Bir
yıldır devam eden, daha ne zaman çekip gideceğine dair bir öngörüde dahi
bulunulamayan, hayatımızı zindan eden salgından iyice bunalmıştık ki biri
Zonguldak’tan, diğeri de Konya’dan gelen iki haber “Ne oluyoruz, nereye
gidiyoruz yoksa bir cinnet haline doğru sürükleniyor muyuz” dedirtti bize. Zira
okuduklarımız salgına rahmet okutan cinsten.
Bir
baba, ormanlık alana götürdüğü 16 yaşındaki çocuğunu, boynundan bıçakla
yaralayarak gidip polise teslim oluyor. Verdiği ifadede “Bir gün öncesinde
rüyasında çocuğunu Allah yolunda kurban etmesi istendiğini, bu yüzden onu Allah
yolunda kurban ettiğini, bu yaptığından dolayı pişman olmadığını, intihara
kalkıştığını fakat kravatın kopmasıyla başarılı olamadığını ” söylüyor. Kravat
kravat değil ki sanki pamuk ipliği. Niye koptu da babanın son isteğine mani
oldu. İlginç gerçekten. Üzüldüm babanın bu son isteğinin yerine gelmemesine. Maazallah,
ben intihara kalkışsam bilin ki benim kravatlarım kopmaz, direk götürür. Keşke
baba benden emanet kravat isteseydi, gardırobumdaki tüm kravatlarımı bu hayır
işi için meccanen verirdim. Keşke geri dönüşü olmayan intihar eylemini çocuğunu
kurban etmeden önce deneseydi…Kendisini İbrahim peygamber yerine koyan babanın “Seni
kurban edeceğim” (babanın ifadesine göre) sözüne karşılık, bu masum (!) isteği
kabul eden 16 yaşındaki çocuk da kendisini İsmail peygamber yerine koymuş
olmalı. Pes doğrusu. Bu patolojik vaka, bana baştan sona manidar gelse de
olayın en manidar yönü, çocuğunu Allah yoluna adayan babanın, olaydan sonra karakola
gidip “Ben çocuğumu öldürdüm” diyerek teslim olmasıdır. Bu son yaptığı, olacak
şey değil. Madem bir hayır işledin, çocuğunu Allah yoluna adadın. Ne diye gidip teslim oluyorsun. Karakola kim
gider? Suçlular. Halbuki sana göre sen, suçlu değil, bu işi Allah için yaptın.
Söyler misin, suç nerede burada? Bu son yaptığınla, bil ki çoğu kimsede
bulunmayan o nadide aklınla çelişmişsin.
Diğer
olaya geçelim şimdi. Çünkü ikinci bir baba da pusuda bekliyormuş.
Bu
baba da “Çocuğunu öldürdüğünü” telefonla polise bildiriyor. Verdiği ifadede, “Kendisinin
geçmişte çok günah işlediğini, çocuğunun büyüyerek günah işlemesine ve
cehenneme gitmesine gönlünün razı olmadığını, bu yüzden ayaklarının arasına
alarak 10 yaşındaki çocuğunu boğduğunu, boğmadan önce de çocuğuyla
helalleştiğini, yaptığından dolayı pişman olduğunu” belirtiyor. Bu baba da
önceki baba gibi yaptığıyla çelişiyor. Hem böyle yaparak çocuğunu cennete
gönderdiğini söylüyor hem de pişmanlık duyuyor. Olacak şey değil. Demek ki özrü
kabahatinden büyük, evlat katili babalar da pişmanlık duyabiliyormuş. Kendisinin
geçmişte yediği herzeleri, çocuğunun da yiyeceği gayb bilgisine sahip,
kendisini Hızır (As) yerine koyan bu babaya da yazık olacak. Çünkü geri kalan
ömrü cezaevinde geçecek. Bari, devlet, bu iki babaya da özel bir statü verse de
cezaevinde bunlar krallar gibi yaşatılsa. Çünkü bir haftada ardı ardına meydana
gelen bu olaylar sanmayın ki sürekli oluyor. Devlet, diğer suçluları içeride
beslediği gibi bunları da beslesin. Sofralarında mümkünse kuş sütü bulundursun.
Bunları kısa bir süre içeride besledikten onlar da içeride heveslerini aldıktan
sonra şartlı salıverme ya da infaz yasasında yapacağı bir değişiklikle dışarı
salıverse de çocuğuna kıyamayan diğer babaların çocuklarını da aynı yol ve
yöntemle temizleseler. Aslında tüm babalar bu iki baba gibi (kimi çocuğunu
kurban etse kimi de suç işlemesin diye yok etse) olsa kısa zamanda dünya nüfusu
yok olmaya doğru gider ve çocuklar büyümeyeceği için dünyada suç oranları
sıfıra iner. Alın size güllük gülistan bir dünya.
Acınacak
halimize, sen ne diyorsun, kendinde misin yoksa bu da bir başka cinnet hali mi,
böyle olaylar karşısında biraz ciddiyet dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız,
ağlanacak halimize böyle yaklaştım. Maalesef sözün bittiği yerdeyiz. Bundan
sonra sadede geleyim. Hepimizin ürpererek dinlediğimiz ya da okuduğumuz bu iki
olay, gerçekten ürpertici. Allah böyle olayla bizi bir daha sınamasın. Allah
böyle babaları düşmanımıza bile nasip etmesin. Geride kalan acılı annelere
sabırlar diliyorum. Teknolojide çok ilerleyen insanlıktan son isteğim de bu
şekil cinnet hali yaşayan, etrafına ve ailesine özellikle masum çocuklara
kıyacak bu psikolojideki kişileri, etrafına zarar vermeden tespit edecek, bu
tiplerin beynini okuyacak bir icada imza atsın. Atsın ki bir daha çocuklarımız hasta
babaların keyfine kurban gitmesin.
*13.03.2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder