu parti, sonraki seçimlerin bazısına bağımsız adaylar koymak suretiyle Meclisteki yerini aldı. Kaç seçimdir de tek başına seçimlere katılarak yüzde 10 barajını aşıyor. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte seçim kazanma şartı yüzde 50+1 olunca, Mecliste istenmeyen bu parti kilit parti görevinde. Zira Cumhur ve Millet ittifakları yüzde 40'lara kilitlenmiş durumda. Her iki ittifak da kazanmak için HDP seçmeninin oyuna muhtaç.

Kısaca anlatmaya çalıştığım gibi Kürt partileri de tıpkı Milli Görüş partileri gibi hep dışlandı, ötekileştirildi. Her ittifak bu partiyi yanına almak istiyor ama seçmen endişesinden dolayı bu partiyi ittifaklarının içine alamıyor. Çünkü HDP terör örgütüyle bağını kesmemiş, bunu söylemekten de kaçınmayan bir parti.

Burada HDP mağdur ediliyor, bu parti mağdur demek istediğim anlaşılmasın. Bu partinin izlediği siyaseti tasvip etmem mümkün değil. Anlatmak istediğim, bu parti Türkiye'nin en azından belli bir bölgenin partisi. Partileri ne kadar kapatılırsa kapatılsın, ittifaklara alınmazsa alınmasın, terörle bağını kesmiyor densin, bu parti yok olmadığı gibi oyunu koruyor hatta artırıyor. Üstelik 2023 seçimlerinin kilit partisi. Bu parti seçmeni hangi ittifaka yönelirse seçimi o ittifak kazanacak.

Türk siyasetinin aktörleri geçmişte Milli Görüş çizgisindeki partileri dışlayarak bu zihniyeti yok edemediği gibi kendi eliyle büyüttü. Nicedir aynı şey HDP'ye yapılarak geçmiş yanlışlardan ibret alınmıyor. Böyle giderse bugün kilit parti konumuna kendi elimizle yükselttiğimiz bu partiyi iktidara da taşırsak hiç şaşırmayalım. 

Hasılı, siyaset sahnesinde rakiplerimizle mücadele etmek istiyorsak, dışlama ve ötekileştirmenin dışında başka yollara tevessül etmek gerektiğini düşünüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder