Bir önceki “Bazı Taşra Kaymakamlarını
Nasıl Bilirsiniz” başlıklı yazımda küçük ilçelere ilk defa atanmış
kaymakamların acemiliklerini bu ilçelerde attıklarını, acemilik atılırken daire
amirlerini nasıl strese soktuklarını kısaca işlemeye çalışmıştım. Bu yazımda da
bu acemi kaymakamların neler yaptıklarına yer vereceğim. Huzur ve güveni
sağlamakla sorumlu bu kaymakamlar, bakalım ilçeye ne kadar huzur veriyorlar?
Hep birlikte görelim.
İlçe küçük ve sorunsuz, ziyaret ve
denetlenecek yer az olunca huzur ve güveni sağlamakla yükümlü kaymakamlara pek
iş düşmüyor. İşi olmayınca haliyle sıkılıyorlar da. Evli değiller ki gidip
ailesiyle ilgilensinler. Çoğu bekar bu kaymakamların. Niye evli değiller?
Sebebi hikmeti bilinmez. Ya kaymakam olmak için uğraştıklarından evlenmeye
vakit bulamadılar ya da kaymakam olduktan sonra evlenirsem bahtım açılır,
önümde birden alternatif olur diye düşünüyor olabilirler.
Böyle ilçelerde zaten sosyal hayat olmaz.
Varsa da kahvehane, çay ocağı olur. Koskoca kaymakam böyle yerlere gider de
karizmasını çizdirir mi? Burada devlet temsil ediliyor değil mi
ya. Bu durumda kaymakamın önünde, ziyaret edecek 8-10 kadar köy
ziyaretleri, kurum denetimleri yapmak, önüne onay gelirse onları imzalamak,
şikayet ve istek için gelen vatandaşla ilgilenmek, belirli gün, hafta ve çelenk
programlarını takip etmek, katılmak ve protokol takılmak vs.
Bakalım neler yapıyorlar, ne tür
isteklerde bulunuyorlar?
*Konu önemli olsun veya olmasın, hangi
daire amirini hangi saatte ne için çağıracağı belli olmaz. Günde birkaç defa
çağırdığı da olur. Bu yüzden daire amirleri tetikte beklemek zorunda. Odasına
giren daire amirine kaymakam otur demeden oturamaz. Kimi daire amiri izin
beklemeden gider oturur, kimi de dakikalarca ayakta sorulan sorulara cevap
verir. Bu arada kılık kıyafet de düzgün olmalı. Göbekten dolayı zoraki
iliklediği ceketin düğmesini de açmadan konuşacak. Çay ikram ederse
içersin. Kaymakam çayını bitirdikten sonra kalkmak zorundasın. Çünkü kaymakamın
odasında oturma süren bir bardak çay içimi kadardır. Elini uzatmadan elini
uzatamazsın. Yoksa görürsün gününü.
*Sürücü ehliyeti olmaz bazılarının. Sınav
yapılıp ehliyet verilecek. Dersin ki kaymakam erken kalkmasın, sınava en son
girsin. Vay efendim, niye sona atıldım, beni en başa alın talimatı gelir ve sen
sıralamayı değiştirmek ve kaymakamı ilk sıraya almak için ilçe-il-Ankara arası
mekik dokuyacaksın.
*Efendim, ben “Dünya Tiyatrolar Günü”
münasebetiyle bir tiyatro istiyorum. Bunu da falan okul yapsın emri verilir.
Okulun ne salonu vardır ne de imkanı. Kıt kanaat hazırlanan oyunlar, okul
girişinde buz gibi havada kaymakamın karşısında sergilenir.
*Bu belirli gün haftasına veliler davet
edildi mi sorusuna, salgın nedeniyle velilere haber verilmedi dendiğinde, “Tamam,
salgın var ama bugün normal bir gün değil. Bundan sonra velilere davetiye
gönderelim, emrini bundan sonra daire amiri düşünsün.
*Bu belirli gün ve haftalar için törende okunan şiir ve yazıları bana daha önce niye getirmediniz? Ben bunları okuyup kontrol etmem gerek. Mübarek, inceleme kurulu üyesi sanki.
*Öğle arası çocukların eve gönderilmemesi şeklinde velinin birinin bir talebi var. Bu istek bana da mantıklı geldi. Tüm velileri toplayarak görüşlerini soralım. Tüm bunları imza altına alalım. Bu velinin talebini çözmezsek bugün bize gelen yarın nereye gider, bunu da düşünmek lazım. (Devam edecek)
*Meskun mahallin dışına ruhsatı olmayan
bir yere bir vatandaş bir ev yapar. Çocuğunun da okula taşınması gerekir. Çünkü
mesafe uzak. Bu çocuk mağdur olmasın, güzergahı değiştirin, bunun üzerinde bir
çalışın denir. İşin yoksa velinin dağ başındaki evini toplanma merkezi
yapacaksın.
*Vakıftan yardım almak için gelen bir
velinin açık lisede okuyan hasta çocuğu için bu çocuğa evde eğitim verin, veli
ile görüşün. Bu çocuğu okula kazandıralım denir ama çocuğun okumada velinin
okutmada gözü yoktur. Üstelik çocuğun odasına kimsenin girmemesi gerek.
*Muhtarlar gününde muhtarlara kahvaltı verilecek.
Servisi muhtarlar yapacak değil ya. Bunun için en uygunu hizmetlileri
görevlendirmek.
*Ben şu köye gidiyorum, okulu da ziyaret
edeceğim, birlikte gidelim.
*İlden vali gelecek. Kılık kıyafet düzgün
olacak şekilde beklenecek ve karşılanacak. Artık ne zaman gelirse. Burada saat
mefhumu aranmaz.
*Dedesi ölmüş bir memur mazeret izni alacağında,
bunun için okul müdürü, ilçe şube müdürü, ilçe milli eğitim müdürü parafe
edecek ve imza için kaymakama çıkacak. İmzalar eksik olmayacak. Dedesi ölen
personelin de imzası olacak. Yoksa onaylanmaz, geri döner. (İlçelerde
kaymakamların verdiği bu mazeret iznini, il merkezlerinde üç güne kadar okul
müdürleri veriyor. Çünkü buralarda yetki devri yapılmış. Küçük yerlerde ise
yetki devri söz konusu değil. O yüzden bir yakınınızın hafta içi ölmemesi için
bol dua edin.)
*Günümüzde salgın nedeniyle birçok
toplantı uzaktan yapılmakta. İl bir saat belirleyip toplantı yapacak. Tam
toplantı başlıyor ve kaymakam toplantıya veya başka bir sebep için çağırıyor.
Bu müdür, ilin düzenlediği toplantıya mı katılsın yoksa kaymakamın yanına mı
gitsin. Eli mahkum, kaymakamınkine gidecek.
*Kurumlar yazışmada aşağıdan yukarıya ve
yukarıdan aşağıya bir silsile takip eder. Önemli ve günlü yazılar bu şekilde
gelir. İlin gönderdiği yazının aynısı, gereği için kaymakamlıktan da gelir.
Örnekleri çoğaltabiliriz. Yazdığım
örneklere bakarak bu tür küçük ilçelere kaymakama ihtiyaç var mı diye
düşünmüyor değilim. Çünkü normal seyrinde devam eden kurumlar için kaymakamlar,
ayak bağı olmanın ötesinde bir işlev görmüyor. Kendileri bulunduğu makamı ne
görürler bilmiyorum ama nazarımda kaymakamlıklar bugün için hepsi birer Yalova
Kaymakamlığı mesabesinde. Üstelik verdikleri stres ve devlete maddi yönden
masraf olmaları da cabası. Tamam, kaymakamlıklar geçmişte önemli bir işlev
görmüştür ama günümüzde ihtiyaç yok. Nasıl ki geçmişte nahiyeler bu ülke için
önemli bir işlev gördü, işlevi bitince kaldırıldı ise bugün de kaymakamlıklar
kaldırılmalı. Burada sadece küçük ilçelerin kaymakamlıkları değil, büyükşehir
sınırları içerisindeki merkez ilçe kaymakamlıkları da kaldırılmalı. Vali varken
kaymakama ne ihtiyaç var, öyle değil mi? Hele bir yerde belediye başkanlığı
varken kaymakamlığa, kaymakamlık varken belediye başkanlığına ne gerek var? Bu
devletin parası o kadar çok mu? Bir taraftan büyükşehir statüsü vererek
büyükşehir belediyesine her türlü imkan, görev ve sorumluluk verirken doğru
dürüst ödeneği olmayan ilçe belediyelerini ve kaymakamlıklarını niçin hala
tutuyoruz? Bence devletin küçülmeye gitmesinde fayda var.
Hasılı, büyükşehir statüsü verilmiş bir
büyükşehrin, merkez ilçelerinde ne belediye ne de kaymakamlığa ihtiyaç var.
İlçe bile denmeyecek küçük ilçelerde aynı şekilde belediyeye ve kaymakamlığa
ihtiyaç yok. Bir yerde devleti temsil edecek bir muhatap olacak, işleyişi takip
edecek denirse buralarda ya belediye ya da kaymakamlık olmalı. İlla belediye ve
kaymakamlık olacak denirse merkez ilçenin dışındaki büyük ilçelerde kaymakam ve
belediye başkanı olmalı. Hiçbir bütçesi, kadrosu ve eskisi gibi iş yükü olmayan
muhtarlıkların kaldırılması gerektiğini zaten söylemeye gerek yok.
*7-9/05/2022 tarihlerinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla iki bölüm olarak yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder