Ana içeriğe atla

4-6 Yaş Kur'an Kursları *

Ne zamandır Diyanet İşleri Başkanlığının yaygın eğitim kapsamında uyguladığı 4-6 grubuna dair bir yazı yazmak istedim. Bugün, yarın derken bu kurslarla ilgili bir siyasinin “Ortaçağ zihniyeti” benzetmesi araya girince, ortamın soğumasını bekledim. Önce bu kurslara dair kısa bilgi vereyim.

2013-2014 öğretim yılında pilot olarak 10 ilde uygulamaya konan 4-6 yaş grubuna yönelik Kur’an Kursları tüm Türkiye’de yaygınlaştırıldı. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşliyen’in 10/09/2021 tarihinde verdiği bilgiye göre bu kurslarda 200 bin öğrenci eğitim ve öğretim görmektedir.   

Yaygın din eğitimi faaliyetleri arasında yer alan 4-6 yaş grubuyla ilgili belirlenen amaçlar,  Başkanlık (DİB) tarafından şöyle açıklanmaktadır:

*”İslam dininin değerlerini, insan hayatına anlam kazandıran unsurlardan biri olarak fark etmesini, kazandığı bu değerleri günlük hayatında kullanabilmesini,

*Kur'an-ı Kerim'i içerik ses ve şekil olarak kendi yaş grubuna uygun olarak tanıyabilmesini, *Allah'ı sevgi temelinde tanıyabilmeyi ve yaratılışı fark etmelerini,

*Peygamber efendimizin kişiliğini ve karakterini tanımalarını, sevip rol model almalarını, *Sağlıklı bir din ve ahlak gelişimi göstermelerini sağlamak ve ihtiyaç duydukları diğer gelişim süreçlerine de katkıda bulunmaktır.”

4-6 yaş grubuna görevlendirilenler kimlerden oluşuyor ve nasıl seçiliyor? “İlahiyat Fakültesi, İlitam, Ön lisans İlahiyat ve İmam-Hatip lisesi mezunu olup halk eğitim merkezi, üniversitelerin uzaktan eğitim merkezleri, Başkanlık tarafından düzenlenen programlardan sertifika alan öğreticiler arasından seçilmektedir.”

Diyanet tarafından uygulanmakta olan bu proje ihtiyaç mı, değil mi bunun üzerinde durmayacağım. 200 bin öğrencinin eğitim gördüğü dikkate alınırsa vatandaş nezdinde bir talep söz konusu. Demek ki ihtiyaçmış ki açılmış ve Diyanet de bu ihtiyacı karşılamaya çalışıyor.

Yazımın başında yer verdiğim amaçlara bakılırsa, amaçların da güzel olduğu görülmektedir. Bu amaçlar gerçekleştirilirse istendik davranışlar elde edilmiş olur. Burada gördüğüm bir eksiklik üzerinde duracağım: Ders veren öğreticiler. Bunların dini bilgilerini sorgulamayacağım. Çünkü hepsinin alanında ve sahasında yeterli donanım ve birikime sahip olduklarına inanıyorum. Bunlar bu çocukların seviyesine inebiliyor mu? Beni düşündüren de burası. Çünkü seviyeye inme konusu, alan bilgisinden önce gelir ve ayrı bir yetenektir. Diyanet de bunun farkında olmalı ki buralarda görev yapacak öğreticilerde sertifika şartı koşmuş. Acaba uzaktan veya yüz yüze verilen veya alınan bu sertifikalar, çocukların seviyesine inmek için ne kadar yeterli? Sertifika alma süresi, ne şekilde alındığı veya verildiği düşünülürse, açıkçası alınan bu sertifikaların yeterli olacağını sanmıyorum. Çünkü çocukların seviyesine inmek ayrı bir kabiliyet ve belli bir eğitimden geçmeyi ister. Günümüzde bu çocukların seviyesine ancak okul öncesi eğitimi alan öğretmenler, kısmen de sınıf öğretmenleri inebilir. Seviyesine inmek çocuklaşmak demektir. Bunu kaçımız yapabilir?

Halen Kur’an kurslarında 4-6 yaş grubu öğrencilerine sertifika almak suretiyle ders veren öğreticilere bir göz atarsak; İHL, ön lisans, İLİTAM ve ilahiyat eğitimi alanların,  aldıkları sertifika dışında bir okul öncesi eğitimleri yok. Bunların içinde çocukların seviyesine inebilen öğreticiler vardır. Ama çoğunluğunun zorlandığını düşünüyorum.

Bu durumda ne yapılabilirdi? Diyanet 4-6 yaş grubu Kur’an eğitimine başlamadan önce böyle bir projesinin olduğunu, buna uygun branş öğreticisinin yetiştirilmesi için YÖK’ten talepte bulunabilirdi. YÖK de 2 ya da 4 yıl olacak şekilde bölümler açabilir. Bu bölümler mezun verdikten sonra bu kursların açılmasına başlanabilirdi.

Burada yeni bölümlere ihtiyaç var mı diyebilirsiniz. Bence ihtiyaç var. Zaten devlet çoğu okul kademelerinde branşlaşmaya gitti. Örnek verirsek; ortaokullarda ilköğretim matematik ve ilköğretim fen bilgisi adı altında branşlar oluşturarak lise matematik ve FKB’den (fizik, kimya, biyoloji) ayırdı. Beden eğitimi, müzik ve görsel sanatları saymazsak, devletin ayırmadığı iki branş kaldı. Bunlar da İngilizce ve din kültürü ve ahlak bilgisi. Bugün İngilizce öğretmenleri ilkokul ikinci sınıftan başlayarak lise son sınıfa, din kültürü öğretmenleri ise ilkokul 4.sınıftan lise son sınıfa kadar derse girebiliyor. Aslında ilköğretim din kültürü ve ahlak bilgisi diye bir zamanlar ilköğretimde derse girecek şekilde bir branşlaşmaya gidildi ama nedense bundan vazgeçildi. Bence eğitim ve öğretimde öğrenci seviyesini ve öğrencilerin seviyesine inmeyi önemsiyorsak ilkokul, ortaokul ve liselerde branşlaşmaya gidilmelidir. Buna gerçekten ihtiyaç var.  Özellikle, aşağı yukarı her sınır seviyesinde derse girmekte olan ilahiyat fakültesi mezunları daha fazla zorlanır. Çünkü lisede derse giren bir öğretmen, ortaokulda ve ilkokulda der vermekte, aynı şekilde ilk ve ortaokullarda ders veren biri lisede zorlanır.

Sözün özü, 4-6 yaş grubu Kur’an kursları eğitiminde başarıya ulaşılmak isteniyorsa, ivedi bir şekilde anasınıfı seviyesindeki öğrencilere ders verebilecek bir ilahiyat bölümü açılmalıdır. Burada kısaca şuna da değinmek isterim. Oyun çağındaki çocuklara (kreş, anasınıfı ve ilkokul) bilgiden ziyade oyunu önceleyen ve uygulamaya yönelik eğitimler verilmelidir. Özellikle bilgi vermekten azami derecede kaçınılmalıdır. İlkokul boyunca okumayı ve basit matematik vermekle yetinilmelidir. Çocuklarımız kreş, anasınıfı ve ilkokullarda kişiliğine artı puan kazandıracak eğitimlere yer verilmelidir. Buna etik, ahlaki, nezaket ve görgü kuralları denebilir. Çocuklarımız nazik konuşmayı, yerleri kirletmemeyi, yalan söylememeyi vs. özellikleri bu sınıf seviyelerinde öğrenmelidir.

*15/01/2022 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde