Malumunuz bugünlerde kamu kurum ve kuruluşları, detaylarını valiliklerin
belirlediği “Esnek çalışma”ya göre mesai yapıyorlar. Yasal dayanağı, yayımlanan
Cumhurbaşkanlığı Genelgesi olan bu çalışma şekliyle, “Kovid-19 salgınının
yayılmasının en az indirilmesi, bu salgınla mücadeleyi ve salgının etkilerinin
azaltılmasına yönelik faaliyetleri zafiyete uğratmama amaçlanmaktadır.
Bu Genelgeye göre kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar, 10.00-16.00
saatleri arasında bir mesaiye tabiler. Genelge ayrıca çalıştırılma biçimlerine
bakılmaksızın çalışanlara uzaktan çalışma ve dönüşümlü çalışma gibi imkanlar
sunulmaktadır.
Çalışanlar bu esnek çalışmadan yararlanırken özlük hakları aynen korunduğu
gibi kuruma gitmedikleri günlerde de idari izinli sayılmaktadırlar.
Kamu kurum ve kuruluşları esnek çalışmaya geçerken Genelgenin onlardan
istediği tek şey, kamu hizmetlerinin aksatılmamasıdır.
Özel sektöre de önerilen bu esnek çalışmayı kaç özel sektör dikkate alıyor?
Araştırmaya değer. Ki kamuda sekiz kişinin yaptığı işi bir kişiye yaptıran özel
sektörün tavsiye edilen bu çalışma şekline geçmesi mümkün değildir. Kamu ve
özel sektörde çalışma hem ücret hem mesai hem de iş garantisi yönüyle
değerlendirildiğinde “Sırtını devlete dayayacaksın” sözünün gerçekliği bir kez
daha ortaya çıkmaktadır. Bu, hemen hemen her siyasi partinin personel rejimi
adı altında özel sektör ile kamu sektörü arasındaki uçurumu giderme sözlerinin
havada kaldığına bir örnektir. Neyse kamu-özel sektör konusu ayrı bir yazı
konusudur. Biz gelelim yeniden kamudaki esnek çalışmaya.
Burada değinmek istediğim, kamuda uygulamaya konan esnek çalışma ile kamu
hizmetlerinin aksatılıp aksatılmadığıdır. Tüm kamu kurum ve kuruluşlarını test
etme imkanım yoktur. Belki vatandaşın beklediği hizmetler, bazılarında
aksatılmadan yerine getirilmektedir. Gelmeyen personelin uhdesinde olan işi,
kurumda nöbete kalan personel yapmaktadır. Ki öyle de olmalıdır.
Vatandaş, bir iş için o kuruma iki defa gelmemelidir. Çünkü bu Genelge, salgın
nedeniyle insan yoğunluğunu azaltmayı hedeflemektedir.
Genelge ile murat edilenin, bazı kurumlar için geçerli olmadığına bir örnek
vermek istiyorum: Küçük ve basit ama zamanla sınırlı bir işim için bir kuruma,
evden hazırlayıp gittiğim bir dilekçe götürdüm. Saklambaç oynamaya çok müsait
olan kurumun ilgili birimini araya araya buldum. Üç kişinin ortaklaşa
kullandığı birimde tek kişi beni karşıladı. Dilekçeme baktı. “Bu işe bakan
arkadaş bugün gelmedi. Bilgisayarına şifre ile girmek gerekiyor. Biliyorsun Genelge
gereği esnek çalışıyoruz. (esnek çalıştıklarını söylemesine gerek yoktu
aslında. Bunu maske, mesafe ve temizlik gibi biliyoruz.) O arkadaş yarın
gelecek. Siz en iyisi mi bu dilekçeyi, birkaç bina ötedeki bölüme götürün, o
arkadaşlar da biliyor bunu. Ama acele edin. Çünkü saat 16.00’ya geliyor.
Kapatıp gidebilirler” dedi. Kendisine, sizin odayı bile araya araya zor buldum.
Zira doğru dürüst yönlendirme bile yok. Yönlendirdiğin yere gitmem için ben, epey
yol kat etmem gerekir. Madem öyle, dilekçem burada kalsın. Ben yarın öğleden
önce uğrarım, dedim. İyi olur. Zaten yarın ben de buradayım, dedi.
Ertesi günü öğle mesaisinin bitimine 1 saat kala dilekçeyi verdiğim yere
tekrar geldim. Odada dün görmediğim gençten biri vardı. Durumu izah ederek
dilekçemin akıbetini sordum. "Ben dün yoktum. Bu işe ben bakmıyorum” dedi.
Delikanlı, dilekçeme cevap verilmiş olmalı. Şu boş iki masanın üzerine
bakarsanız, belki masaüstünde bana verilecek çıktıyı bulabilirsiniz dedim.
Masaların üzeri evrak dolu, bulamam. Dünkü dilekçe verdiğiniz kişi burada.
Dışarı çıktı. Az sonra gelir dedi. Koridora çıkıp geri geldim. İlgili kişi bir
yerlerde oyalanıp gecikebilir. Telefonla arar mısınız dedim. Bu sefer bir gerekçe
öne sürmeden aradı. Aradığı kişinin telefonu masasında çalmaya başladı. “Telefonunu
yanına almamış” dedi.
Koridora çıkıp ilgili kişiyi beklemeye koyuldum. Beklerken de upuzun
koridoru arşınlıyorum. Tek tük gelip geçen oluyor. Aradığım kimse acaba bu mu
diyorum. İşimin görüleceği kapıya girmeyince bu değil diyorum. Beklediğim,
nihayet koridorda belirdi. Beni görünce de tanıdı. Dilekçene cevap yazıldı.
Verelim dedi. İçeri girdi, ben de arkasından. Az önceki gencin kurban ettiği
bir koltuğa buyur etti. Ardından telefonla şefim dediği birini aradı. Şef
geldi. Bugün olması gereken ve benim dilekçeme cevap verecek kişinin
bilgisayarına geçti. Şifreyi yazarak bilgisayarı açtı. Daha önce hazırlanmış cevabi
yazımı yazıcıya gönderdi. Benimle ilgilenen kişi, masaya bir göz attı.
"İki adet çıktı alınmış zaten. Bak, masanın üstüne konmuş. Yeni çıktı
alma" dedi ama yazım yazıcıdan çıktı.
Bana çıktı vermeden, evrakı aldığıma dair tebellüğ belgesi imzalayarak
istediğim yazıyı verdiler. Ardından "Yazıya bir bak. Yanlışlık varsa
düzeltelim" dedi biri. Bu yazının bilgisi sizde. Ben yanlışlık olup
olmadığını bilemem. Bu yazı bana şimdilik yeter deyip teşekkür ederek ayrıldım.
Tüm kurumlar esnek çalışmayı ümit ediyorum ki benim başıma gelen kurum gibi
yerine getirmiyordur. Olmayan bir personelin eksikliğini diğeri gideriyordur.
Ki öyle de olmalıdır. İlgili personel bugün yok deyip ertesi gün gelmen
isteniyorsa veya alakası olmayan uzaktaki bir bölüme gönderiyorsa o zaman bu
kurum esnek değil, gevşek çalışıyordur. Mesai arkadaşının evrakı hazırlayıp
masasının üzerine koymuş olabileceğini hatırlatmama rağmen koltuğundan kalkma lütfünde
bile bulunmayan bir personel, tüm gün mesai yapsa ne olur, esnek çalışsa ne
olur. Kurum bu işleyişiyle, personeldeki bu hizmet anlayışıyla bu çalışma
şeklinin adı esnek değil, olsa olsa gevşek çalışma olur.
*28/12/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder